Stil ikonu Alexa Chung
Bazaar
İlham perisi, Dj ve sunucu Alexa Chung, İngiliz stilini temsil eden en özel isim. Kış sezonu defi lelerinde esen 60’lar rüzgarı etkisinde Stephanie Rafanelli’ye ilham kaynaklarını anlattı, dönemin ikonik karakterlerini konuştu.
Stil ikonu Alexa Chung
Örgü geçidi
Kașmir triko, 1,320 £, Jil Sander. Jean, 143 £, MIH Jeans. Güneș gözlükleri, Cutler and Gross.
Alexa Chung, bir çekirge gibi sıçrıyor. Bir eliyle başındaki siyah şapkası düşmesin diye sıkı sıkı şapkasını tutuyor. Kendisini havaya bıraktığında bambi bacakları açılıyor ve tam inişe geçerken vintage bir sokak lambasının direğine kendisini doluyor. “Kendimi Jean Shrimpton ile George Harrison arasında bir yerlerde hissediyorum” diyor stilinin imzası olan loafer’ları yere değdirirken. “Her sabah uyanıyorum ve neden 60’larda yaşamadığımı anlamaya çalışıyorum. Bu fotoğraf çekimleri aklımı kaçırmama neden olacak!” Şimdi 30 dakika geriye sarıyoruz ve Alexa’nın retro cennetindeki cümbüşüne şahit oluyoruz. David Hockney’nin Notting Hill’de; kitsch bir Murano vazosu, sarı ve denizci temalı deri koltuklar, orijinal kilimler ve sanki sanatçının okul günlerinden kalan devasa yeşil yapraklı bitkiler gibi özgün objelerle dekore edilmiş dairesinde, Alexa Chung payetli mini elbiseler ve uzun, seksi çizmeler (Prada, Burberry ve Marni’ni sayesinde) arasında kayboluyor.
Stil ikonu Alexa Chung
Siyah örgü elbise, 2,120 £, Isabel Marant. Babetler, 190 £, Repetto. Kolye, Alexa Chung’a ait. İpek elbise, 2,330 £ Lanvin. Ayakkabı, 535 £, Rupert Sanderson.
Alexa’nın 60’lı yılların yaratıcı ruhunu davet edebileceği en harika mekanlardan biri. Burası, Hockney’nin yaşadığı ve ‘Young Contemporaries’ için (İngiliz Pop Art sanatının başlangıcı olarak Peter Blake’in yanı sıra 1961 yılında RBA Galleries’de sergilendi) çalıştığı yer. Time dergisinin Nisan 1966 sayısının ruhunu hatırlatır şekilde burası, sanatçının dillere düşmüş ünlü Cumartesi çay partilerine katılan ve o dönemler Swinging London sahnesini çeken Andy Warhol’u da ağırlıyor. “Annem ve babamın evlerinin duvarında David Hockney, Ossie Clarke ve Celia Birtwell’in hamile olduğu fotoğrafl arının baskısı asılı (Birtwell oğlu Albert’i 1969 yılında doğurdu). O fotoğrafl arın bu evde çekildiğine eminim” diyor Alexa, sanki aşina olduğu bir yerdeymiş gibi gözlerini turkuvaz duvarlarda gezdirirken. Karl Lagerfeld’in aforizmalarında yüceltildiği gibi tüm modernliğiyle günümüzün en beğenilen kadınlarından olan sunucu (MTV, Channel 4 ve son zamanlarda da V Festival), DJ, kampanya yüzü (son olarak Lacoste ve Superga), tasarımcı, Chanel’in elçisi ve İngiliz tasarımcıların (Burberry, Mulberry ve Christopher Kane) ilham kaynağı Alexa’nın cazibesi, geçmişe olan yatkınlığından kaynaklanıyor.
Stil ikonu Alexa Chung
Karakteristik özellikleri (incecik bacakları, neşeli ruhu, erkeksi hatları, etrafa attığı zekice bakışları ve müzik dünyasıyla olan yakın ilişkileri bu zamana kadar Arctic Monkeys’in solisti Alex Turner ile birlikteydi- bebek yakalı elbiseleri ve ayağındaki loafer’lar onun imzası) 1960’lı yılların İngiliz ‘it-girl’lerinin aura’sını yeniden hayatımıza katıyor. Daireden çıkınca Alexa, Marianne Faithfull’u (1966 yılında John Dunbar’ı Mick Jagger için terk etmişti); Penelope Tree’nin koca gözlü, maskaralı kirpikleriyle kameradan attığı bakışları (“Hoşça kal eye-liner, merhaba gür kirpikler” diyerek gülüyor) canlandırıyor. 1968’de Jane Birkin’in İngiliz aksanıyla Fransız sevgilisine söylediği Nous allons şarkısını söylerkenki görüntü gözününzün önünde beliriyor.
64 model bir Mercedes’in üzerinde, elinde kamerasıyla başka bir döneme ait olduğu izlenimini veriyor. O, 60’ların esin kaynaklarının ve tüm bu zamanların mükemmel kadınlarının bir reankarnasyonu adeta. Alexa Chung tüm bu efsaneleri içine çekerek, o unutulmaz dönemleri tekrar hayata geçiriyor.“Erken gençlik dönemimde eski erkek arkadaşım (fotoğrafçı David Titlow) bana Antonioni’nin 1966’da çektiği fi lm Blow-Up’ı izletmişti. Jane Birkin’i izlediğimi hatırlıyorum ve gözlerime inanamamıştım.
Stil ikonu Alexa Chung
Penelope Tree
Uzun silüeti, çarpıcı kirpikleri, ürkütücü bakıșları ve tuhaf görünüșüyle Diana Vreeland’in tanımına göre o, 60’ların yüzüydü. 16 yașındaydı. Avedon, Beaton ve Swinging London’da birkaç yıl boyunca fl ört ettiği Bailey’e esin kaynağı olmaya devam etti. 1970’lerde modellik yapmayı bıraktı, sadece bir Burberry kampanyası için 2006 yılında Kate Moss ile birlikte poz verdi.
Alexa Chung: İngiltere’de doğdunuz ama çok genç yașta New York’a tașındınız. Anneniz sosyetenin popüler isimlerindendi ve siz kendi bașınızın çaresine bakmak durumundaydınız. Greenwich Village’da kendi kendinize neler yaptınız?
Penelope Tree: En yakın arkadașım ve ben Joan Baez, Bob Dylan ve genel olarak folk müziğe bayılıyorduk. Gitar çalmayı kendi kendimize öğrendik. Washington Square’de ve Village etrafındaki insanların sahneye çıkabilecekleri minik kafelerde müzik yapmaya bașladık. Simsiyah elbiselerimiz, kendi yaptığımız boncuklu kolyelerimiz ve Capezio’dan aldığımız babetlerimizle cool olduğumuzu düșünüyorduk.
Stil ikonu Alexa Chung
AC: 1966’da 16 yașındayken, Truman Capote’un Black & White partisinde giydiğiniz kıyafetle sansasyon yaratmıștınız. Bu durum nasıl oldu?
PT: 12 yașımdayken bir okul gezisiyle, Alvin Ailey’nin koreografı olduğu Revelations modern bale gösterisini izlemeye gitmiștik. Kostümler de dahil o gösteriyle ilgili her șey beni çok etkilemiști. The Black & White partisinde giydiğim o elbise dans kıyafetlerinin cazibesinden ilham alarak tasarlanmıștı. Frank Sinatra’nın o geceye Mia Farrow’la
katıldığını hatırlıyorum. Ve Mia, Frank’in onaylamadığı bakıșlarının karșısında korumasıyla dans ediyordu. Kıyafetim ise o çılgın geceden bile çok daha inanılmaz bir görüntüye sahipti.
AC: 1967 yılında Avedon fotoğrafl arınızı çekti ama siz kendinizi bir dolandırıcı gibi hissettiğinizi söylemiștiniz. Neden?
PT: Kimse benim sevimli bir çocuk olduğumu düșünmüyordu. Ergenlik dönemimde bazı insanların göz alıcı, bazı insanların da tuhaf bulduğu bir görünüșüm oldu. Bazı fotoğrafçılar o fotoğrafl arımı gördüklerinde sadece güldüler, birçok reklamcı oldukça travmatik buldu.
Stil ikonu Alexa Chung
AC: Söylentilere göre Londra’ya tașınmanızın nedeni Time dergisinin Nisan 1966 sayısında London as Swinging adlı bir makale okumuș olmanız. Bu doğru mu?
PT: Annem, Greenwich Village’da yașadığım gizli bohem hayatı öğrenince beni Massachusetts’te hiç de mutlu olmadığım, oldukça katı bir okula gönderdi. Bir gün kütüphanede otururken Time’ın o edisyonuyla karșılaștım ve yeni bir hayat yașama ümidi doğdu. Hemen Londra’ya nasıl gidebileceğimi planlamaya bașladım.
AC: Bailey ile ilk bulușmanızı hatırlıyor musunuz? (O dönem hala Catherine Deneuve ile birlikteydi ama Avedon’un çektiği fotoğrafl arı görünce Deneuve Bailey’ye ‘Sen bu kızla kaçacaksın’ demiș.) İlk görüște așk mıydı?
PT: Evet! Sanki girdaba yakalanmıș gibiydim. İnanılmaz yakıșıklı, komik, zekiydi ve tehlikeliydi! Deneuve’den ayrıldıktan sonra birlikte Paris’e gittik. O dönemde Vogue için modellik yapıyordum ve fotoğrafl arı Dick Avedon çekiyordu. Dick ve Diana Vreeland de dahil herkes Bailey ile gitmemi engellemek için elinden geleni yaptı ama kimse bașaramadı.
Stil ikonu Alexa Chung
Güvercin kanatları
İpek palto, 3,430 £, krem rengi yün pelerin, 1,530 £, her ikisi de Chloé. Ayakkabı, 175 £, Daks.
Sadece uzun çoraplar giyerek bile seksi görünmeyi başarabiliyordu” diyor, ergen bir çocuk gibi hayranlık içinde sızlanırken. “Sanırım 60’ların esintisi benim ince bacaklarıma ve erkeksi yüz hatlarıma, yani vücut tipime çok uygun.” Alexa Chung’ın gardırobunun -ki ikinci el mağazalardan toplanmış birçok kıyafet ile yeni sezondan 60’lara gönderme yapan neredeyse tüm kıyafetler üst üste birikmiş durumda ve favorisi Marc Jacobs 2010 Sonbahar-Kış koleksiyonundan siyah bir elbise- her bir noktasına baktığınızda aklının gizli köşelerinde oluşturduğu mood board’larla karşılaşabilirsiniz.Tüm bu görüntüler Jean-Luc Godard’ın A Woman Is a Woman fi lminden (Blackberry’sinde 1961 yapımı bu fi lmin fotoğrafl arı bulunuyor), Françoise Hardy’nin de bir sahnesinde belirdiği Jean-Luc Godard imzalı 66 yapımı Masculin Féminin’e, fotoğrafçı Sam Haskin’in 1962 yılında yayınlanan Five Girls kitabına (Turner’ı, beş kızdan biri olan Jill ile çalışmak için ikna ediyor ve Jill diz üstü çorapları ve pijamalarıyla Arctic Monkeys’in albümü için çalıların arkasından poz veriyor) ve Alman fotoğrafçı Astrid Kirchherr’ın fotoğrafl adığı Fifth Beatle grubunun ve gruptan Stuart Sutcliffe’in kız arkadaşıyla birlikte olduğu Hamburg günlerine ait fotoğrafl arının toplandığı kitaba kadar, 1960’lı yılların bir referansı adeta. (“Çok cool bir kadınmış. Kısa sarı saçları vardı ve her zaman siyah polo yaka giyerdi. Ben de siyah bir polo yaka istiyorum…”)
Stil ikonu Alexa Chung
Colombia Road’da bulunan dairesindeki bir duvar, o büyülü dönemin magazin sayfalarından koparılmış, ona ilham veren insanların kesip yapıştırdığı fotoğrafl arıyla bir mabede dönüşmüş durumda. “O dönemin fotoğraflarına bakıyorum ve insanı içine sürükleyen bir girdap gibi olduklarını düşünüyorum.” ‘ e Shrimp’ diye bilinen dönemin ünlü modeli Jean Shrimpton, sonsuz bir ilham kaynağı (“Bailey onu sık sık büyük babamın Doğu Ham’de bulunan Çin restoranına götürürmüş” diyor neşeyle.) Alexa, Avedon’un Harper’s Bazaar için 1965 yılında çektiği uzay çağı çekimini unutamıyor ve Marianne Faithfull’un pilot ceketi-güneş gözlüğü kombinasyonu ile Jane Birkin’in piknik sepeti çantasını taklit ettiğini itiraf ediyor. (“Bir Chanel defi lesine o tarz bir sepetle gitmiştim ve herkes neden o ‘şeyi’ taşıdığımı sorup duruyordu.”
Stil ikonu Alexa Chung
Alexa, bugünlerde Shawn Levy’nin Ready, Steady, Go! Swinging London and the Invention of Cool kitabını okuyor. “1960’lı yılların dedikodu dergileri gibi. Jean’ın kardeşi Chrissie Shrimpton ile ilgili çok güzel bir hikaye var; o dönemler birlikte olduğu Mick Jagger ile tartışmaya başlıyor ve öyle çok sinirleniyor ki takma kirpikleri dökülüyor” diyor kahkahayla gülerek. “Daha sonra göğüs dekolteli, uzun elbisesiyle Marianne Faithfull geliyor ve Chrissie’nin modası geçiyor. Mick, Marianne’ı sevdi çünkü sahte bebekler gibi değildi. Chrissie’nin hazırlanmasının beş saat sürdüğünü düşünürsek Marianne gezip tozmak için mükemmeldi. ‘Hadi bir kadeh viski içelim ya da gidip hız yapalım. Fransa’ya mı gitsek? Fark etmez. Hadi gidelim!’ tarzında geçen bir hayatları vardı.” 60’lardaki çiftlerin fl örtleşme tavrından da oldukça büyüleniyor. “Bana heyecan veren aslında grup tavırları. Büyük aşklar yaşıyorlar ve hem erkekler hem de kadınlar ayrı ayrı muhteşemler,” diyor hayranlıkla. “60’lı yılların kadınları hiçbir zaman çıktıkları adamların gölgesinde kalmadılar. Jean Shrimpton’dan, Bailey ya da Terence Stamp’i anmadan bahsedebilirsiniz mesela.”
Stil ikonu Alexa Chung
Alexa, eğer o dönemlerde yaşasaydı fl ört edeceği kişi George Harrison olurdu. “Bunun nedeni sanırım Alex’in (Turner) ona çok benzemesi Kumsalda başında bir şapka ile olduğu fotoğrafl arına bayılıyorum.” Bu röportaj yapıldığı sırada Alexa Chung ve Alex Turner hala birlikteydi. “En çok ilgimi çeken şeylerden biri de o dönemde kadınların seksüel açıdan bir çok tecrübe edinmesi. 1980’lerde Marianne yattığı tüm insanlarla ilgili konuşuyordu fakat hiçbir zaman ona başka bir gözle bakılmadı. Üstelik hepsi çok kibardı. Jean Shrimpton’ın bir Amerikan kanalında katıldığı programda tüm sorulara ‘evet’ ya da ‘hayır’ diye yanıtlar verdiğini hatırlıyorum” derken klasik BBC aksanıyla mimikleri taklit ediyor. “Onlar tam anlamıyla İngilizler’di.”
Stil ikonu Alexa Chung
Alexa’nın tam bir İngiliz olan stili ise onun imzası oldu artık. O, hem Les Anglaises’e karşı eğilimi efsane olan Lagerfeld gibi dahiyane bir ismin hem de Burberry ve Mulberry gibi markaların ilham perisi. 2009 yılında çantalarına Alexa ismini verilmesi, onun Birkin’den devraldığı mirasın (adını verdiği Hérmes çantalar hala dünyanın en çok arzu edilen çantalarından) kanıtı. Bu yıl Metropolitan Museum of Arts Costume Institute’ta gerçekleşen McQueen sergisine Christopher Kane ile katıldığında Gainsbourg’un ilham perisini anımsatan gümüş transparan bir elbise giydi. “Fazlasıyla Jane Birkin’dim. İç çamaşırım görünüyordu ve otelden çıkmadan önce kendimi öldürmek istiyordum fakat Christopher seksi göründüğümü söylemişti.” Burberry’nin sponsor olduğu Serpentine Summer Party’de Beatles, Rolling Stones ve biraz da Kinks stili içeren kendi klasik tarzında giydiği siyah bir Carven elbisenin üzerine taktığı bebe yakalar ile aynı eğlenceyi devam ettirdi. “Çıkarıp takılabilen yakaları seviyorum” diyor gözleri ışıldarken. “Ertesi gün Paris Colette’deyken Carven’den bir çocukla çarpıştım ve baştan ayağa 1960’lar ruhunda giyinmediğim için kendimden çok utanmıştım. Bir Chanel defi lesine gittiğinizde nasıl ki siyah ve beyaz giymeniz gerekiyorsa, bir Carven şovuna gittiğinizde de vintage ve 60’lardan kalan kıyafetler giymelisiniz.”
Stil ikonu Alexa Chung
New York’taki J Crew temelli bir Amerikan markası olan Madewell, geçen sene Alexa Chung’a kendi koleksiyonunu tasarlatarak onun modernretro havasından ‘yararlandı’. “Geçen sezon, tüm o beyaz yakalı kadife elbiseler ile 60’ların etkisindeydi” diyor ve o dönemde genç olanlar için kült sayılabilecek müzik fi lmi e TAMI Show’dan fazlasıyla etkilendiğini belirtiyor. Bu program aslında İngilizler’in Ready, Steady, Go! programı gibi. Birkaç jenerasyon önce doğsaydı sunacağı program kesinlikle bu tarzda olurdu. Sonbahar/Kış 2011 koleksiyonundaki bazı parçalar 60’lar feyz alınarak çizilse de daha fazla 70’lerin etkisinde olduğu söylenebilir. “Shrimp’in giymek isteyebileceği ekose kumaşlı bir yağmurluk tasarladım. Yuvarlak bir yakası ve kenarından sarkan bağcıkları var böylece isteyen bir pelerin gibi kollarını sokmadan giyinebilir” diyor heyecanla. “60’lardaki erkeklerin görünüşlerini de seviyorum. Godard’ın 1968’de yayınlanan belgesel fi lmi Sympathy for Devil’da Rolling Stones’un stüdyoda yapılan çekimlerinde turkuvaz ve pembe pantolon ile Chelsea botları giydikleri görülüyor. Skinny pantolonları, yünün verdiği hissi ben de seviyorum.” Alexa, geçmişte bir dönem 60’lardan bıktığını itiraf ediyor. “Sanırım sürekli o kimlikle anıldığım için çok sıkılmıştım. Sienna Miller’ın bohem giyindiği zamanlar gibiydi. Sonra o da birden bunu bıraktı çünkü başka neler yapabileceğini bilmek istiyordu. Bir ara herkes militan ceketlerimi kopyalamaya başladı. O benim vintage Harrods montumdu,” diyor anlık bir sinirle ve ekliyor “Bir süre önlük tarzı elbiseler ve loafer’lar görmek istemiyordum.” Alexa Chung bir an duruyor ve ani bir heyecanla şöyle diyor; “Ama sanırım onlara tekrar aşık olmaya hazırım.”
Stil ikonu Alexa Chung
Marianne Faithfull
60’ların iyi ve kötü zamanlarını hiç kimse Faithfull kadar șiddetli yașamamıștır. 1964 yılında çıkardığı As Tears Go By single’ı ile șöhrete oynadı. Șarkıcı 1966 yılında sanatçı olan kocası John Dunbar’ı Mick Jagger için terk etti. 1979’da çıkardığı albüm Broken English’den önce, uyușturucu bağımlılığı yüzünden dört yıl sonra Jagger’dan ayrıldı ve bir dönem evsiz olarak yașadı.
Alexa Chung: Bir keresinde çocukken manastıra gönderildiğinizi okumuștum. Katı kuralları olan bir yer miydi? Sizi nasıl etkilemiști?
Marianne Faithfull: Evet, yedi yașımdayken gittim. Katı kurallar sorun değildi. Orada ișe yaramayan șey, dindi. Bu demek oluyor ki 17 yașımda, kocam John Dunbar ile tanıștığımda çok masum bir kızdım. İyi ve masum olmaktan o kadar çok sıkılmıștım ki karșı tarafa geçmek istedim. Șimdi ise kötü taraftan sıkıldım.
AC: Gençliğinizde komünlerde vakit geçirdiniz mi?
MF: Babam askerden sonra School of Integrity’ye katılmıștı. Irıs Murdoch stili komün hayatı, Strawberry Hill’de bulunan güzel, gotik evlerden birindeydi. Fakat babam Lenin gibi çalıșıyordu. Bu durumdan pek hoșlanmıyordum. Genç bir kız olarak komün fi krinden nefret etmeye bașlamıștım. Bireyselliğe inanıyordum, bu da babamla çatıștığımız en büyük ideolojik konulardan birine dönüșmüștü. Rolling Stones ile takıldığım dönemde ișe yaramıș olsa da komün hayatı bana göre değildi.
Stil ikonu Alexa Chung
AC: O dönemde stilinizin anahtar parçası neydi? MF: Kendi kendime uydurmuș olsam da oldukça cool bir stilim vardı. O zamanlar fazlasıyla mini sayılan kahverengi, fi tilli kadife, V yaka bir kıyafetim vardı. Londra’ya ilk kez gittiğimde Mary Quant’a bayılmıștım. Fakat oldukça düz bir hayatım vardı. Ta ki Mick ile tanıșana kadar. Beni o hayattan ve annemden uzaklaștırdı. Annem Mick’ten korkuyordu ve bu yüzden hiç gelmiyordu, ki bu durum hoșuma gidiyordu. Daha sonra istesem de istemesem de sanat koleksiyoncusu arkadașım Robert Fraser ve tüm o insanlarla takılarak cool biri olmuștum.
AC: 1965 yılında sanatçı John ile evlendiniz ve Paris’te balayınızda Allen Ginsberg ile Gregory Corso ile vakit geçirdiniz. Bu zamanla ilgili neler hatırlıyorsunuz?
MF: Hepimiz Hotel Louisiane’da kalıyorduk. John tüm ‘Beat’leri tanıyordu. Tamamen vahșilerdi ve sen nasıl istersen öyle oluyorlardı. Allen’ı severdim ama Gregory’yi çok ürkütücü bulurdum. Hatta onunla konușamazdım bile. Brompton denilen bir karıșım kullanırdı. Kanser hastaları için kullanılan, eroin ve kokainin likit formda olduğu bir ilaçtı. Komadan zar zor çıkardı. Tüm bunlar, ben uyușturucu kullanmadan yıllar önce olduğundan benim için çok ürkütücüydü.
AC: 1966’da Brian Jones ve Anita Pallenberg ile kalmaya bașladınız. Anita nasıl biriydi, onun arkadașlığı sizin için ne kadar önemli?
MF: Eğer gerçekten cool olmayı ve güzel kıyafetler hakkında yeni șeyler öğrenmeyi seviyorsan Anita ile konușmalısın. Genelde tek bir renk; açık bej deri, süet, ipek gömlekler ile birçok mücevher kullanıp, kırmızı tilki kürkü giyerdi. Arkadașlığımıza gelince, hala çok yakınız. Hala onun giyim tarzını beğenirim. Șimdilerde o da benimkini beğeniyor. Son zamanlarda ona bir çift Chanel eldiven gönderdim ve onlara bayıldı.
AC: 1966 yılının en parlak zamanlarında Mick Jagger’ın sevgilisi olmak nasıl bir histi?
MF: Bașa çıkamıyordum. O kadar ünlü olmak hoșuma gitmiyordu. Bu tabii ki Mick’in suçu değildi sadece benim yetișme tarzımla ilgiliydi. O derece zengin ve ünlü olmayı yanlıș buluyordum. Bence ayıp bir șeydi. Hala öyle olduğunu düșünüyorum fakat artık bu durumla ilgili bir șey yapamıyorum.
Stil ikonu Alexa Chung
Pattie Boyd
Boyd, Swinging London’a tașınıp, Mary Quant için modellik yaptı. Kapak kızı olduğunda ve daha sonra George Harrison ile evlendiğinde 18 yașındaydı. Harrison’dan ayrıldıktan sonra Eric Clapton ile evlendi ve on yıl sonra da ondan boșandı. Son zamanlarda, Harrison ve Eric’le geçirdiği yıllarda çekilen fotoğrafl ar dünyanın birçok yerinde sergilenmeye bașladı.
Alexa Chung: 1962 yılında, Elizabeth Arden’de saçlarınızı yıkarken keșfedildiniz. Ardından Mary Quant için modellik yaptınız. O zamanlar nasıldı? Șovlar ve fotoğraf çekimleri arasında koșturuyordunuz herhalde. En unutulmaz anınız hangisi?
Pattie Boyd: Mary Quant, Londra’nın ilk radikal tasarımcılarından biri. Waldorf Astoria otelde gerçekleșecek olan bir defi le için beș modeli New York’a götürdü. Șehirdeki insanlar eteklerimizin kısalığına inanamamıștı. Bu, hem tedirgin edici hem de heyecan verici bir deneyimdi. Mary’nin muhteșem elbiselerini giyerek bir kulübe gitmiștik ve ilahi model Veruschka’nın bir semazen gibi dönerek dans edișini izlemiștik. Yepyeni bir akımın kıyısında olmak çok ses getirmiști.
Stil ikonu Alexa Chung
AC: Hem Bailey hem de Donovan tarafından fotoğrafl arınız çekildi. İkisinin stili arasında ne gibi farklılıklar vardı? PB: Bailey daha küstahtı!
AC: George ile nasıl tanıștınız? İlk anda onun neyinden etkilendiğinizi hatırlıyor musunuz? Onu gördüğünüzde aklınızdan neler geçmiști?
PB: George’la ilk kez karșılaștığımızda bir trendeydik. A Hard Day’s Night fi lminin setiydi ve ben ilk ve son rolümü canlandırıyordum. O gün çekim sona erdiğinde George beni yemeğe davet etti. İnanamamıștım! Kocaman kahverengi gözleri ve muhteșem görünümüyle büyüleyiciydi. Fakat zaten bir sevgilim olduğu için onu reddetmek zorunda kalmıștım, ben de ona bize katılmasını teklif ettim. Tabii onun aklından geçen manada değil! Sürpriz bir șekilde bir sonraki hafta basın fotoğrafl arının çekilmesi için çağrıldık. Ben erkek arkadașımdan ayrılmıștım ve George’a beni bir daha davet ettiğinde yemeğe çıkabileceğimi söylemek için sabırsızlanıyordum.
AC: Mick Jagger’ın da sizden hoșlandığı ve sizin onu reddettiğiniz doğru mu? PB: Tatlı Mick, ben onun herkesten hoșlandığına inanıyorum! AC: 1965 yılında kahvenize LSD atıldığında George, John ve Cynthia Lenon ile birlikteydiniz. Neler oldu? Korkmuș muydunuz?
Stil ikonu Alexa Chung
PB: John, Cynthia, George ve ben dișçimizin evinde akșam yemeğine davetliydik. Biz ayrılmak isteyip bir kulüpte çalan bir grubu görene kadar her șey yolundaydı. Ayrılmadan önce bir bardak kahve içmemiz için ısrar ettiler. İçtikten sonra evden çıkmak için ayağa kalktık ve dișçimiz șöyle dedi: “Șimdi gidemezsiniz, kahvenizin içine LSD koydum.” George ve benim için pek bir șey ifade etmemiști ama John aniden așırı sinirlenip orayı terk etmiști. Onun arkasından çıkarken boğazımda tuhaf bir șey hissetmiștim. Daha sonra hepimiz George’un kullandığı Mini’nin içinde halüsinasyonlar görmeye bașladık. Kulübe gittiğimizde halüsinasyonlar iyice tuhafl așmıș ve korkutucu olmaya bașlamıștı. Tüm hayatım boyunca süreceğini düșünmeye bașladığım anda birden bire gitti.
AC: 1966 yılında Ravi Shankar’ın misafi ri olarak George ile Hindistan’a gittiniz. George doğunun mistisizmiyle neden bu kadar ilgiliydi? Seyahatiniz nasıl geçmiști?
PB: George ve ben Ravi’yi Asian Music Society sayesinde tanıdık. Birbirlerini hemen çok sevmișlerdi. Bize yoganın etkilerini ve Hindistan’ın ruhani olarak sunabileceği her șeyi göstermek istedi. Hayatımın en önemli dönemiydi ve George her șeyi kabullenmiști.