Ozan Güven
Bu kadar farklı rollere hazırlanmak için özel bir formülünüz var mı?
Öyle bir formülüm yok. Bunun oyuncunun kişisel seçimleriyle ilgisi var. Bence konforlu alanından çıkıp risk almak, oyunculuk serüvenine heyecan katmaktır. Yoksa bir karakterin sırtına binip yıllarca ona devam ederseniz, bir şeyler denemezsiniz.
Sizce reklam filmi mi çekmek daha zor, bir dizide ya da filmde rol almak mı?
Fiziksel zorluk olarak hepsinin şartları aynı. Reklam filmleri biraz daha sıkıştırılmış, rafine zamanlarda çekilmesi gereken işler olmakla beraber, 16-24 saat süren reklam çekimleri var. Reklamda 30 saniyede derdini anlatma çabası çok yorucu. Hepsinde fiziken orada olup çalışmak zorundasınız. 18 saat sette kalınca, iş sevda olmaktan çıkıp gerçek bir iş haline geliyor.
Koyu Fenerbahçeli olduğunuzu duyduk. Bu aşk nasıl doğdu?
Babadan geçme Fenerbahçeli’yim. İlk Fenerbahçe formamı rahmetli anneannem almıştı. O an kendimi gerçekten bir futbolcu gibi hissetmiştim. İlk olarak o kramponu giyip tozlukları ve formayı üstüme geçirdiğimde ne iş yapmak istediğimi anladım. Çünkü o zaman kendimi başka birinin yerine koyma duygusunu yaşadım. Fenerbahçeliyim ama yenilse hayatım zindan olmaz. Maçlardan o kadar keyif almıyorum artık. Takımınız için kendinizi yırtarken birileri çıkıp ‘şike var’ diyor. Takımım şike yapmışsa, bilinen bir sonuç için neden bu kadar heyecanlanıyoruz? Futbola olan ilgim, gözümde etik değerlerini yitirdiği için azaldı. Sonucunu bildiğimiz bir şeyi neden bize bir sezon boyunca izletiyorlar? Bu durum sadece sporda değil, memleket tamamen bu halde.
Mimar Sinan Üniversitesi dans bölümünden mezun olmuşsunuz...
Olamadım aslında. Son senemde ayrıldım. 7-8 sene okudum. Mimar Sinan’da her dönemden arkadaşım vardır.
Ozan Güven
Hiç dans hünerlerinizi gösteriyor musunuz diye soracaktım ben de...
Ben okurken 4-5 sene dans ettim aslında. Bir sene okula gidiyordum, sonra donduruyordum, çalışıyordum. O yüzden her seneyi iki defa okudum. Son sene dayanamayıp okulu bıraktım ve askere gittim.
Oğlunuz kaç yaşında oldu? Birlikte en çok neler yapmaktan hoşlanıyorsunuz?
1 Haziran’da dokuz yaşında olacak. Çok keyif aldığınız bir arkadaşınız olduğunu ve onun çocuğunuz olduğunu düşünün. Çocuğu olmayana bunu anlatmak çok zor aslında. Evlat sahibi olmanın verdiği bir böbürlenme gibi hissediyorsunuz bunu. “Benim çocuğum yok ama kedim var’’ ya da “yeğenlerim var” demek çok farklı. Şimdi moda olduğu için herkes çocuk yapıyor. Her şeyden önce “ben anneyim” ile başlayan cümleler çocuk sahibi olmayanlara itici geliyor haliyle. Şahsen çocuğumla kavga ederken bile büyük keyif alıyorum. “Adamın başka bir fikri var’’ diye şaşırabiliyorum. Çocuğunuzla sürekli bir yolculuk ve kendini büyütme hali oluyor. Aslında çocuğun büyüdüğüne tanıklık etmiyorsunuz; kendi çocukluğunuza dönüp şimdiye kadar neler yaptığınızı düşünüyorsunuz. Ben onun yaşındayken neler yapıyordum gibi şeyler düşünüyorum. Aslında birbirimize çok benziyoruz. Benzediğini ya da benzemediğini fark ediyor olmak, dünyanın en büyük hazzı. Herkes neden büyük haz alıyorsa, çocuğu olduktan sonra onu unutsun. Çünkü çocuk bambaşka bir şey. Yine de çocuk üzerinden ahkam kesmemek lazım. Lakin olanı var olmayanı var.
Ozan Güven
Geleceğini planlıyor musunuz?
Üçüncü sınıfta okuyor. Geleceğini planlamıyoruz şu anda. Ajandalı hayatlarda öyle bir şey söz konusu olabilir belki ama bence hayat ajandayı tanımaz. O ajandanın her sene yenisi çıkıyor sonuçta çünkü.
Bazı annelerin ağzından sizinle ilgili “keşke damadım olsa. Hem yakışıklı hem komik’’ cümlesini duyuyoruz. Siz ne diyorsunuz bu işe?
İçi seni, dışı beni yakar.
İdeal damat adayı olmadığınızı mı söylüyorsunuz?
Yok canım, olur mu öyle şey? Yıllar önce “genç kızların sevgilisi” diyorlardı. O zaman “kendilerine başka bir aday bulsunlar’’ dedim. Damat ya da sevgili olma peşinde değilim. Bakkal olsaydım annelerin benim hakkımda öyle söylemeyeceklerinin farkındayım. Bu mesleği icra edenlerin bu tarafa yaslanıyor olması bana sağlıklı gelmiyor. Bu bir iş ve bir gün bitecek. Mesleğimi ömrümün sonuna kadar yapmak istiyorum ama birilerinin damadı olmak bana komik geliyor. Ama yanlış anlaşılmasın, ben kimseye kızmıyorum. Sadece o ben değilim.
Sizin için şarap gibi adam tanımlaması yapanlar var. Kendinize bakıyor musunuz?
Onlar sonradan gurmedir! Çok kendimi boşlamış bir adam değilim ama özel bir bakım da yapmıyorum. Evet, işim gereği manikür, pedikür yaptırmam gerekebiliyor. Ama iş dışında kendimle çok fazla ilgilenmiyorum.
Ozan Güven
Erkeklerin durumu kadınlardan farklı aslında. Erkekler genelde yaş aldıkça daha hoş oluyor.
Erkekler hakkında bir fikrim yok ama kadınların birdenbire çok yaşlandığını düşünüyorum. Kırışıklıkların yakıştığı insanlar var. Anneannemin, annemin güzel yaşlandıklarını gördüm. Etrafta üstü boyalı, altında bir şey olmayan insanlar dolaşıyor. Kadınların hepsi aynı ifadeyle bakıyor. Bu herkesin birbirine benzeme hali, insanoğluna kurulan bir tuzak. Ve bu oltaya en çok da memleketin geliyor olması, çok üzücü. Küçükken “paranın satın alamayacağı bir şey yok’’ dendiğinde bunu saçma bulurdum. Ama şimdi para için kızlarını bile satmayı göze alan babaların yaşadığı bir memlekete dönüştük. Büyüdükçe her şeyi anlamaya ve anladıkça uzaklaşmaya başlıyorsun. Para denilen kavramın peşinden öyle gittik ki, yolda giderken tüm o değerleri unutup koşmaya başladık. Kadınlarla erkeklerin hepsinin fiyatı aynı çünkü hepsi birbirine benziyor. Bu herkesleşme hiç kimseyi rahatsız etmiyor çünkü zamanla beraber herkes herkes gibi olmaya başladı.
Nasıl kadınlardan hoşlanıyorsunuz?
Hayatıma çok fazla kadın girmedi. O yüzden de bunun bir tarifi yok benim için.
Etkileşim olayı mı yani?
Etkileşimden dolayı birini hayatınıza sokuyorsanız, o gelip geçer çünkü etkileşim anlıktır. O geçtikten sonra elinizde kalanla ne yapacağınızı düşünmelisiniz. Birini görüp “ne etkileyici bir kadın’’ dersiniz ama onun dozu yavaş yavaş azaldığı zaman bir bedenle başbaşa kalırsınız.Birisinin elinden tutup “bu benim sevdiğim kadın” diyorsam, bu yalan değildir. Bunun başka tarifi yoktur. Hiçbir zaman olmadı, olmayacak da.
Elif Öksüz/Cosmopolitan