Vizyona girenler: War horse
War Horse: Hayvanlar en iyi arkadaştır!
Yıllarca çizgisini hiç bozmayan yönetmen Steven Spielberg sanırım yol değiştirdi. 'Tenten' ile değişik türde bir filme imza atan Spielberg bu düşüncesinden vazgeçmeyecek gibi görünüyor.
Arzu Çevikalp
Vizyona girenler: War horse
Çünkü Spielberg'i hepimiz bilim-kurgu filmleriyle tanıdık. "Uzay" temasını hikayenin merkezine oturtup, fantastik öğeleri de araya ekleyen Spielberg ütopik meseleleri ve distopik mekanları ön plana çıkartarak karakterler arasındaki ilişkiyi çok farklı bir boyuta çekiyordu. Peki, Spielberg neden bilim-kurgu filmlerinden soğumaya mı başladı? Bana kalırsa, Spielberg artık yenilikten yana. Dramatik filmleri kendi tekniğine göre çeken Spielberg duygu yüklü sahneleri seyircinin bakış açısına göre konumlandırırken, teknolojik detayları da filmin altına süpürüyor. Yani Spielberg seyircileri adeta ters köşeye yatırıyor. İşte karşınızda War Horse... 'War Horse' filmini seyredecek olan herkesin gözlerinden yaşlar akacak. Demedi demeyin sonra!
Vizyona girenler: War horse
'War Horse' genç bir delikanlı ile atı arasında meydana gelen olaylar zincirini ufak episodlara bölüyor sanki... Hepsinin neden-sonuç ilişkilerini yakın plana alan Spielberg, hayvan sevgisinin herşeye bedel olduğunu her fırsatta dile getiriyor. Hayvanların ve insanların duyarlılığı üzerine monte edilen 'War Horse'; inancı, azmi, cesareti, sabrı ve güçlü olabilmenin sırrını aktarırken, diğer bir taraftan da "Azmin sonu başarıdır" mesajını insanın iliklerine işletiyor. Nasıl mı? Filmin başkahramanı Albert babasının satın aldığı atı ehlileştirmek için canla başla çalışır. Yüreğini koyar adeta. İnancını hiçbir zaman yitirmez. Hani meşhur bir laf vardır ya, "İnanmak başarmanın yarısıdır". Aynen öyle. Dimdik ayakta durabilmek için pes etmemek gerekir. Tıpkı Albert gibi... İlk başlarda kimse Albert'a inanmak istemez.
Vizyona girenler: War horse
Albert'ın dur durak bilmeden atı Joey ile ilgili çalışmalara devam etmesi çevresini şoke eder. Ta ki atının savaş atı olması için satıldığına değin... Kimseyi kale almayarak kendi yolundan gitmeyi tercih eden Albert kalbibin sesini dinlayerek Joey için mücadele eder. O noktadan sonra işler iyice kızışacaktır. Kendinizi şimdiden hazırlayın! Süpriz sonlara alışık olmadığımız Spielberg filmleri ile aynı kulvarda yarışan 'War Horse', sahneler arası geçiş tekniğindeki ustalığıyla-bir sahneyi karartarak diğer sahne ile birleştirmek-kendini hali hazırda bulunan diğer dramatik filmlerden ayrıştırarak ajitasyon yapmadan sadece o duyguyu seyirciye geçiriyor. İngiltere ve Almanya'nın amansız savaşını senaryonun yan hikâyesi olarak gösteren Spielberg, asıl hikâyeyi Albert'ın üzerine inşa ediyor. İç içe geçmiş o kadar detay var ki, seyirci hangi detayı anlamlandıracağını bilemezken, altı doldurulan diyaloglar sayesinde birçok detay anlamlandırılmış oluyor zaten.
Vizyona girenler: War horse
Başka bir ifadeyle; tek bir solukta okunulan kitaplar gibi insanı koltuğa yapıştıran 'War Horse' savaş uğruna bile olsa hiçbir hayvanın sahibinden ayırılmaması gerektiğini irdeleyip, bunun tersi olduğunda ise o hayvanın ne denli hırçınlaştığını gözlerimizin önüne seriyor. Spielberg'in atların hizmet hayvanı olmalarını aktarmasının yanı sıra, çok duygusal ve sadık olduklarını filme yaftalaması da cabası... Ne de olsa onların da hisleri var! Sonuç olarak; hiç açık vermeden hikâyeyi şekillendiren Spielberg çok sevdiği atı uğruna ölüme meydan okuyan bir gencin serüvenini layığıyla aktarıyor. Hayatta bazı şeylerin kolay elde edilemeyeceğinin altını çizen filmlerden biri olan 'War Horse' bu nedenle görülmeye değer Spielberg filmlerinden biri.