Masal diyarı Prag

Cosmopolitan/Biray Anıl Birer

Milan Kundera'nın cammdan kenti Prag’ın dumanlı kafelerinde, yüzyıllarameydan okuyan kaldırım taşlı sokaklarında vakit geçirip bir kadeh Çek birası içerek bu masalsı kentin tadını çıkarın.

Bir masal diyarına gitmeye hazır mısınız? Komünizmin yıkılmasının üzerinden seneler geçtikten sonra Prag’ın, Avrupa’nın en çok turist alan destinasyonlarından biri olarak popülerliği düşecek gibi görünmüyor. Çek Cumhuriyeti başkentinin zengin tarihi ve görkemli mimarisi her zamankinden daha çekici. Köprüler, katedraller, altın çatılı kulelerle dolu bu büyülü kent, bin yıldan uzun zamandır üzerinde kuğuların oynaştığı Vltava Nehri’nin üzerinde kurulu. II. Dünya Savaşı’nda hasara uğramamış Prag’ın tarihi merkezi, taşlı sokaklar, surlarla çevrili avlular ve güneş batarken 9. yüzyıldan kalma görkemli kalenin gölgesinde kalan sayısız katedral ve kiliseyle dolu. Bozulmamış sokakları Art Nouveau, Barok ve Rönesans tarzlarının ışıldayan bir vitrini gibi; gerçeküstü görünüyor. Cezbedici dumanlı kafelerinde vakit geçirip kaldırım taşlı sokaklarında dolaştıkça kentin bunlardan çok daha fazlası olduğunu anlayacaksınız.

Prag, maceraya susamış gezginler için müzik, kültürsanat merkezleri, gurme durakları ve özel organizasyonlarla dolu canlı ve enerjik bir kent. Kafka’nın karanlık fabllarına ilham kaynağı olan kentin sokaklarında gezinirken saraylar ve müzelerin açık pencerelerinden yükselen Smetana ve Dvorjak nağmelerini duyunca büyüleneceksiniz. Prag’ı daha az turistin olduğu sonbahar mevsiminde görmek, daha az insanla kaplı yollarında yürümek size iyi gelecek. Sabah erken kalkıp Eski Şehir Meydanı’ndaki saat başı dikkatleri üzerine toplayan harikulade Astronomik Saat’i görmeye gidin. Saat kulesinin basamaklarını tırmanıp büyüleyici kent manzarasının tadını çıkarın. Çek tarihinin en dokunaklı dönemine saygı duruşu niteliğindeki Yahudi Müzesi’ni ziyaret edin. Prag’daki tek Yahudi kütüphanesine ev sahipliği yapan Mağribi tarzda inşa edilmiş İspanyol Sinagogu’nu gördükten sonra Manesuv Köprüsü’nü geçip Vojanovy Sady’ye gidin.

Duvarla çevrili bu huzurlu ve güzel bahçede dolaşın. Sonra Prag Kalesi’ne giden kırmızı ve krem renkli tramvaylardan birine binin. Kale ve 15. yüzyıldan kalma, kristal avizesi ve zarif tavan freskleriyle büyüleyici St. Nicholas Kilisesi’ni ziyaret ettikten sonra yeniden kendinizi kaldırım taşlı sokaklara vurun. Göz alıcı evleri ve canlı kafeleri geride bırakıp kentin simgelerinden Charles Köprüsü’nü geçin. Gün batımından sonra köprüye tekrar uğrayın ve sokak çalgıcılarının o müthiş ezgilerinde kendinizi kaybedin. Köprü tam anlamıyla bir aşıklar köprüsü, son derece büyüleyici ve romantik.

Eski Şehir Meydanı ve Wenceslas Meydanı’ndaki hediyelik eşya satan tezgahlara göz attıktan sonra otelinize dönün ve üstünüze şık bir şeyler geçirip Prag Senfoni Orkestrası’nı dinlemek için Belediye Binası’na gidin. Kentin büyüleyici güzelliği Prag’ı bazen gözünüze oyuncak bir şehir gibi gösterebilir ama yerel hayatın nasıl sürdüğünü anlamak için uzağa gitmenize gerek yok. Örneğin Letna Parkı’nda patenciler dünyayı umursamadan yarışır, çeşitli numaralar dener ve birbirlerine bağırır. Burası, bir zamanlar Lenin’in korkutucu heykelinin durduğu yer ama şimdi aynı yerde otlar kök salmış.

Görmeniz gereken yerlerden biri de John Lennon Barış Duvarı. Malá Strana’nın rüzgarlı caddelerinde onu bulmak biraz zor olsa da aradığınıza değiyor. En azından fotoğraf çekmek için. Bu duvar önce meşhur Beatles üyesini anmak için sanatsal bir alan oldu, ardından 1980’lerde komünist rejimi protesto etmek için kullanıldı. O zamandan beri barış mesajları taşıyor. Lennon’un eşi Yoko Ono bile burayı ziyaret etti. Giderken yanınıza bir dolmakalem ve fotoğraf makinesi almayı unutmayın. Yine de, Prag’da sadece bir müzeyi gezmenize izin verseler, Komünizm Müzesi’ni tercih edin. İronik bir şekilde, bir kumarhane ve McDonalds arasında yer alan müze sizi komünist Çekoslovakya dönemine götürüyor. Komünizmin tarihinin, Marx ve Engels’e kadar izini sürüyor ama en iyi anlatımı, Sovyet rejiminin yerel halkın üzerindeki etkisini gösterirken sergiliyor.

Şehirden biraz uzaklaşıp azıcık korkunç şeylere göz atmak isterseniz Kutna Hora’daki Kemikli Kilise’yi ziyaret edin. Kiliselerin sıkıcı olduğunu düşünenlerdenseniz, burası kesinlikle fikrinizi değiştirecek. Ortalama bir kilisenin aksine, buranın mihrabı savaş ve veba kurbanlarının kemikleriyle dekore edilmiş. Ortadaki devasa avize ise insan vücudundaki bütün kemiklerin kullanılmasıyla yapılmış.

Yine biraz şehir dışında, Prag dendi mi akla gelen yerlerden biri de Karlovy Vary. Şifalı termal sularıyla ünlü bu küçük kasabayı ziyaret edenler arasında Mustafa Kemal Atatürk de var. Film festivaliyle de ünlü bu küçük kasabanın kalemle çizilmiş gibi görünen rengarenk evleri, kuş sesleriyle cıvıldayan yeşil sokakları içinizi ısıtıyor.

Çekler 11. yüzyıldan beri bira üretiyor. Zamanında Kral Wenceslas şerbetçi otunu yurt dışına satanların ölüm cezasına çarptırılmasını emretmiş. Bira için en iyi adreslerden biri Wenceslas Meydanı’na 400 metre uzaklıktaki Pivovarsky Dum. Burada Çek mutfağının klasiklerini de tadabilirsiniz.

Sanatçılarla entelektüellerin favorisi U Zavesenyho Kafe gerçek bir Çek kafesi. Prag Kalesi’ne yakın bir mesafede bulunan kafede çeşit çeşit kahve servis ediliyor.

Prag hem tarihi hem de heyecan uyandırıcı enerjikliğiyle onu keşfetmenizi bekliyor. İnanın, bu masal kentini sevmekte hiç zorluk çekmeyeceksiniz.

Mini rehber

Prag’da kasım ve aralık aylarında ortalama hava sıcaklığı 0 derece. Para birimi Çek kronu. Yerel saati Türkiye’den bir saat geride. Prag’a gitmeniz için Schengen vizesi almanız gerekiyor. THY’nin her gün İstanbul’dan Prag’a uçuşu var. Çek Turizm Ofisi (czechtourism.com) Prag geziniz sırasında ihtiyacınız olacak her türlü bilgiye sahip. Hediyelik eşya olarak kristal ya da ahşap süs eşyaları satın alabilirsiniz. Kristal için Moser (moser-glass.com) ya da Blue Praha’ya (bluepraha.cz); ahşap süs eşyaları içinse Havelska’ya kurulan pazara uğrayın.

Nerede kalmalı?

Wenceslas Meydanı’na birkaç adım uzaklıktaki Hotel Yasmin (hotelyasmin. cz) konforlu ve şık bir tasarım oteli. Bir manastırdan dönüştürülen lüks otel Hotel Mandarin Oriental (mandarinoriental.com/prague) Karel Köprüsü’nden üç blok ötede. Altı odalı büyüleyici ve rustik Romantik Hotel U Raka (romantikhoteluraka. cz) 1739 yılından kalma muhteşem bir binada hizmet veriyor.

Nerede yemeli-içmeli?

Dar bir sokakta bulunan, birkaç masalı ve sıcacık atmosferli U Modre Kachnicky (umodrekachnicky.cz) ördek ve av etlerinde uzmanlaşmış bir restoran.

Balık ve deniz ürünleri yemek için Radisson Blu Alcron Hotel’in (radissonblu.com/hotelprague) restoranı Alcron’a gidin. Executive şef Roman Paulus’un elinden çıkma yemekler nefis, özellikle kurutulmuş deniztarağı ve porçini mantarıyla servis edilen rizotto’yu mutlaka deneyin. Prag’ın en güzel manzaralı restoranı Mlynec (zatisigroup.cz) harika yemekler servis ediyor.