Annelerimizden sakladıklarımız
Cosmopolitan/Elif Öksüz
Annelerimiz genelde bizi en iyi tanıyan, her hareketimizin altında yatan sebebi tahmin edebilen en önemli varlıklarımızdan. Tabii yine de hayatın onlardan sakladığımız bazı bilgilerle çok daha kolay olduğunun farkında değiller...
Daha küçükken kafamızda özgürlük hayalleriyle aileyle yaşamayı bir sorun olarak görürdük. Çünkü telefonda dilediğimiz gibi saatlerce konuşamaz, gece yarılarına kadar oturup televizyon izleyemez ya da her istediğimizi satın alamazdık. Önümüzde hep bir bariyer vardı. Bir yandan da onlardan sakladığımız bazı şeyler olurdu. Örneğin babalar her şeyi bilmek zorunda değildi. Ama annemiz yine de bize biraz arka çıkmak için, babamızdan gizli gizli bazı şeylere izin verebilirdi. Tabii o “bazı şeyler” içinde bir arkadaşta kalmak, bir doğum günü partisine katılıp biraz geç saatte eve dönmek gibi durumları kapsıyordu. Babanın bilmediği ve annenin ortak olduğu tablolar dışında, annelerin hiçbir zaman bilmeyeceği, bilmemesi gereken bazı gizli bilgiler de vardı tabii. Büyüdük ve annelerimizle yakınlaştık, onlarla dertlerimizi, sıkıntılarımızı daha çok paylaşır olduk. Ama yine de onlara hâlâ söylemediğimiz bazı şeyler kaldı. İşte muhtemel tablolar...
Annelerimizden sakladıklarımız
Bazen babamızı daha çok sevdiğimiz
Yaşadıklarımız hakkında daha çok bilgi sahibi olan anneler, dolayısıyla hayatımızın her alanına karışma hakkını da kendilerinde bulabiliyor. Yüzümüzde azıcık somurtkan bir ifade gördüklerinde ne olduğunu anlatmamız konusunda üsteliyor ya da eve söz verdiğimiz saatte gelmediğimizde telefon açıp nerede olduğumuzu sorabiliyorlar. Ailenin genelde geçimini sağlayan ve dolayısıyla çocuklarının bakımını üstlenen babalar ise olaya dolaylı yoldan dahil oluyor. Yani çocuklarını üzgün gördüklerinde ya ne olduğunu soruyor, cevap alamadıkları takdirde çocuklarının annesine “şunun derdi neymiş, bir öğren bakalım” diyebiliyorlar. Sıkıntılı duruma dolaylı olarak dahil olduklarından için de babalar genellikle annelerin uğradığı hışım kadar büyük bir tepkiyle karşılaşmıyor. Belki babaların olaylara daha uzak durmayı tercih etmesinden dolayı, aramızda daha az sürtüşme oluyor ama her şeyi bilen annelerle bulduğumuz her fırsatta tartışabiliyoruz. Herhangi bir tartışma anında ayıran güç baba olduğunda ise, kafamızın içinden -belki de daha az suya, sabuna dokunan taraf olduğu için- “galiba babamı daha çok seviyorum” gibi bir düşünce geçiyor. İkisine de olan hislerimiz aynı olduğu halde, tartışma anında sessiz olan tarafa sığınma isteği ağır basabiliyor.
Annelerimizden sakladıklarımız
Bazen paraya ihtiyacımız olduğu halde ona söyleyemediğimiz
Dolabımızın en ücra köşesinde kalan parçalardan haberdar olan ve ayakkabılarımızın sayısını ezbere bilen annemizin mali durumumuz hakkında bir fikri olmaması beklenemez herhalde. Maaşımızın ne kadar olduğu, bu ay prim alıp almayacağımız ya da zam gibi konuları her zaman takip eden anneler, kredi kartı borçlarımızdan da haberdar olmak ister tabii ki. Paraya sıkıştığımız zamanlarda veya kredi kartı borcumuzu ödeyemediğimizde belki de en yakın arkadaşımızdan önce annemizin yardımseverliğine sığınırız. Hatta bunu babalarımızdan gizli gizli yaparız ki, ayağımızı yorganımıza göre uzatmadığımız konusunda uzun nasihatler dinlemek zorunda kalmayalım. Babalar ailenin mantıklı tarafı olarak gözükürken, anneler sonsuz merhametleri sebebiyle kanatlarını yavrularının üstüne germek ister. Çocuğunun parasız kalmasına içi el vermediğinden dolayı da cebine çaktırmadan biraz para koyar. Ama kredi kartı borçlarının tavan yaptığı, sadece asgari miktarın ödendiği durumlarda aileye karşı bir utanç perdesi arkasında kalındığından dolayı, anneye bile borç miktarı söylenmeyebilir. Hatta “paraya ihtiyacın var mı” diye sorduğunda en gururlu ifadeyle “yok” bile denilebilir. Bunun sebebi artık annenin o yük altında ezilmesini istemememiz ya da annemizi üzmekten kaçınmamızdır hep.
Annelerimizden sakladıklarımız
Bekaretimizi ne zaman kaybettiğimiz
Anneler kızlarına hiçbir erkeği yakıştıramadığından dolayı görüştüğü her erkeğe burun kıvırır. Tabii ki o görüştüğü erkeklerden veya kızının aşık olduğunu söylediği o özel kişiden gelecek her türlü kötülükten de ödü kopar. Kızının elini yabancı bir erkeğin tutması onu yeterince rahatsız ederken, dudağının dudağına değdiği düşüncesi ile gerildikçe gerilir. Bazı anneler belli başlı bazı şeyler için kızına yaşının daha küçük olduğunu söylerken, bir kısmı ise içi içini yese de kızına bir şey soramaz çünkü gerçekleri duymaktan korkar. Biz ise yaşımız büyüdükçe ve o esnada erkekleri yavaş yavaş tanımaya başladıkça tabii ki bazı maceralara atılabiliriz. Eğer “Annelere Söylenmeyecek Bazı Şeyler” adında bir kitap olsaydı, büyük ihtimalle ilk cümlesi “Bekaretinizi ne zaman kaybettiğinizi söylemeyin” olurdu. Tabii ki hayatımızda biri olduğundan haberdar olmaması imkansız. Ama onunla neler yaşadığımız ya da ilk cinsel deneyimimiz hakkında bir bilgisi genelde olmaz. Hatta biz anlatmak istesek o öğrenmeye yanaşmayabilir.
Annelerimizden sakladıklarımız
Stilini hiç Beğenmediğimiz
Alışveriş alışkanlıklarımızın abartılı olduğunu düşünen anneler de alışverişten geri kalmaz aslında. Ailenizle birlikte yaşıyorsanız ve çalışıyorsanız, akşam eve geldiğinizde alışveriş torbaları manzarası size aşina gelecektir. Kadınlar, erkeklerin aksine aldıkları güzel parçaları teker teker çıkarıp sevdiklerine, arkadaşlarına göstermeye bayılırlar. 25 yaşındaki Lale annesinin yaptığı alışverişleri şöyle anlatıyor: “Annem alışveriş yapmaktan, kendine cicili bicili şeyler almaktan çok hoşlanır. Ayrıca onları sırayla giyip bana göstermeyi de çok sever. Benim hiç tarzım olmayan parçaları giydikçe güzel olduğunu söylemekle yetinirim ama aslında modadan bihaber parçalardır bunlar. Ben beğenmiş numarası yaptıkça, istersem benim de onları giyebileceğimi söyler. Ben de ‘tabii ki’ derim ama onları hiçbir zaman giymem.”