Karanlıktan Korkma: Cesaret mi korku mu?
'Pan'ın Labirenti' filmiyle iyi bir yankı uyandırmayı başaran Guillermo Del Toro yeniden karşımıza çıkıyor. 'Karanlıktan Korkma' tamamıyle çocuk karakterini öne çıkartıp fantastik motifleri pekiştiren tipik bir Guillermo Del Toro filmi.
Arzu Çevikalp
Karanlıktan Korkma: Cesaret mi korku mu?
'Pan'ın Labirenti' ayarında olan 'Karanlıktan Korkma'; Sally'nin sanal dünyasına yaptığı ufak manevralarla rotasını değiştirmeden tüm aktarmak istediklerini belirli bir kalıp içerisinde şekillendiriyor. Sally yeni taşındığı evin bahçesinde gezintiye çıkar ve bilinmeyen bazı detaylar gözümüze çarpıverir. Ama herşey yeni alınan evin içinde meydana gelecektir. Şu evler de çok sıktı artık! Hep aynı konuyu farklı açılardan izliyoruz. O evler korku filmlerinin olmazsa olmazlarından biridir. Evlerin içindeki olaylar değiştirilip yeniden ambalajlanıyor. Yani sadece ambalajı değişiktir ve insanı cezbeder. Tabi Toro burada farkını ortaya koyuyor. 'Marathon Man' filmindeki diş çekme sahnesine benzer bir sahne ile başlayan film, çok etkileyici bir biçimde insanın içine işliyor. Kim izlerse izlesin o sahneyi bir daha unutamaz! Genellikle çoğu korku filmi sıradan bir şekilde başlarken 'Karanlıktan Korkma'da bu durumun yarattığı korku ve panik hali bir zaman sonra iyice şiddetlenerek ürkütmeyi başarıyor. Eğer hikâyedeki bazı gedikleri görmezden gelirsek 'Karanlıktan Korkma' günümüzün ürküten filmleri arasında yerini alabilir. Zaten söz konusu Torro oldu mu şüphelenmemek gerek.
Karanlıktan Korkma: Cesaret mi korku mu?
'Karanlıktan Korkma'nın ana merkezinde yer alan "Hayaletleri ya da doğaüstü varlıkları yalnızca çocuklar görür, büyükler göremez" düşüncesinin bu filme yaftalanması hikâyeyi özel yapmıyor belki ama en azından başından sonuna kadar gerilim halkasını bozmadan yoluna devam etmesi onu sığ sulardan çıkartıp derinleştiriyor. Bir de şu var: Her zaman çocuklar kolay kandırılır önyargısını silen çok az korku filmi mevcut. Amma velakin 'Karanlıktan Korkma' paçasını az buçuk da olsa kurtarıyor. Sürekli aynı şeyi gözümüze sokmaması bir bakımdan yararlı... Fakat keşke o önyargı tamamen silinmiş olsaydı diye de düşünmeden edemiyoruz. Geldik film hakkındaki diğer detaylara... Hani çocuklar herşeyi görür demiştik ya, evet çocuklar herşeyi görür ancak ebeveynleri onlara inanmak istemez. İnandıklarında ise ilk mantığını kullananlardan biri her zaman anne, ya da erkek karakterin sevgilisi rolünü üstlenen kişi olur. Bunun neden böyle olduğunu anlayabilmiş değilim. Çünkü bu fikrin yeteri kadar altı kazınmıyor. Herhalde kadınlar manevi olarak daha güçlüler. Şimdi sıra en önemli bölümde: Gremlinler filmini hepiniz duymuşsunuzdur, oradaki yaratıklar hem sevimli hem de tehlikelilerdi. 'Karanlıktan Korkma'da izlediğimiz karanlıkta beliren minik gremlinsi yaratıklar çok sevimsizler! Adeta kene gibiler. Ay bir de pişmiş kelle misali sırıtmıyorlar mı, izleyenlerin iyice asabı kalkıyor.
Karanlıktan Korkma: Cesaret mi korku mu?
Böylelikle gerilimi, korkuyu ve tansiyonu doz aşıma uğratmadan kanımıza zerk eden Toro, tempoyu da hareketli tutarak yaptığı işin kaliteli olduğunu vurguluyor. Bunu uygularken, komik olmadan korkutabilme konusundaki muvaffakiyetini ustalıkla ortaya çıkarıyor. 'Karanlıktan Korkma' günümüzün şartlarına göre iyi uyarlanmış demek ki... Netice itibariyle, karanlığı bir metafor olarak ele alan Toro, çocuk ve karanlık arasındaki ilişkiyi irdeleyerek kaotik ruh halini dağıtmak için şüphe uyandıran olay örgüsünü düğüm noktasına taşıyor. Acaba film burada mı sona erdi diye hayal ederken aslında ikincisi ile devam edeceğinin tüyosunu vermiş bulunuyor. Siz yine de fazla beklenti içinde olmayın!