Kasia Struss

Parlak modellik kariyerinin getirdiği başarıyı, sağlam karakteri sayesinde doğalca özümseyen, rahat, güzel: Kasia Struss.

Yazı Güneş Uysalefe
Fotoğraflar Walter Chin
Moda Editörü Selin Bursalıoğlu

Onun uzun bir girizgaha ihtiyacı yok, Kasia Struss'u iyi tanıyorsunuz. 30 yaşındaki Polonyalı top model, Vicoria's Secret'tan Balmain'e en prestijli markaların defilelerinde, reklam kampanyalarında yer almış, tanıdık bir sima. Struss, genç yaşına rağmen on yılı aşkın kariyerinde elde ettiği başarıyı agresif bir seksapelden masumiyetin en saf haline bir kaç makyaj dokunuşuyla geçiş yapabilen belirgin yüz hatlarına, ideal vücut ölçülerine ve elbette karakterine borçlu. Verdiği yanıtlar arasında tek bir kelime, işinin getirdiği strese nasıl dayanabildiğini açıklıyor; denge. Neslinin ve mesleğinin diğer üyelerine kıyasla Kasia Struss, sosyal medyaya daha az başvuruyor, paylaşımlarında profesyonel hayatının dışına çıktığında ise Hanna Gaby ve Alana Zimmer gibi çok yakın olduğu diğer modellerle eğlenceli anektodları sergilemekten çekinmiyor. Öğrendiğimize göre gündüzleri sade giyimi tercih ediyor, fiziğini pilatesle koruyor, güzelliği ise çok kafasına takmıyor. Bu gizemli ve çarpıcı kadını Harper's Bazaar Türkiye'nin kapağında ağırlıyoruz.

Uzun zamandır modellik yapıyorsunuz, sizin için 'kapak kızı' olmak ne ifade ediyor?
Harper's Bazaar gibi müthiş bir derginin kapağında yer aldığım için büyük gurur duyuyorum. Yaratıcı akıllardan oluşan ekiplerle çalışmak büyük ayrıcalık.

Ekip demişken, bir moda çekimini başarılı kılan sizce nedir?
Her şey takım ruhuyla alakalı, herkesin iyi bir iletişim içinde olması ve birbirinin vizyonunu anlaması çok önemli. Ayrıca, ışıkla da çok alakalı! Işık kurulumu kötüyse ne yaparsanız yapın sonuç iyi olmayacaktır. Sonuçta iş fotoğrafçıda bitiyor.

İmaja dayalı bu mesleği seçmenizdeki etken neydi?
Aslında bu seçim bana ait değildi, daha çok meslek beni seçti diyebilirim. Diğer pek çok modelin hikayesinde olduğu gibi, her şey tesadüf ve şans eseri gelişti ama evet, ben de bu yolda ilerlemeyi seçmiş olmaktan ötürü büyük mutluluk duydum. En başta seyahat imkanı çok cazip gelmişti. Çok geçmeden moda ve yaratıcı sektöre aşık oldum ve bu işte ilerlemek istediğimi anladım. Sektör imaj ve görünümle ilgili olabilir ama siz dengeli kalmayı, kendinize güveninizi ve saygınızı kaybetmemeyi başarırsanız, bu meslekte sağlıklı ve uzun bir kariyere sahip olabilirsiniz.

Fit kalmak için izlediğiniz yol nedir?
Spor salonunu çok sevmeyen biriyim, pilates ve yoga ile tanıştım ve zaman içinde bağımlısı oldum! İkisini karıştırmayı seviyorum. Pilates daha güçlü olmama, yoga ise meditasyon yapmama yardımcı oluyor. Ruhsal ve fiziksel dengemi bu ikisiyle sağlıyorum yani. Hiç bir zaman çılgın diyetler yapmak zorunda kalmadım. Her şeyi yiyorum ama kızartma, abur cubur ve şekerden uzak durmaya çalışuyorum. Böyle beslenmenin cildim ve sağlığıma da yararı olduğunu düşünüyorum.

Görünüme olan bu düşkünlüğün bir nedeni de Instagram; hem bu fenomenin içinde yer almayı, hem de akıl sağlığınızı korumayı nasıl başarıyorsunuz?
Sosyal medya sektörümüzü ve tüm dünyayı değiştirdi. İnsanların kendilerini ifade etmelerini, yeteneklerini sergilemelerini ve diğerleriyle iletişim kurmalarını sağlayan güçlü bir araç. Ancak kendinizi like'ları ve takipçileri kovalarken de bulabilirsiniz. Bazen bu sahte görsel dünya içinde kayboluyoruz, gerçeklik algımızı kaybediyoruz. Bu yüzden gerektiğinde bir dijital rehabilitasyona girip, sosyal medyaya ara vermemiz gerektiğini düşünüyorum.

Dijital dünyanın tehdidi altında olan bir estetik algısı olduğu kesin. Sizin güzelliğe getirdiğiniz tanımı öğrenebilir miyiz?
Bence güzellik nasıl bir insan olduğunuzla alakalı. İçinizde güzel bir insansanız, dışınız da bunu yansıtır.

Sokakta nasıl bir stiliniz var?
Kişisel tarzım oldukça casual ve minimal. Gardırobum Givenchy, Isabel Marant, Helmut Lang ve Céline'den bir sürü siyah parçayla dolu. Akşam çıkacak olduğumdaysa süslenmeyi severim; topuklu ayakkabı ve deri pantolon eşlemesi ilk tercihim olur.

Tanışmış olmaktan ötürü kendinizi ayrıcalıklı saydığınız bir tasarımcı var mı?
Azzedine Alaia. Bir kaç defa lookbook çekimlerinde yer aldım ve fotoğraf stüdyosu kendi evinin içindeydi. Çalıştığımız her günün ardından mutfağında büyük bir akşam yemeği verirdi. Güçlü tasarımlarından, özel hayatındaki arkadaş canlısı ve sıcak tavrından inanılmaz etkilenmiştim. Dev gibi bir kalbi olan gerçek bir dahiydi.

Geçtiğimiz yıllarda farklı bir kaç Türk markasının da yüzü olmuşsunuz, hiç Türkiye'de bulunma şansınız oldu mu?
Evet çekimler çok keyifliydi, Türk ekipler genellikle eğlenceli ve yaratıcı oluyorlar. İstanbul'da Koton reklam kampanyasını çekmiştik. Trafik hariç herşeyi çok sevmiştim! İstanbul kültürel miras açısından çok zengin ve onu özel kılan da bu. Boğaz'da vapura binmiştim ve bir kıtadan ötekine geçişin bu kadar çabuk gerçekleşmesi beni çok şaşırtmıştı doğrusu! Kültürü, yemekleri ve insanlarıyla renkli ve muazzam bir şehir. Yakın gelecekte Türkiye'nin farklı köşelerini de keşfetmeyi çok isterim.

New York'ta yaşam nasıl? Polonya'yı özlediğiniz oluyor mu?
Şehrin en sevdiğim özelliği dünyanın her köşesinden gelen insan ve kültürlerin bir karışımı olması. Çok eklektik ve bir o kadar da enerjik bir şehir. Açıkçası kendimi eve yakın hissediyorum çünkü Polonyalıların oturduğu Greenpoint'te yaşıyorum. Şimdilerde çok hip ve trendy bir mahalle oldu. Polonya'ya özgü yemek, manav ve gazetelere rahatlıkla ulaşıyorum. Yani evden uzakta olsam da kendime bir mini-Polonya buldum diyebiliriz!