Tophane'den Çukurcuma'ya yürürken
Home Art/Tuğba Karatmanlı
İstanbul’un en hareketli semtlerinden biri olan Tophane, aslında her haliyle tam bir İstanbullu. Bu tarihi semtten yola çıkıp Çukurcuma’ya uzanan küçük ve keyifli bir tur yaptık ve yolumuza çıkan adresleri not ettik.
İstanbul’un semtlerinin başka bir yeri vardır her birimizde, hepimiz için kokusu, anlamı farklıdır şüphesiz. Tophane ise sanki yıllardır tanıdığımız çok eski ortak bir dosttur. Tophane’den başlayıp Boğazkesen boyunca yürüyüp Çukurcuma’ya varmaksa ayrı bir serüven. Bu serüveni elimizde not defterimiz, omuzumuzda makinemizle bir kez daha yaşamak için soğuk ama pırıl pırıl ve yürünesi bir İstanbul gününde yola çıkıyoruz. Hedefimiz Tophane-i Amire binasının önünden yukarı Boğazkesen boyunca yürüyüp Çukurcuma’da adım adım mağazalara göz atmak ve tabii ki semtin değişen ve gelişen yüzünü sayfalarımıza taşımak. Ve en önemlisi gecikmeden Salvador Dali’yle sürrealist randevumuza yetişmek.
Tophane'den Çukurcuma'ya yürürken
Boğazkesen boyunca
Tophane; martıların gemilere karışan sesleri, tramvay zilinin trafikle buluşması, tarihi binaların artan kalabalığı sabırla izlediği İstanbul’u anlatan bir adres aslında. Yukarıya doğru sağlı sollu mağazaları, esnaf lokantalarıyla bir arada yaşadığı cadde ise Boğazkesen. Belki bu caddeden defalarca geçmişsinizdir ama siz de bizim gibi dükkânlara girip ne nereden alınır hiç sormamış olabilirsiniz. Cadde boyunca göreceğiniz ve ağırlıklı olarak hediyelik eşya ve ev dekorasyon malzemeleri satan dükkânların çoğu toptan satış yapan mağazalar. Ama hemen üzülmeyin çünkü bu mağazalarda beğendiğiniz her eşyayı mağazaların yönlendirdiği satış noktalarından kolayca bulabiliyorsunuz. Size sadece hepsini bir arada görebildiğiniz aksesuarları seçmek kalıyor. Yol boyunca devam ederken sol tarafta tarihi bir simitçi göreceksiniz isterseniz oradan çıtır çıtır bir simit alıp yürüyüşünüze devam edebilir veya binasıyla hemen gözünüze çarpacak olan Peymâne’de keyifli bir yemek molası verebilirsiniz. Tel: (212) 244 09 55
Tophane'den Çukurcuma'ya yürürken
Boğazkesen'de bir hane
Boğazkesen’de simitçinin hemen karşısında yepyeni bir mobilya tasarım mağazası var. İçeriye baktığınızda sıcacık bir ev hissi veren bu mağaza Şeyda Doğan ile Ayhan Ada’nın ortaklığında açılan bir mekan. Ahşabın modern çizgilerle buluştuğu tasarımlara ilginiz varsa siz de bizim gibi soluğu hemen içeride alacaksınız. Ama tasarım deyince hemen pahalı mobilyaların olduğu bir mağaza gelmesin aklınıza. Burası herkesin kendine göre bir tasarım bulabileceği hatta iç mimari ve mekana özel tasarım desteği de alabileceği bir yer. Çünkü Şeyda Doğan ve Ayhan Ada kendi mobilyalarını aynı zamanda kendileri üretiyorlar. Hal böyle olunca da ortaya tuğla duvarları, ahşap mobilyaları ve kendine has atmosferiyle ev sıcaklığının yansıdığı zevkli bir Boğazkesen sakini çıkıyor.
Tophane'den Çukurcuma'ya yürürken
Çukurcuma başka br dünya
Mağazadan çıkıp yolumuza devam ediyoruz. Esnaf lokantaları ve semtin eski sakini dükkânlar arasında yavaşça kıvrılan yol bizi Çukurcuma’ya doğru yönlendiriyor. Sırasıyla tasarım mağazaları ve sanat galerilerinin açıldığı sokağın sonunda antika ve eski eşya satan mağazalar karşımıza çıkmaya başlıyor. Bu dar caddede sırayla birçok eski ve antika eşya dükkânı var. Bu dükkânlar ve önlerinde biriken ve adeta sokağın nostaljik aksesuarları haline gelen eşyalar Çukurcuma’nın rengi ve tadı aslında.
Tophane'den Çukurcuma'ya yürürken
Rengarenk gizli bir bahçe: Amerikan Grange
Sokak boyunca yürürken sol tarafta, önünde tabelası ve her türlü eşyanın bulunduğu vitriniyle hemen göze çarpan American Garage’ı göreceksiniz. Bu küçücük dükkân gizli bir bahçe gibidir. İçeri girdiğinizde etrafınızda gördüğünüz her eşyayı dikkatle incelemenizi öneririz. Küçük bir tabeladan eski ve antika bir fotoğraf makinesine hatta nostaljik bir buzdolabına kadar her şey var bu dükkânda. Arzu ederseniz kiralama da yapabiliyorsunuz. American Garage’dan çıkınca bu sokakları, bu eski eşyalar ve dükkânlar olmadan düşünemediğimizi konuşurken bir kahve molası vermeye karar veriyoruz. Hemen iki sokağın buluştuğu köşede Tombak Antika’yı göreceksiniz. Semtin demirbaşı. Karşı sokağına döndüğünüzde sizi Holy Cafe karşılayacak. Kendine has dekorasyonu ile sıcak bir ev gibi olan Holy, antikacılar arasında dolaşırken durup dinlenmek isteyenlere sakin bir mola vaat ediyor.
Tophane'den Çukurcuma'ya yürürken
Küçük bir mobilya şirketi
Tombak’tan yukarıya doğru yürürken Çukurcuma’ya her geldiğimizde mutlaka uğradığımız Koçgiri Antik karşımıza çıkıyor. Burası karşılıklı iki dükkândan oluşan bir eski eşya ve antika dükkânı. Ama son zamanlarda kendi imalatları olan mobilyalar da dikkat çekiyor. Koçgiri’nin hemen yanında açılan dükkân ise Kerem Küçükgürel tarafından kısa bir süre önce açılan sıra dışı bir mobilya tasarım dükkânı: Küçük 1 Mobilya Şirketi… Tasarımcı Kerem Küçükgürel’e ait bu dükkân kendisi küçük ama büyük işler yapan bir tasarım mağazası aslında. Retro mobilyalar, ahşap tasarımlar ve sıcak bir atmosfer… Oradan çıkınca hemen sokağın karşısındaki “49 Çukurcuma” da sıcacık bir kahve içmeyi de unutmayın.
Tophane'den Çukurcuma'ya yürürken
Modern bir marangoz atölyesi: Detay
Çukurcuma’daki renkli turumuzu yavaş yavaş bitirip Boğazkesen’e doğru geri dönerken, Çukurcuma Camii’nin yanından aşağıya doğru yürümeye başlıyoruz. Uğradığımız son dükkân, Detay Mobilya. Burak Karamukoğlu’na ait atölyenin karşısında artık küçük bir mağazaları da var. Ahşap mobilyalar üreten Burak Karamukoğlu, aynı zamanda yeni modelleri ve mobilya trendlerini yakından takip eden bir ahşap ustası. Bu sebeple de Detay Mobilya sıradan bir marangoz atölyesinden öte, bir ahşap mobilya mağazası. Detay’da kendi getirdiğiniz modelleri yaptırabildiğiniz gibi hazır ahşap mobilya alma şansınız da var.
Tophane'den Çukurcuma'ya yürürken
Güne Dali'yle sürrealist bir nokta...
Üzerimizde yürüdüğümüz yolların mutlu yorgunluğu, defterimizde fark etmeden biriken notlar, telefonlar, adresler, yavaş yavaş Boğazkesen’den aşağıya yürüyoruz. Dönüşümüz gidişimizden biraz daha yavaş ve sakin, ama sergiyi sona bırakışımız da bu yüzden. Günü bir keşfin daha bitmesinin yorgunluğu değil Dali’nin sürrealizminin heyecanıyla bitirmekti planımız. Öyle de oldu. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin Kültür ve Sanat Merkezi olanTophane-i Amire’nin merdivenlerinden çıkıp usulca kararan havaya ve evlerine dönmeye çalışan İstanbulluların mutlu telaşına son bir kez bakıyoruz. Düşünüyoruz da aslında, her türlü karmaşayı bunca güzellikle bir araya getiren, biraz kibirli ama bir o kadar da samimi şehir, İstanbul ve onun kendine özgü semtleri, onlar da bir parça sürrealist değil mi?