Arkadaşım aşkım ve ben
Cosmopolitan/Sinem Güldüm
“Kadın ve erkek hiçbir zaman çok yakın arkadaş olamazlar; eninde sonunda biri diğerine karşı farklı hisler beslemeye başlayacaktır. Ateşle barut yan yana durmaz” diyenler çok da haksız değillerdir belki; ne dersiniz?
Geçenlerde izlediğim belgeselde, Amerika’daki bir üniversitede kadın ve erkeklere ayrı ayrı soruyorlar: “Sizce karşı cinsten biri ile çok yakın arkadaş olmak mümkün mü?” Kadınların yüzde yüze yakını hiç düşünmeden “Evet” cevabı verirken, erkekler utangaç gülümsemelerini takip eden bir asilikle “Hayır” dediler. “Helal olsun kadınlara; bak işte, ne kadar insanız, adeta gelişmiş ırkız! Erkeklerin aklı fikri bel altlarında” falan gibi düşüncelerle hemcinslerime içimde övgüler yağdırırken, o kahrolası ikinci soru geldi: “Hiç çok samimi bir erkek arkadaşınız var mı? Ve onun sizden hoşlandığını düşünüyor musunuz?”
Arkadaşım aşkım ve ben
İşte kadınların maskesini düşüren de bu soru oldu! Kadınlar “arkadaş” olarak gördükleri erkeğin onlara karşı ilgisi olduğunu aslında pekala biliyor ve adeta bundan zevk duyuyorlardı. Yani beğenilmekti aslında onların istediği; dostluk falan değil! Kısacası alan memnun, satan memnun misali! Bu durumda, aslında erkekler duygularına karşı daha dürüst davranmışlardı… İşte bu nedenle, bana sorarsanız biz kadınlar da biraz dürüst olalım artık kendimize: En yakın erkek arkadaşımızdan hoşlanabiliriz, bu yasak değil! Öyle DNA aktivasyonlu meditasyonlar yapıp ruhumuzun derinliklerine inerek duygu analizlerine girmemize falan gerek yok yani; hasta ya da psikopat da değiliz! Kendimizi iki yüzlüymüş gibi hissetmek de zaman kaybından başka şey değil, ne de olsa hayat kısa!
Arkadaşım aşkım ve ben
Evrenin Kanunu mu? Aslında olay açıkça ortada: Aşık olmamanız gerektiğini düşündüğünüz birinden uzaklaşmaya çalışırken ona daha da çok bağlanıyorsunuz! Evrenin kanunu diyenler var bu zincire: Ne düşünürsen, onu çekersin! Ayrılık düşünüyorsan ayrılık, mutluluk düşünüyorsan mutluluk… Durmaksızın pozitif kalabilene güzel tabii de sonuçta insanız, o kuşkucu yan hep içimizde olduğundan zaman zaman korkutucu gelebilir bu kanun… Ah bir yapabilsek; her olaydan kendine pay çıkarmayı bırakabilse şu beynimiz ve geriye dönüşü zor olan yeminler vermese… Rahat bir olgunlukla her şeyin düzene gireceğine inanabilsek… Hayata bıraksak kendimizi; kimseyi suçlamadan, geçmişe dalmadan, gelecek korkusu olmadan, şimdimizde mutlu… Bunu yapabilmek için daha kaç fırın ekmek yemek lazım ki? İlla erkek mi olmak lazım günü yaşayabilmek için! Kadın olmak böyle bir şey işte; illa beynimiz bin bir fesat içerisinde bizi yiyip bitirecek değil mi? İşin esas zor kısmı en yakın dosta karşı olan hislerin ne olduğunu anlamak değil aslında; bu bilmece çözüldüğünde karşı karşıya kalınacak olan gerçekler!
Arkadaşım aşkım ve ben
Düşünsenize; her çağırdığınızda yanınızda olan, sizi olduğunuz gibi kabul eden, etrafa karşı bir duvar misali arkanızda durup sizi kollayan o müthiş erkek kılık değiştirecek! Neden mi? Siz, eski dostunuza müstakbel sevgili muamelesi yaparken farkında olmadan büyük bir değişime uğrarsınız da ondan! Giydiklerinize daha fazla dikkat eder, makyaj yapar, kendinize özen gösterir ve müthiş bir aşk enerjisiyle dolarsınız.
Arkadaşım aşkım ve ben
Kutsal üçlü
Biricik “dostunuz” sizdeki bu değişiklikleri ne yazık ki kendi üzerine alınmaz; hatta sizin onun bir arkadaşından hoşlandığınızı bile düşünebilir! Hele bir de “iyi niyetli” davranıp sizi o arkadaşıyla ayarlamaya kalkarsa vay halinize! Artık buluşmalarınız üç kişi olmaya başlar ve siz “sevgili” dostunuzu görmek uğruna onun “kuyruğuna” da katlanmak zorunda kalırsınız. Buna “kutsal üçlü” de diyebiliriz, çünkü sonunda “ermeniz” garantidir! Neden mi? Genelde, bu kuyruğa sadece katlanmakla da kalmaz, cici kız tavırları takınıp, sevdiğiniz erkeğin arkadaşının kalbinde de iyi bir yer edinmek için elinizden geleni yaparsınız da ondan! Durum böyle olunca, “sevgili” dostunuz, sizin “yeni adamdan” hoşlandığınızdan emin olur ve sizi onunla yalnız bırakmak için elinden geleni yapmaya başlar. Onunla baş başa planlar yapmanız için sizi destekler ve hatta size özel planlar organize etmeye çalışır. Tabii tüm bu karmaşada kendinizi birden garip bir aşk oyununun içinde buluverirsiniz! İşler böylece sarpa sarar ve hatta içinden çıkılamaz bir hale gelir! Eeee, ne demiş atalarımız: Kime niyet, kime kısmet!
Arkadaşım aşkım ve ben
Belki de bu yüzden hoşlanıyorsunuz en yakın arkadaşınızdan, kim bilir! Hayatınızın kuyruğuyla tanışmanın yolu belki de sevgili dostunuz “prensten” geçiyor! Yaşam ironilerle dolu… Neyse, laf salatasını bırakıp gerçeklere dönelim: Dünyada en yakın arkadaşına aşık olan ilk kadın siz değilsiniz ve şundan emin olun ki bu gidişle son kadın da olmayacaksınız! Kesin olan şey şu ki, o sizinle olmayı zaten istiyor (Bu konuda biz de erkeklerin yalancısıyız!). Eh, o zaman duyguları tartmayı bırakıp keyfinize bakmak en güzeli değil mi?