Daphne Groeneveld'in model olma macerası

23 yaşındaki Daphne Groeneveld, Brigitte Bardot'yu andıran cazibesiyle hiç şüphesiz bir bakanın asla unutamayacağı 'o' kadınlardan biri. Işık Cansu Canayak

Fotoğraflar Jack Waterlot
Moda direktörü Sarah GOREREEVES

Harper's Bazaar'ın tüm dünyada 150. yaşını kutladığı 2017'nin Kasım ayında, bir buçuk yüzyılı geride bırakmış olmanın verdiği coşkuyla birden fazla kapakla çıktık. Kapaklarda hangi isimlerin yer alacağı önemliydi; bu, arşivlik bir sayı olacaktı çünkü. Bu yüzden Daphne Groeneveld gibi son senelerin en iddialı ve bakanın bir daha unutamadığı yüzlerinden biri, tam da ihtiyacımız olandı. Hollanda'dan son zamanlarda çıkan -aslında en az 2011'de başlayan bir kariyerden söz ediyoruz- en farklı ve vaat dolu modellerden biri Daphne. Çoğu meslektaşı gibi o da artık ev olarak New York'u belirlemiş; dört yıldır herkesin içinde olmak ve hayallerini başarmak istediği bu büyüleyici cangılda yaşasa da içinde büyüdüğünü söylediği doğayla bağlantısını hiç koparmamış. Hatta sorularımızı yanıtladıktan hemen sonra trene atlayıp uzun yürüyüşler yapmak üzere Cold Springs'e gideceğini yazmış cevapların arasında bir yere.

"Amsterdam'a 40 dakika mesafede küçük bir kasabada büyüdüm. Etrafım doğayla çevriliydi, gerçekten harika bir çocukluğum oldu. Sanırım tabiatla zaman geçirmek hala bu yüzden benim için bir ihtiyaç. Bisiklete binmek ve ormanda yürüyüşe çıkmak için en güzel mevsim olduğu ve doğa inanılmaz renklere büründüğü için sonbaharı ayrıca seviyorum. Ama yanlış anlaşılmasın; hiçbir şey insanı yaz güneşi kadar mutlu edemez."

Poz vermede konusundaki kabiliyeti nedeniyle fotoğraflarda daha olgun görünmesi zihninizi yanıltabilir fakat Daphne sadece 23 yaşında. Ama bu da sizi aldatmasın çünkü ardında şimdiden altı yıllık güçlü bir kariyeri var. 2010'da Amsterdam'da bir modellik ajansı tarafından keşfedilip aynı sene dergi kapağı çekimi için Tom Ford ile yan yana poz verdiğinden beri işler Daphne için epey iyi gidiyor. Podyumda yürümediği önemli bir modaevi kalmadığı gibi, uzun zamandır Jean Paul Gaultier Classique parfümünün ve Tom Ford Beauty'nin de yüzü; "Makyajı çok sevdiğim için güzellik çekimlerinde yer almak işimin en sevdiğim taraflarından biri. Bana sorarsanız makyaj, bir sanat."

"Standart güzellik anlayışından farklı bir görünümüm olduğunun farkındayım. Bunu ya beğenir ya da nefret edersiniz, öyle bir çizgi üzerinde"

Daphne, güzelliği kategorize edilmesi zor olanlardan. Masum da durabilir, tam bir femme fatale kahramanı gibi de. Çok sıcak da durabilir, fazla iddialı olduğu için mesafeli de. Beğenen de olabilir, itici bulan da. Tüm bunlar göreceli olsa da hemen herkesin buluştuğu ortak bir zemin var: Bu da Daphne'nin Brigitte Bardot'ya ne kadar çok benzediği. O da böyle bir benzetmeden çok memnun elbette: "Standart güzellik anlayışından farklı bir görünümüm var. Bunu ya beğenir ya da nefret edersiniz, öyle bir çizgi üzerinde. Tartışmasız ve kusursuz güzelliğiyle Bardot gibi bir kadına benzetilmek ise benim için sadece onur kaynağı olabilir. Zaten farklı bir dönemde yaşasaydım da 60'ları seçerdim. Hareket ve değişimin hiç bitmediği bu dönemin moda anlayışını da çok seviyorum. Hele ki çiçeklerin modaya verdiği gücü… Günümüzde hangi kadınları beğendiğime gelince; ben Natasha Poly ve Lara Stone gibi özgün güzellikleri, kendilerine has duruşu olan kadınları beğeniyorum. Çekici, sınırlarda gezen, herkese dönüşebilen, içinde çeşitlilik barındıran."

Dior Addict için yer aldığı kısa filme hazırlanırken de esin kaynağı elbette yine Brigitte Bardot'dan gelmiş; "Blu-ray formatında biriktirdiğim klasik film koleksiyonum var. Çekimlere onları izleyerek hazırlandım. Bu ufak oyunculuk deneyimini de çok sevdim. Belki bir gün bu işi sahiden deneme fırsatım olur. Bir de en büyük hayallerimden biri olan kendi otelimi açma şansına kavuşursam ne harika!"

Daphne'ye güzelliğinin zaman zaman bir femme fatale kadınını andırması hakkında ne düşündüğünü sorduğumda gülüyor; "Belki fotoğraf çekimlerinde böyle bir role büründüğüm olmuştur ama iş dışındaki zamanlarda kendimi pek öyle hissetmiyorum. Özellikle de gündüzleri çok rahat şeyler giydiğim için hiç öyle gelmiyor! Ama karanlık çöktükten sonrasını bilemem…" Soruyu sorarken tam da bunu, bu gizemi kastediyordum işte.

Bir de aynı sebepten erkeklerin ondan çekinip çekinmediğini merak ediyorum. "Pek öyle göründüğümü sanmıyorum, özellikle de beni biraz daha tanıdıktan sonra" diyor.

Hayatının yarısı seyahatlerle geçse de ailesine düşkün ve onları özleyen çocuksu bir yanı da var Daphne'nin; "19 yaşındayken New York'a taşınmak benim için çok önemli bir adımdı. Ailemden uzak kalmak hala zor geliyor çünkü çok mutlu bir evde büyüdüm, her konuda hep yanımda oldular. Okul ödevlerime yardım etmekten modellikle ilgili kararlarıma; beni hep desteklediler. Espri anlayışımı ve iş ahlakımı da onlara borçluyum. Hollandalıların ayakları yere basan, gerçekçi insanlar olduğunu söylerler; buna katılıyorum. Kendi kişiliğim için de aynı şeyi söyleyebilirim. Bir de her Hollandalı gibi ben de bisiklete binmeye bayılıyorum. Bizi bu özelliklerimizle hemen ayırt edebilirsiniz."

Çalışmadığı veya başka bir iş için yolculukta olmadığı zamanlarda New York'ta geçen günlerinde ise bolca spor ve sakinlik var; "Şehirdeki rutin hayatımı yürümek, kendime zaman ayırmak ve fitness dolduruyor. Freelance çalışmak gerçekten çılgın bir durum. Her şey son dakikada belli oluyor, o yüzden boş zamanlarımı sakin geçirmeye çalışıyorum. Saunaya girmek beni inanılmaz rahatlatıyor mesela. İyi bir kitap okumak da harika bir kaçış. Bir de masaj yaptırmak tabii! Haftada en az beş gün boks, koşu ve pilates yapıyorum. Sporun yaşamımda hayati bir yeri var; yapmadığımda hemen enerjimin düştüğünü hissedebiliyorum. Bakımlara gelince; haftada bir gün cilt ve saç maskesi uyguluyorum, bir de her gece yatmadan önce cildime ve saçlarıma nem için Hindistan cevizi yağı sürüyorum."

Daphne, stili konusunda da net: "Gündüzleri genelde Redone veya Frame jean, Acne gömlek ve Gucci loafer giyiyorum. Hava karardığında ise biraz daha sofistike görünmek gerek. Bu da Tom Ford'dan bir elbise ve yüksek topuklular demek."

Bunlar kulağa lüks gelse de son olarak Daphne için gerçek lüksün ne anlama geldiğini merak ediyorum. "Zaman;" diyor ve şöyle bitiyor; "Zaman en büyük lüksümüz. Dünyayı gezmek ve her şeyi deneyimlemek öncelikle zaman sayesinde mümkün. Mutluluk ise en temel lüks."