Hakkınızda dedikodu mu var?
21 yaşındaki Berrak, geçen yılın ortalarında bir barda (isimler değiştirilmiştir) liseden arkadaşı Murat’a rastlıyor. Karışılıklı telefon numaralarını aldıktan birkaç gün sonra yemeğe çıkıyorlar ve sonrasında birlikte daha çok zaman geçirmeye başlıyorlar. Üç hafta sonra, Murat’ın evinde öpüşürlerken, Murat birdenbire duruyor ve “Sende bir hastalık olduğunu duymuştum” diyor. Berrak o anda neye uğradığını şaşırdığını söylüyor: “Ona hiçbir zaman başıma böyle bir şey gelmediğini söylesem de bakışları şüphe doluydu.” Murat’ın açıklaması ise şöyle oluyor: Karşılaştıkları akşam Berrak bardan çıktıktan hemen sonra yanına gelen arkadaşları, ona az önce konuştuğu kızın cinsel yolla bulaşan bir hastalığa sahip olduğunu söylüyorlar! Berrak ne kadar bunun yanlış bir bilgi olduğunu söylese de, Murat “Eğer doğru değilse, bana neden böyle bir şey söylediler ki” diye sorgulamaya devam ediyor. Murat sonunda Berrak’ın söylediklerine inanıyor. İkisi altı aydır birlikteler.
Cosmopolitan/FOTOĞRAFLAR: TAMARA SCHLESINGER
Hakkınızda dedikodu mu var?
Ama yine de Berrak’ın bu konuda tam anlamıyla içi rahat etmediği gibi, o dedikoduyu yayan insanların kim olduğunu da bulabilmiş değil. Cinsel yolla bulaşan hastalıkların en az kontakt lens kullanımı kadar yaygın olduğunu düşünürsek, bu dedikodu çok daha kötü sonuçlara yol açabilirdi. Ama yine de hızlı ve acımasızca yayılmış olması çok korkutucu. Uzmanların, diğer insanlar hakkında bazılarının negatif ve yargı dolu konuşmaları olarak tanımladığı dedikodu, her zaman hayatımızdaydı ama artık yayıldığı alan gitgide büyüyor. Syracuse Üniversitesi Popüler Kültür Bölümü Direktörü Robert Thompson; cep telefonu, Facebook ve Twitter gibi dedikodu merakımızı sonuna kadar sömürebileceğimiz mecraların çoğaldığını söylüyor. Ve dedikodu sitelerinin artan sayısı iştah kabartan bilgilere ulaşmak için heyecanımızı kamçılamaktan başka bir işe yaramıyor. Sorun, günümüz dedikodularının geçmiştekinden çok daha şeytani görünüyor olmasında değil, artık sadece bir klavye darbesiyle dünya çapında bir izleyici toplayabiliyor olmak asıl mesele. Ve bir dedikodu internette yayınlandığında, etkisi yıllar geçtikçe artıyor çünkü arama sitelerinde insanların karşısına her an çıkmaya devam ediyor. Sizi de ilgilendiren ciddi bir dedikodu kabusundan kaçınmak için ilk önce neyle karşı karşıya olduğunuzu ve neler yapabileceğinizi bilmeniz gerekiyor.
Hakkınızda dedikodu mu var?
Dedikodunun Çekiciliği
Sinir olduğunuz bir çalışma arkadaşınız hakkındaki bir dedikoduyu paylaşmanın sizi tıpkı bir yudum şampanya içmiş gibi neşelendirdiğini hiç fark ettiniz mi? Bunun sebebi, yaptığınız şeyin kendinizi iyi hissettirmek gibi fiziksel bir etkiye sahip olması ve stresi azaltan progesteron hormonunun tavan yapması. Birisinin arkasından konuşmak ayrıca duygusal bir reaksiyonu tetikliyor ve kendinizi herkesten üstün görüp güçlü hissedecek kadar özgüveninizi artırıyor. Ne dedikoduyu verdiğiniz kişinin bundan haberi olabilir, ne de hakkında konuştuğunuz insanın. Rutgers Üniversitesi’nden antropoloji profesörü Helen Fisher, dedikodunun sosyal statüyü etkilediğini de belirterek şöyle devam ediyor: “Sosyal bir grubun kurallarına uyan insanlar hakkında olumlu konuşarak onları ödüllendirirken, kuralları çiğneyenlerin suçlarını çevremizdekilere yayarak onları cezalandırırız.” Diğer yandan bir dedikodu yayıldığında insanlara yardımcı olmaktan çok, onları üzüyor.
Hakkınızda dedikodu mu var?
Olumlu bilgiden çok olumsuz olanı yaymaya meyilli oluyoruz ve bu haksızlık, evrimsel anlamda mükemmele karşılık geliyor. Fisher bunu şöyle açıklıyor: “İnsanların mağaralarda yaşadığı dönemlerde, örneğin Harun’un kötü bir avcı olması veya Ayşe’nin vişne toplamak konusundaki beceriksizliğini klanınıza bildirmek ölümle hayatta kalma arasındaki farkı belirliyordu. Çünkü güçlü olan hayatta kalıyordu.” Psikoloji profesörü Mark Pezzo, yapılan araştırmaların, ‘bir şeyi ne kadar duyarsak, onun doğru olduğuna o kadar inanırız’ bilgisini doğruladığını söylüyor.
Hakkınızda dedikodu mu var?
İnternet Dedikoduları Gibisi Yok
Sözlü dedikodu zaman içinde etkisini kaybetse de, internetteki bir söylenti kolay kolay ortadan kaybolmuyor ve yazılan bir şey siber alemde sonsuza kadar yaşıyor. Ve üzgünüz ama hoşlandığınız bir erkek veya size işe alması olası biri isminizi Google’da arattığında beş yıl önce bir partide ne kadar sarhoş olduğunuz bilgisine ulaşıp bunu göz ardı etmiyor. İnternetteki mahremiyet ve güvenlik
avukatı ve wiredsafety.org’un kurucusu Parry Aftab, insanların yazılı bilgiye daha çok inandığını savunuyor: “Bir arama motorunda veya aynı anda birkaç yerde görülen bir dedikodu, güvenilirliğinizi sarsabilir” Yazılanlar ne kadar gülünç olsa da, kişinin kafasında soru işaretleri oluşturuyor. 34 yaşındaki Seda da, çalıştığı televizyon kanalında haber sunucusu olarak terfi ettikten sonra bakın bunun nasıl farkına varmış: “Benden yaşça hayli büyük olan bir iş arkadaşım, çalışma hayatıyla ilgili mesajların yazılığı olduğu bir siteye basit bir kadın olduğum dedikodusunu yazdığında sadece 26 yaşındaydım.” Yazılan bu bilginin bir süre sonra gideceğini düşünse de, öyle olmamış. Çünkü üzerinden sekiz yıl geçmesine rağmen, aynı iş dünyasında olmayan yakınları bile hâlâ bu dedikoduyu okuyabildiklerini söylüyor.
Hakkınızda dedikodu mu var?
İtibarınızı Koruyun
Özel hayatınızı dedikodu değirmeninden korumak için, kendi yaydığınız pisliğe bazı limitler koymalısınız. Ne kadar çok dedikodu yaparsanız, kendinizin bir dedikodu malzemesi olma olasılığınız o kadar artar. Ayrıca söylentiler beraberinde başka söylentileri de getirir. Yani kötü bilgilerin kaynağı olmadığınızda onu yayan insanlar da sizinle daha az ilgilenmeye başlar. Şu anda arkadaş olduğunuz birisinin yarın düşmanınız olup olmayacağını bilemezsiniz. Dolayısıyla özel hayatınız hakkında, özellikle sosyal medya üzerinden, kime açılacağınız konusunda dikkatli olmalısınız. Twitter sayfanızı kimin okuyacağını veya hangi kötü niyetli insanın Facebook profilinizde dolaşacağını bilemeyeceğinizden, güvenlik kontrolünü bir an önce ve şüphe bırakmadan tamamen ele geçirmelisiniz. Kabul ettiğiniz arkadaşlık teklifleri konusunda dikkatli olmalı ve yorumlarınızı, planlarınızı ya da önerilerinizi arkadaşlarınızın duvarına herkesin görebileceği şekilde açıkça yazmak yerine onlara özel mesaj atmayı tercih etmelisiniz. Evet, bu durum biraz sıkıcı olabilir ama itibarınızı korumak için tüm bunları yapmanız gerektiğini kabul etmelisiniz. Kendi iyiliğiniz ve güvenliğiniz, ayrıca sosyal hayattaki huzurunuz buna bağlı.