Vizyona girenler: Nutcracker
Büyülü dünyanın araladığı kapı: The Nutcracker
Ünlü Rus tiyatro yazarı ve sinemacı Andrei Konchalovski tarafından yazılıp yönetilen The Nutcracker çocuklar ve çocuk kalanlar için fantastik bir noel hikâyesini anlatıyor. Benjamin Button'ın Tuhaf Hikâyesi ve Super 8 filmlerinde rol alan küçük sarışın Elle Fanning ise hikâyenin merkezine oturtularak ön plana çıkarılmış.
Arzu Çevikalp
Vizyona girenler: Nutcracker
Kafalarında yeni bir dünya yaratmak isteyenler için iyi tercih olan animeler, sadece hoşça vakit geçirilen bir eğlenceden ibaret değillerdir. Genellikle animelerin en güzel tarafı izleyicilere olumlu mesaj vermeleridir. Özellikle de aileleri ile sinemaya giden çocuklara! Eğer animeler çocuklara ya da yetişkinlere yeni bir şeyler katıyorsa izlenmeyi daha da çok hak ederler. Tıpkı Nutcracker (Fındıkkıran) gibi... Şu sıralar Hollywood filmlerinin gündeme oturması, Avrupa yapımlarını gölgeye düşürmekte. Bu nedenle büyük emeklerle inşa edilen The Nutcracker Avrupa sineması için iyi bir örnek teşkil ediyor. Ikinci Dünya Savaşı'na aşina olan ve Nazi soykırımının etkisi altında kaldığı için filmleri yasaklanan, bu nedenle ilkesini terk edip Amerika'ya yerleşen yönetmen Andrei Konchalovsky The Nutcracker aracılığıyla nazilere atıfta bulunuyor. Ve Konchalovsky fareleri nazilere benzetmeye çalışmış. Bana kalırsa Konchalovsky'nin yapmak istediği şey şuydu: Anime başlığı altında nazileri ironileştirmek... Konchalovsky nasılsa çocuklar anlamaz diye düşünmüş herhalde.
Vizyona girenler: Nutcracker
İnançlı olmanın getirileri
Gelelim Nutcrackerın öyküsünün ilginç tarafına... Mary’nin yeni arkadaşı Fındıkkıran (kısaca FK) canlanır ve Mary’yi büyülü dünyasına doğru muhteşem bir yolculuğa çıkarır. Mary çok geçmeden bu muhteşem krallığın, kötü Fare Kral’ın ve dalavereci annesinin tehdidi altında bulunduğunu anlar. FK esir alınınca, Mary ve yeni edindiği oyuncak arkadaşları, FK ve krallığını kurtarmak için Fare Kral’ın sırrını gün ışığına çıkarırlar. Günümüzde moda haline gelen 3 boyut tekniğini kullanan yönetmen Andrei Konchalovsky, sırtını senaryonun gücüne dayayarak karakterler arasındaki olay örgüsünü güçlendiriyor. Tabi bunun yanı sıra, arka fonda müziklerin görsel sahnelerle beraber peliküle doğru bir biçimde aktarılması animenin ruhuna can veriyor adeta.
Vizyona girenler: Nutcracker
Renklerin dilini de unutmamak lazım! John Turturro'nun ve Elle Fanning (Dakota Fannig'in kız kardeşi) 'in muhteşem oyunculuklarıyla iyi bir politika güderek alamet-i farikasını ortaya koyan The Nutcracker bizleri yepyeni bir yolculuğa çıkarmayı hedeflemiş sanki... Ama bu yolculuk bizim için biraz farklı. Çünkü Noel ile ilgili bir macera mercek altına alınıyor. Filme göre; noelde çocukları kandırmak için verilen oyuncakların sihirli olduğunu düşünenen Mary, kardeşi Max ile çatışma yaşıyor. Tabi bu durum Max için biraz farklı. Ne yazık ki; Max'in oyuncaklara karşı inancı yok. Ama Mary her zaman oyuncakların konuşabildiğini hayal eden yaratıcı bir kız. Hani felsefik bir söz vardır ya "Neye inanırsan o olur" diye... Mary de aynen o felsefeye inanan ender çocuklardan biri. Mary'nin bilinçaltına hapsettiği kimsenin bilmediği hayalî bir dünyası var. Ve Mary'nin bu hayalî dünyasında oyuncakla eve hapis ettiklerine inanmayı seçmişler. Ne de olsa onlar da tüm söylemek istediklerini diledikleri gibi aktarabiliyorlar!
Vizyona girenler: Nutcracker
The Nutcracker bana biraz Toy Story animesini anımsattı. Belki de konuşan oyuncaklar ile ilgili bir film yapmak o kadar özgün bir buluş değildir. Sonuç olarak; The Nutcracker hayal gücünün insan hayatında çok önemli bir rol oynadığını ve hayalgücü olmadan yaşamdan keyif almanın zor olduğunu çocuklar üzerinden aktarıyor. Çocuk ve oyuncak arasında iyi bir denge kurup görsel sahneleri de mizah ile birleştiren Konchalovsky hem yalın hem de sıradışı bir animasyon filmi ortaya çıkarmış. Bu nedenle The Nutcracker animeseverler için iyi bir seçim. Tabi yazının başında bahsini ettiğim nazileri görmezden gelirsek!