Gül Ağış'ın ifw koleksiyonu üzerine
Şamdan Plus
Röportaj: Gülru İNCU
Fotoğraf: Münhan Çınar
Tarihi Galatasaray Hamamı, İstanbul
Fashion Week kapsamında 9 Eylül’de Gül Ağış’ın ‘Hamam Decadence’ adlı defilesine tanıklık edecek. Böylece ilk defa göbek taşında bir defile sergilenecek. İstanbul Fashion Week’te ses getiren performanslara imza atan Ağış’ın koleksiyonunun tanıtımı için ünlü
oyuncu Nur Fettahoğlu, Galatasaray
Hamamı’nda objektif karşısına geçti.
Ünlü modacı yeni koleksiyonunu
Şamdan Plus’a anlattı...
Gül Ağış'ın ifw koleksiyonu üzerine
Geçen yıl İstanbul Feshion Week’te sergilediği ‘Patti Smith Meets Picasso’ adlı defilesiyle adından söz ettiren Gül Ağış, bu yıl da ilginç bir defileye hazırlanıyor. Ağış, İstanbul Fashion Week kapsamında 9 Eylül’de sergileyeceği
yeni koleksiyonu ‘Hamam Decadence’ için
bu kez tarihi Galatasaray Hamamı’nı seçti. Ağış; hamamı, haremde esaret altında yaşayan kadınların yanlızca bedenlerini değil, ruhlarını da arındırdıkları bir ibadethane, kırık dökük hayatlarını bir su dökünme süresince unuttukları bir kayıp cennet olarak yorumluyor. Modernize ettiği formları sofistike aksesuarlarla harmanlayarak,
hayali bir imparatorluğa ait kıyafetleri, büyülü bir şölenle izleyicilerin beğenisine sunuyor. Hamam Decadence’ın stil danışmanlığını Hakan
Öztürk üstlenirken, koleksiyon için poz veren, ‘Aşk-Memnu’ ve ‘Muhteşem Yüzyıl’ dizilerinin başarılı oyuncusu Nur Fettahoğlu’nun fotoğrafları ise Tamer
Yılmaz’ın imzasını taşıyor. Binbir Gece Masalları’nın ihtişamını, haremin tutsak kadınlarının hüznüne bulayan defile,
gümüş tepsilerde sunulacak akide
şekeri ve keseler içinde kına ikramıyla
son bulacak. Yurtdışında toplam sekiz noktada, Paris, Milano ve Japonya’da tasarımları satılan Gül Ağış’la markası
‘Lug von Siga’yı, yeni defilesini, moda anlayışını, projelerini ve hedeflerini
konuştuk.
Gül Ağış'ın ifw koleksiyonu üzerine
İngiliz dili ve edebiyatı eğitimi almışsınız. Moda tasarımına
nasıl geçtiniz?
Küçüklüğümden beri moda tasarımıyla ilgiliydim aslında, hatta 16 yaşındayken Paris Esmod’a seçildim ancak annem
çok baskı yaptı “Gencecik bir kız bu yaşta tek başına Paris’e gider mi” diye. Ben de edebiyatı çok seviyordum, moda tasarımı da olamayınca dolayısıyla ilgim olan bir alana yöneldim ve İngiliz
edebiyatı okudum. İyi ki de okumuşum,
çünkü İngiliz tarihini, kostümlerini, sanatını, felsefesini çok seviyorum ve bunların hepsi bir moda tasarımcısı olarak altyapımı zenginleştirdi.
Moda tasarımına geçtikten sonra nerelerde eğitim aldınız?
Mezun olduktan sonra reklam sektöründe sekiz yıl çalıştım ama modaya karşı içimde büyük bir aşk vardı. Herkese kıyafetler yapıyordum, etrafımdaki herkes de yaptıklarımı beğenerek giyiyor ve bu sektöre geçmem konusunda beni destekliyordu. Ben bunu profesyonel anlamda yapmak istediğim için Milano’ya gitmeye karar verdim ve Istituto Maragoni’de eğitim aldım. Dünyada bu işin nasıl yapıldığını
öğrenmek adına gittim ve hakikaten de öğrenip, geldim. Kendinize böyle bir hedef belirlerseniz çok yararlı oluyor, çünkü A’dan Z’ye her şeyini öğrenebiliyorsunuz. Okulu birincilikle
bitirdim. Ardından Politecnico Di Disign Üniversitesi’nde moda tasarımı master bursu kazandım. Binlerce kişi arasından
17 kişi seçildi ve biri de bendim. Farklı firmalarda stajlar derken Costume Nationale firmasına başladım ve uzun yıllar çalıştım. Koleksiyonun yaratılmasından Paris’te sunumuna kadar her şeyi öğrendim. İtalya’da zaman içindeki başarılarım da doğru yolda olduğumu gösterdi. Sonuçta başarılar birbirini kovaladı. Evren adeta
bütün kapılarını açtı ve itici bir güç olarak beni modaya yönlendirdi.
Gül Ağış'ın ifw koleksiyonu üzerine
Markanız Lug von Siga’yı kuralı
bir sene oldu galiba. Nasıl geçti bu bir sene?
Bu tutku hala devam ediyor tabii. Markamı kuralı dediğiniz gibi henüz bir sene olmasına rağmen hakikaten hızla yükselen bir trendi var. Çok kişinin merak ettiği, farklı duruşu olan, şu ana kadar görülmemiş bir marka.
İtalya’da moda eğitimi almanız mesleki anlamda nasıl bir bakış açısı kazandırdır?
Türkiye’de her şeyin içindesiniz ve her şeyden çok fazla etkilenebiliyorsunuz.
Türk kültürü yerine bambaşka bir kültürde, dünyanın dört bir yanından gelmiş insanlarla beraber olduğunuzda,
farklı bakış açıları ve farklı estetik değerler gibi olguları paylaşabiliyorsunuz. Bir tasarıma tek bir
açıdan değil de farklı perspektiflerden
bakabiliyorsunuz. Bu benim için de farklı bir durumdu. Bunun yanı sıra hem çalışıp, hem okumanın getirileri oldu. Çünkü Çinlisi de vardı beraber iş yaptığımız insanlar arasında Japon’u da... Herkesin çalışma sistemi, sunum
biçimi, bakış açısı farklıydı. Kültür
farklılıklarının da moda tasarımına
nasıl yansıdığını görüyorsunuz. Disiplin/disiplinsizlik, fokus/ fokusuzluk nedir anlıyorsunuz çünkü her millet o kadar farklı ki birbirinden. Tüm bunları gözlemlemek ve yaşamak benim için
gerçekten şans oldu.
Gül Ağış'ın ifw koleksiyonu üzerine
Moda sanatı ve tasarım dersleriniz
hala devam ediyor mu?
İstanbul Teknik Üniversitesi’nde
FIT yani Fashion Institute of Technology New York kapsamında ders veriyorum ve beşinci seneye giriyorum. Çok şey kattı bana. Bu hakikaten benim manevi tatminim diyebilirim. Çocuklarla aramda
inanılmaz bir bağ var, özellikle gözlerindeki o pırıltıyı görmek tarifsiz bir his. Bu beni inanılmaz derecede motive ediyor. Bırakmayı asla düşünmüyorum.
İki elim kanda olsa haftanın dört saatini ayırmak isterim.
Son yıllarda genç moda tasarımcıları
seslerini daha net duyurmaya başladı. Meslektaşlarınız arasında kendinizi hangi yönlerinizle farklı buluyorsunuz?
Avangarde bir tarzım var, tasarımlarım
da avangarde ama giyelemez değil. Çok giyilebilir tasarımlar yapıyorum ama aynı zamanda farklılığı olan, kesimi,
kupu ve kalitesiyle öne çıkan tasarımlar bunlar. Bütün bunların yanı sıra kuplar, kesimler ve detaylar hakikaten bir İtalyan markası kadar titizlik gösterdiğim bir şey. Benim yaptığım hiçbir ürün ucuz durmaz. Bir tişört bile yapsam hakikaten kaliteli durur, çünkü
benim için kalite çok önemli. Çok basit bir şey bile yapsanız, detaylarla bunu çok farklı gösterebilirsiniz. Ayrıca her zaman projelerimde kavramsal olmaya dikkat ediyorum yani yaptığım şeyin
altında bir mesaj oluyor.
Gül Ağış'ın ifw koleksiyonu üzerine
Bir moda tasarımcısı olarak üstlendiğiniz misyonu nasıl tarif
ediyorsunuz?
Sürekli birilerine bir şey göstermek
istiyorum, çünkü bir moda tasarımcısı olarak bizim misyonumuz sadece kıyafet yapmak değil, bunun altında verdiğimiz mesaj, duruş, hayat biçimi
çok önemli. Bu yüzden markamın adı yani lug von siga bile farklıdır, isminin sadece Gül Ağış olmasını istemedim.
Bu marka benden farklı bir kimlik olarak yetişsin ve büyüsün istedim. lug von Siga kadını avangarde duruşu olan, güçlü bir kadını temsil ediyor.
Tasarımlarınızı yaratırken en çok nelerden esinleniyorsunuz, tasarım dilinizi nasıl tarif edersiniz?
En çok esinlendiğim şey sanat. Sanatla iç içe yaşıyorum ve sanat benim hayat tarzım. Sinemadan, edebiyattan, resimden çok beslenirim. Araştırmayı
çok severim. Modanın sanatın her dalından beslendiğini ve aynı zamanda aralarında güçlü bir bağ olduğunu düşünüyorum. Moda asla bir sanat dalı
değil ama ondan çok besleniyor ve ortaya koyduğu profil de bunu doğruluyor. Sonuçta satışa yönelik
ticari bir ürün yapıyorsunuz ama ben bunu bir şekilde sanatla ilişkilendirmeyi ya da kavramsal bir konuyla birleştirmeyi çok seviyorum. O yüzden yaptığım her şey kavramsal bir konuyla ilgili, tıpkı İstanbul Fashion Week
için hazırladığım yeni koleksiyon gibi.
Gül Ağış'ın ifw koleksiyonu üzerine
Sırası gelmişken, İstanbul Fashion Week 2011’de yaptığınız ‘Patti Smith Meets Picasso’ koleksiyonunuz
çok ses getirdi. Yeni performansınızda da Ingres’in ‘Türk hamamı’ aldı tablosundan esinleniyorsunuz. Nasıl bir konsept çalışması yaptınız?
Ingres’in bu tablosunu hemen hemen herkes görmüştür herhalde. Ben de bu tabloyu görünce kafamda çağrışım yaptım ve araştırdıktan sonra ‘hamam’ kavramı üzerine derinleştim. Sonunda
çekimleri tarihi Galatasaray Hamamı’nda yapmaya karar verdim, çünkü Fashion Week zamanında bir çadır kurulacak Galata’da. Hem yurtdışından gelen insanlar, hem de yerli moda tutkunları çok fazla uzaklaşmadan izleyebilsinler istedim. Galatasaray Hamamı’nın neredeyse 1473’ten beri var olmasından etkilenerek performansı da orada yapmaya karar verdim. Harem kadınlarının yıkılmışlıklarını, dökülmüşlüklerini vurgulamak, onların hiç anlatılmayan yapılarını, psikolojilerini
ele almak istedim. Bunu anlatırken de biraz mistik, biraz depresif unsurlar kullanmaya çalıştım. Hamamlar sadece bedenin değil, ruhun da arındığı yerler. Tarih boyunca hamamlar kadınların
tek başına gidebilecekleri tek yer, yani bir özgürlük, bir dışavurum, bir meditasyon hali, altında o kadar çok kavram var ki, sadece yıkanmak değil. Çoğu insan hamamları kadınların gittiği, zil çalıp oynadığı, aynı zamanda yıkandığı yerler olarak görüyor olabilir
ama ben bunu farklı bir bakış açısından ele almak istedim Tamam, bunlar olabilir ama içlerinde neler yaşıyor bu kadınlar? Suyla bir arınma, insanın kendisiyle yaptığı bir hesaplaşma da var bunların altında.
Gül Ağış'ın ifw koleksiyonu üzerine
O zaman siyah ağırlıklı bir koleksiyon
bu?
Evet, işte tüm bunların sonucu olarak renkler siyah ve beyaz. Beyaz arınmayı, huzuru, siyah ise kirliliği, depresyon halini temsil ediyor. Bir de taş rengine yakın renkler kullandım ki bu da hamamın o soğuk, mermer atmosferini,
duvarlarını yansıtıyor. Toplam 25 parça olacak. Performansda 10 tanesi tanıtılacak. Hamam olduğu için göbek taşında tanıtılacak. Herkes için bir ilk bu, dolayısıyla Türkiye için de bir ilk. Herkes çok merak ediyor.
Peki, hamamda böyle bir performansı
sergilemek çok zor değil mi sıcaklıktan dolayı. Bu sorunu nasıl
halledeceksiniz?
Hamam bir gece öncesinden kapatılacak ve mümkün olduğu kadar
havalandırılacak. Yaptığımız çekimlerde
içerisi resmen yanıyordu, 40 dereceden fazlaydı. Nur Fettahoğlu da çekimler sırasında inanılmaz terledi ama çok profesyonel olduğu için hiç sıkıntı yaşamadık. Çekimin styling’ini Hakan Öztürk yaptı, fotoğrafları da Tamer Yılmaz çekti. İnsanlar yeni bir şey denediği için heyecanı görülmeye
değerdi doğrusu
Gül Ağış'ın ifw koleksiyonu üzerine
İstanbul hem modern, hem de geleneklerine bağlı bir şehir. Bu
özelliğiyle tasarımlarınızı nasıl yönlendiriyor?
Biz o kadar zengin bir kültürden geliyoruz ki... Aynı zamanda kanımızda Türk-Osmanlı kültürü yatıyor. Türk insanının renk bilgisine, materyal seçimine, sağduyusuna çok güvenirim, dolayısıyla bu zaten içimizde yaşadığı için tasarımlarımıza da yansıyor. El işlerimiz olsun, dokumalarımız olsun, desenlerimiz olsun çok zengin, bunu
hangi kültürde bu kadar zengin bir şekilde yaşayabiliriniz? Bu sebepten
dolayı çok şanslı olduğumu düşünüyorum. Osmanlı-Türk kültürünü
yansıtan bir proje yapmak istiyordum,
bu seneye kısmetmiş. Tabii bunu çağdaşlaştırarak ve modernize bir şekilde sunmak istedim.
Yakın dönemdeki projeleriniz
arasında neler var?
Lug von Siga güzel bir ilerleme gösteriyor. Hedefim daha çok uluslararası bir moda haftasında defile ya da performans sergilemek.
Gül Ağış'ın ifw koleksiyonu üzerine
“Koleksiyondaki renkler siyah ve beyaz ağırlıklı. Beyaz arınmayı, huzuru, siyah da kirliliği, depresyon halini temsil ediyor. Bir de taş rengine yakın renkler kullandım ki bu da hamamın o soğuk mermer atmosferini, duvarlarını yansıtıyor. Toplam 25 parça olacak. Performansda 10 tanesi tanıtılacak.
Defilenin göbek taşında olması ise herkes için bir ilk.”
“Avangarde bir tarzım var. Lug von Siga
kadını avangarde duruşu olan, güçlü bir
kadını temsil ediyor. Bir moda tasarımcısı olarak bizim misyonumuz sadece kıyafet yapmak değil, bunun altında verdiğimiz mesaj, duruş ve hayat biçimidir. Ben de her zaman projelerimde kavramsal olmaya dikkat ediyorum yani yaptığım şeyin altında bir mutlaka bir mesaj oluyor.”
Gül Ağış'ın ifw koleksiyonu üzerine
“Koleksiyon için Ingres’in ‘Türk Hamamı’ adlı tablosundan esinlendim. Hamamlar sadece bedenin değil, ruhun da arındığı
yerler. Tarih boyunca hamamlar kadınların tek başına gidebilecekleri tek yer, yani bir özgürlük, bir dışavurum, sadece yıkanmak değil. Suyla bir arınma, insanın kendisiyle yaptığı bir hesaplaşma da var bunların altında.”
Gül Ağış'ın ifw koleksiyonu üzerine
“Galasaray Hamamı defile için bir gece öncesinden kapatılacak ve mümkün olduğu kadar havalandırılacak. Yaptığımız çekimlerde içerisi 40 dereceden fazlaydı. Nur Fettahoğlu da çekimler sırasında
inanılmaz terledi ama çok profesyonel olduğu için hiç sıkıntı yaşamadık.”
“O kadar zengin bir kültürden geliyoruz ki, bu tasarımlarımıza da yansıyor. Osmanlı-Türk kültürünü yansıtan bir proje yapmak istiyordum, bu seneye kısmetmiş. Tabii bunu çağdaşlaştırarak ve modernize bir şekilde sunmak istedim. Hakikaten düşünülerek hazırlanmış bir koleksiyon oldu.”