Beyaz perdede "Venüs" etkisi
Sinema/EBRU ÇELİKTUĞ
Mickey Rourke & Kim Basinger
Nine 1/2 Weeks |Dokuz Buçuk Hafta
1980’lerin ortasında kariyerlerinin en parlak dönemini yaşayan Mickey Rourke ve Kim Basinger’ın klişe deyimle “müthiş bir kimya” oluşturarak rol aldıkları “Dokuz Buçuk Hafta”, sinemalarda gösterildiğinde fazla ilgi görmemiş ama daha sonra video satışlarıyla, şaşırtıcı bir uluslararası başarı yakalamıştı. Soho’daki bir sanat galerisinde çalışan Elizabeth ile Wall Street’in yuppie’lerinden John’un erotik macerası, John’un Elizabeth’in cinsellikteki sınırlarını zorlamasıyla sadece dokuz buçuk hafta sürecekti.
Beyaz perdede "Venüs" etkisi
Yönetmen Adrien Lyne’in reklam filmi estetiğini andıran renkli ve steril tarzı filme damgasını vururken, John’un Elizabeth’i yönlendirdiği fantezi sahnelerinin artık klasikleştiği rahatlıkla söylenebilir.
Beyaz perdede "Venüs" etkisi
William Hurt & Kathleen Turner
Body Heat | Vücut Isısı
Hollywood kara filmlerinin en güzel örneklerinden “Double Indemnity/Çifte Tazminat”ın hikayesiyle paralellikler taşıyan “Vücut Isısı”, Mickey Rourke ve Kim Basinger ile aynı kuşağa ait William Hurt ve Kathleen Turner’ın kariyerlerinde belirleyici olmuştu. Öncelikle, hem yönetmen Lawrence Kasdan’ın hem de Kathleen Turner’ın ilk sinema filmiydi. Kocasının mirasına konmak için onu birine öldürtmeye çalışan Matty rolünde Turner, Lauren Bacall, Barbara Stanwyck ve Lana Turner gibi klasik kara film ‘femme fatale’lerinden hiç de gerikalmıyor; William Hurt’ün canlandırdığı Ned’i avucunun içine almayı başarıyordu. Florida’nın sıcak ve nemli havasının da çok şey kattığı filmdeki erotizm, Turner ve Hurt’ün uyumlu birlikteliğinden fazlasıyla payını alıyordu.
Beyaz perdede "Venüs" etkisi
Steve McQueen & Faye Dunaway
The Thomas Crown Affair | Kibar Soyguncu
Steve McQueen’in kariyerinin en sevdiği filmi ilan ettiği “Kibar Soyguncu” zengin bir banka yöneticisinin dört kişiye iki milyon dolarlık bir banka soygunu yaptırmasını ve olayı soruşturmak için peşine takılan sigorta müfettişi ile yaşadığı ilişkiyi konu almaktaydı. “Bonnie and Clyde/Bonnie ve Clyde”ın ardından yıldızı hızla parlayan Faye Dunaway, sigorta müfettişi Vicki rolünü bu sayede Eva Maire Saint’ten koparmıştı. Seyirciyi, çekimleri saatler süren bir dakikalık o muhteşem öpüşme sahnesine hazırlayan 10 dakikalık satranç sahnesinde Steve McQueen ile Faye Dunaway arasındaki cinsel gerilim tavana vuruyor ve hem filme hem sinema tarihine damgasını vuruyordu.
Beyaz perdede "Venüs" etkisi
Jack Nicholson & Jessica Lange
The Postman Always Rings Twice | Postacı Kapıyı İki Defa Çalar
“Karanlığın Gölgesi” ile ilgili dedikodu, Jack Nicholson ve Jessica Lange’in mutfaktaki ateşli sahneleri için de geçerli! “Çifte Tazminat”ın yazarı James M. Cain’in 1934’te yayımlanan aynı adlı romanından yapılan bu dördüncü uyarlama (en ünlü uyarlama, 1946 tarihli, Lana Turner ve John Garfield’ın rol aldığıydı) Jack Nicholson’ın şeytani baştan çıkarıcılığını bir kez daha ortaya koymaktaydı. Kocasından kurtulmanın yolunu onu sevgilisine öldürtmekte bulan kadın tiplemesiyle, Hollywood 1930 ve 40’ların kara filmlerine sağlam bir dönüş yapmıştı.
Beyaz perdede "Venüs" etkisi
Jennifer Tilly & Gina Gershon
Bound |Tuhaf İlişkiler
“Matrix”in yaratıcıları Wachowski Kardeşler’in 1996 tarihli bu ilk filmi, sadece kara film sularında yüzmüyor, çok çeşitli türler arasında dolaşıyordu. Filmi, hayatları açmazlar içine sıkışmış karakterlerin öyküsü olarak gören Wachowski’ler, Jennifer Tilly ve Gina Gershon arasındaki yoğun erotik lezbiyen ilişkiyi perdede en gerçekçi şekilde gösterebilmek için bu sahnelerin koreografisini feminist yazar ve seks eğitmeni Susie Bright’a emanet etmişlerdi. Sonuç, gerçekten etkileyiciydi! Gina Gershon’ın “Showgirls” sonrasında sekteye uğrayan kariyerini düzeltme konusunda başarılı bir adım attığı “Tuhaf İlişkiler” eleştirmenlerin de beğenisini kazanmıştı.
Beyaz perdede "Venüs" etkisi
Donald Sutherland & Julie Christie
Don’t Look Now | Karanlığın Gölgesi
Daphne DuMaurier’nin bir kısa öyküsüne dayanan bu gerilimin en ses getiren sahneleri, Donald Sutherland ile Julie Christie arasında yaşanan sevişme sahneleriydi. Nicolas Roeg aslında senaryoda olmayan bu sahneleri, iki oyuncunun setteki ilk çekim gününde, üstelik doğaçlama yapmalarını isteyerek çekmişti. Aksi takdirde, kız çocuklarını kaybeden çiftin film boyunca çok fazla tartıştığı göze batacaktı, üstelik filmin tekinsiz atmosferinden seyirciyi birazcık olsa da uzaklaştırmaya yardımcı olabilirdi. 1973’ten beri hâlâ sözkonusu sahnelerde iki oyuncunun gerçekten seviştiği yolundaki söylentiler ortalıkta dolaşmaya devam ediyor!
Beyaz perdede "Venüs" etkisi
Nicolas Cage & Laura Dern
Wild at Heart | Vahşi Duygular
David Lynch’in en sevdiği oyuncularının adeta resmi geçit yaptığı “Vahşi Duygular” hapisten yeni çıkmış Sailor (Nicolas Cage) ile sevgilisi Lula’nın (Laura Dern) tutku dolu ilişkilerini perdeye taşıyordu. Lula’nın annesi Marietta (Laura Dern’in gerçek hayattaki annesi Diane Ladd) bu ilişkiyi hiç kabul etmediği gibi Sailor’ı öldürmesi için çiftin peşine bir de kiralık katil takıyordu. Cannes Film Festivali’nden Altın Palmiye ödülü ile ayrılan filmde Cage ile Dern’in içten ve ikna edici oyunculukları, birlikte oynadıkları her karede kendini gösteriyordu.
Beyaz perdede "Venüs" etkisi
Burt Lancaster & Deborah Kerr
From Here to Eternity | İnsanlar Yaşadıkça
1953 yapımı, James Jones çoksatarının bu görkemli beyazperde uyarlaması, Frank Sinatra’dan Montgomery Clift’e, Donna Reed’den Ernest Borgnine’a pek çok Hollywood yıldızına yer vermişti. Pearl Harbour baskının öncesinde Havaii’deki Amerikan donanmasındaki bir avuç askerin dramını anlatan filmde Deborah Kerr ile Burt Lancaster’ın sahilde dalgaların içerisindeki ateşli öpüşme sahnesi ikonik bir değer taşıyor. Kimbilir, belki Deborah Kerr’in daha önceki hanım hanımcık rollerinin üstüne ilk kez bu tip bir erotizmin parçası olması da sahnenin etki sini arttıran bir faktördü.
Beyaz perdede "Venüs" etkisi
Jean-Hugues Anglade & Beatrice Dalle
37°2 le matin | Betty Blue
Her ne kadar Phillippe Djian kendi romanından uyarlanan filmden pek haz etmediyse de, “Betty Blue” yazar adayı Zorg (Jean-Hugues Anglade) ile sevgilisi Betty’nin (Beatrice Dalle) kah neşeli kah hüzünlü aşk hikayesini perdede hem de üç saat gibi uzun bir süre için seyirci için cazip kılmayı başarıyordu. Bunda Beatrice Dalle ile Jean-Hugues Anglade’ın perdede oluşturdukları etkileyici kimyanın rolü büyüktü mutlaka. Yönetmen Jean Jaques Beinex, Betty’nin gençliğin metaforu olduğunu söylüyordu: “Gençlik Betty gibidir. Harekete, değişime, dünyayı değiştirmeye ihtiyaç duyar. Betty çok büyük bir şey bekliyordu hayattan, ama dünyanın onu beklentileriyle eşleşmediğini görünce kendisini yıkmaya yöneldi.”
Beyaz perdede "Venüs" etkisi
Jeremy Irons & Juliette Binoche
Damage | Ölesiye
İngiliz politikacı Stepen Fleming (Jeremy Irons) ile oğlunun nişanlısı Anna Barton (Juliette Binoche) arasındaki yıkıcı tutkuyu cesur sevişme sahneleriyle ortaya koyan film, Juliette Binoche’un meleksi güzelliğinin ardında yatan ‘femme fatale’i sergilediği sahneleriyle akıllara yer etmişti. Yaklaşan trajedi, filmin başından sonuna dek hemen her kareye yansımıştı. Fleming’in eşi rolünde Miranda Richardson şaşırtıcı gerçeklikteki performansıyla 1993’te en iyi yardımcı kadın oyuncu dalında Oscar adayı olmuştu. Cinsel tutkunun ve yasak ilişkinin bu yıkıcı birleşimini perdeye aktarmada şüphesiz yönetmen Louis Malle’in de rolü büyüktü.