İkinci kadın olmak
Cosmopolitan/Elif Nazlı Duran
Pek çok kadın için bir erkeğin ikinci karısı olma fikri hiçbir şeyle kıyaslanamayacak kadar korkunç. Ancak okurumuz Ayça P. bunu yaşadı. Üstelik hikayesi ABD’de, Boston’da yüksek lisans yaptığı sırada başladı. İşte Ayça’nın yaşadıkları ve “ikinci kadın olma” hakkında bir ilişki psikoloğunun anlattıkları.
Geçtiğimiz yaz, kelimenin tam anlamıyla, ülke çalkalandı; erkeklerin
aynı anda birkaç kadınla evlenmesinin
hiç de mantık dışı olmadığına dair bir açıklama -hem de bir kadın tarafından yapılan- çok büyük tepkiler aldı. İşte bu talihsiz açıklamanın yankıları hâlâ sürerken, bir mektup düştü posta kutumuza. Bunu birebir yaşayan
okurumuz, kimselere anlatamadığı hikayesini, bize yazmıştı, ismini vermeden. Gerçekten de, Türkiye’nin en iyi okulundan ABD’ye, oradan da Suudi Arabistan’a uzanan bu hikaye, bir film senaryosuna benziyordu. İşte kendi kaleminden Ayça P.’nin yaşadıkları…
İkinci kadın olmak
Boston’da başlayan gerçek bir aşk öyküsü
“İstanbul’da çok iyi bir üniversitenin işletme bölümünden mezun oldun. Boston Üniversitesi’nde ekonomi yüksek lisansı yapmak en büyük hayalimdi ve üç yıllık bir çalışma hayatından sonra bu bölüme kabul edilerek, hayalime çok yaklaştım. İlk yılım şehre, okula ve derslere adapte olmaya çalışmakla geçti. Ancak ikinci, üçüncü dönemden sonra yeni
hayatımın tadını çıkarmaya başladım. İşte o günlerde, tenis oynarken tanıştım okul arkadaşım Halid’le. Aslında ben onu önceden de biliyordum çünkü genç bir Arap şeyhini andıran -ve de bu şekilde yaşayan- yakışıklı, okuldaki tüm kızların gözdelerinden birisiydi. Görüşmelerimiz sıklaştı ve sonunda
flört etmeye başladık. Daha önce Londra’da okumuş ve gerçekten çok iyi bir eğitim almıştı. Aynı zamanda inanılmaz centilmendi ve karakteriyle de beni büyülüyordu. Flört etmeye başladıktan yaklaşık sekiz ay sonra
kiraladığı özel uçakla Arizona’ya gittik ve muhteşem bir tatil yaptık. Zaten tatilin son günü de, gözlerimin rengine benzettiği safirleri olan Tiffany bir yüzükle bana evlenme teklif etti. Ben bulutların üzerinde uçuyordum ancak olayları tüm detaylarıyla anlattığım
ailem coşkumu pek paylaşmıyordu.
İkinci kadın olmak
Düğünden önce küçük bir sır...
Ailelerimizi karıştırmadan, birkaç arkadaşımızın katıldığı bir törenle, Malibu’da okyanusa bakan küçük bir otelde evlendik. Tam yüzüklerimizi takarken güneş batıyordu. Şimdi siz benim o anda dünyanın en mutlu
kadını olduğumu düşünebilirsiniz. Ancak, iç sesim hiç durmadan bana şu soruyu soruyordu: “Ne yapıyorsun sen?” Bunun çok geçerli bir nedeni vardı, elbette. Müstakbel eşim, düğünden birkaç saat önce bana ‘küçük, küçücük’ bir sırrını fısıldamıştı: Ülkesinde evliydi ve bir kızı vardı. Tabii ki, çok büyük bir tepki verdim, sabaha kadar ağladım
ve onunla kesinlikle evlenmeyeceğimi
söyledim. Ama o, çok küçük yaşta kendisinden büyük bir kadınla, dini nikahla evlendirildiğini, o kadının -ki haber verip, rızasını almıştı- asla bizim ABD’deki hayatımızı etkileyemeyeceğini anlattı, durdu. Onu bir akraba hatta bir abla gibi görüyordu. Sonunda da beni ikna etmeyi başardı. Belki de beni ikna eden o değil, ona duyduğum aşktı. Ama
tabii yine de çok büyük bir hayal kırıklığı
yaşıyordum.
İkinci kadın olmak
Evlendikten sonra yaklaşık iki yıl New
York’ta yaşadık. Çok kez beraber Türkiye’ye geldik. (Türkiye’ye geldiğimiz dönemlerde bile aileme onun ikinci evliliğinden bahsedemedim, ailem bunu çok sonra öğrendi.) Birkaç kez de o beni bırakıp ülkesine, kızını görmeye gitti. Tabii, biliyordum ki, kızıyla beraber eşini de görüyordu. Bu beni tahmin
edemeyeceğiniz kadar yaralıyordu. Bir gün hiç beklemediğimiz bir gelişme oldu ve Halid’in babası öldü. Ve Halid ülkesine dönmek ve işlerin başına geçmek istiyordu, tabii benim de onunla gitmemi… İşte o gün, o çok zor kararı vermeseydim ve ondan ayrılmasaydım,
belki şimdi sizler, Suudi Arabistan’da kalan çocuğunu görmek için var gücüyle savaş veren Türk kadınının hikayesini
okuyor olabilirdiniz. Belki de durum
o kadar da vahim olmazdı. Şimdi bunu bilemiyorum. Ancak tek bildiğim, en iyi okullarda eğitim gören, bir profesör kızı olan, ekonomi master’lı ben, 2004-2007 yılları arasını “Ayanda” isimli bir Arap kadınının kuması olarak geçirdim.”
İkinci kadın olmak
Bir kadın neden ikinci olmayı kabul eder?
Ayça’nın bu hayret verici hikayesini paylaştığımız hemen herkes, aynı durumda olsalardı asla evlenmeyi kabul etmeyeceklerini söyledi. Acaba, o anda öyle bir aşkı bırakmak o kadar kolay olabilir miydi? Peki ya bir kadın ikinci olmayı nasıl kabul edebilirdi? Biz de bu soruyu işin uzmanına klinik psikolog
Şeyma Çavuşoğlu Itri’ye yönelttik. Şeyma Çavuşoğlu Itri, evrim psikolojisine göre, kadın ve erkek arasındaki ilişkinin aslında neslin devamlılığı için var olduğunu ancak kadın ve erkeğin ilişki kurma içgüdüsüne farklı yaklaştığını söyleyerek sözlerine başladı: “Kadın için bebek sahibi olmak zaman, enerji ve yatırım gerektiren bir süreç. Bebeği dokuz ay taşıyan ve doğum sonrası besleyen kadın, bu zahmetli ve uzun vadeli süreci bir tek erkeğe bağlanarak geçirmeyi,
dolayısıyla onun desteğini alabilmeyi
tercih eder. Erkeklerse doğum sürecinde
aktif bir rol oynamadığından, neslinin
devamlılığını garanti altına almak için çok eşliliğe yatkınlık gösterebiliyor. Oysa günümüz modern dünyasında, doğum ve bakım sürecine dâhil edilen erkek, neslin devamlılığı adına taşıdığı içgüdüsünü tatmin edebiliyor ve çok eşlilik arayışı sonlanıyor. Ancak, bırakın dünyanın, ülkemizin bile dört bir yanında, birçok evlilik ve ilişki, erkeklerin çok eşli bir düzeni olmasına ve kadınının mutsuz ve huzursuz hissetmesine rağmen, bırakıp da gidememesiyle devam ediyor.”
İkinci kadın olmak
Öyleyse, doğasına bu kadar aykırı düşen ve kabul etmeyeceği çok eşlilik ya da aldatma ortaya çıktığında, kadın neden gidemiyor? Şeyma Çavuşoğlu Itri’ye göre toplum, kız ve erkeklere çocukluktan ergenliğe geçerken farklı tutum ve önyargılarla yaklaşıyor. Örneğin, erkeklerin cinsel keşifleri anlayışla karşılanmanın yanı sıra teşvik edilirken, kızlar birçok cinsel tabu ve kısıtlama ile büyütülüyor. Bir erkekle birlikte olmanın ötesinde beraber görülmenin bile sakınca yaratabileceği aile yapısı yüzünden kızlar “tek bir erkek” ile yaşam geçirmeye itiliyorlar.
Bu bakış açısını yıkmış düzenlerde bile
suya atılan taş misali çok hafif de olsa dalgalanmalar hissedilebiliyor. Bunun yanı sıra, birçok kadın tercihiyle iş yaşamından uzaklaşıyor ve ailenin yapıcı ve birleştirici tutkalı rolünü üstleniyor. Bunun götürüsüyse kadının ekonomik özgürlüğünün kısıtlanması ve özgüveninin zedelenmesi olabiliyor.
İkinci kadın olmak
Hayatını kazanamayan kadın, kendini birlikte olduğu erkeğe bağımlı hissediyor. Bu bağımlılık, düşüncelerini sardıkça, “ben başaramam” ve “ben onsuz var olamam” kısır döngüsüne giriyor. Bu da fiziksel, ekonomik ve duygusal yönden, kadının, tatmin olmadığı, aldatıldığı ya da önemsenmediği ilişkilerden çıkmasını zorlaştırıyor. Kadın kendi evine, düzenine ve maddi gelirine sahip olamayacağını düşünüyor. İlişkisini sonlandırmaktan çekinen kadın aldatmayı ilişkisine bir kılıf geçirerek kabulleniyor. Bu kılıfların en çok göze çarpanıysa “erkektir yapar”. Yani kadın kendisini, aldatmanın ya da çok eşliliğin erkeğin doğasının bir gereği olduğuna inandırıyor. Not: Hikayedeki isimler ve bazı mekan adları değiştirilmiştir