Dünyada ışıltılı, temiz ve lekesiz bir cildin Asya'dan daha üstün tutulduğu başka hiçbir yer yoktur. Bu nedenle, renk eşitleyici özelliğe sahip bir cilt bakım ürününü ilk üreten firmanın Japonya kökenli olması bir tesadüf değil. 1917 yılında, Shiseido bilim adamları kozmetik dünyasına yeni bir ürün kategorisinin eklenmesine sebep olan bir yeniliğe imza atmıştı.
Sonraki yüzyıl boyunca, Shiseido büyük bir kararlılıkla güneşin ve diğer zararlı etkenlerin yol açtığı lekeleri azaltma ve yok etmenin yeni yollarını araştırmaya devam ederek cilt beyazlatma konusunda tıp dünyasındaki sağlık araştırmacıları ile boy ölçüşebilecek bir başarıya ulaştı.
Keratinosit hücrelerin çekirdeğinde bulunan 30.000 genin ve bu hücrelerin aktiviteleri sırasında salgıladıkları proteinlerin tanımlanması için uzun yıllar araştırma yapılması gerekti.
İlk araştırma çalışmaları cildin özellikle UV ışınlarına maruz kaldığı sırada neden bazı hücre pigmentlerinin doğal melanin açısından yoksunlaşırken, diğer hücrelerin ışınlardan etkilenmediği sorusuna odaklanmıştı.
Araştırmada bir denekten alınan lekeli pigment üzerindeki cilt hücreleri, cildin lekesiz bir yerinden alınan hücrelerle karşılaştırıldı. Sonuçların analiz edilmesiyle birlikte, Shiseido büyük bir keşifte bulundu: LEKELİ BÖLGEDEN ALINAN CİLT HÜCRELERİ, CİLDİN KENDİNİ YENİLEMESİNDE HAYATİ ÖNEME SAHİP PROTEİNLERDEN YOKSUNDU.
Proteinlerden yoksun oldukları için hücrelerin cilt yüzeyine ilerleyişleri sekteye uğruyor ve cilt yüzeyinin altında takılı kaldıkları için lekelerin oluşmasına sebep veriyorlar. Bu araştırmaya dayalı olarak, artık bugüne kadarki lekeleri azaltma girişimlerinin neden tam bir başarıyla sonuçlanamadığını biliyoruz. Lekelerle savaşta, cilde kendini yenileme yeteneğini geri kazandırmanın ne kadar önemli olduğunu görebiliyoruz.
Bu keşif sadece uzun yıllardır var olan bir gizemi aydınlatmakla kalmadı, aynı zamanda lekeleri gidermede lazer tedavilerine alternatif, gerçekten işe yarayan bir kozmetik ürünün geliştirilmesi için de umut verdi.
Sonraki yüzyıl boyunca, Shiseido büyük bir kararlılıkla güneşin ve diğer zararlı etkenlerin yol açtığı lekeleri azaltma ve yok etmenin yeni yollarını araştırmaya devam ederek cilt beyazlatma konusunda tıp dünyasındaki sağlık araştırmacıları ile boy ölçüşebilecek bir başarıya ulaştı.
Keratinosit hücrelerin çekirdeğinde bulunan 30.000 genin ve bu hücrelerin aktiviteleri sırasında salgıladıkları proteinlerin tanımlanması için uzun yıllar araştırma yapılması gerekti.
İlk araştırma çalışmaları cildin özellikle UV ışınlarına maruz kaldığı sırada neden bazı hücre pigmentlerinin doğal melanin açısından yoksunlaşırken, diğer hücrelerin ışınlardan etkilenmediği sorusuna odaklanmıştı.
Araştırmada bir denekten alınan lekeli pigment üzerindeki cilt hücreleri, cildin lekesiz bir yerinden alınan hücrelerle karşılaştırıldı. Sonuçların analiz edilmesiyle birlikte, Shiseido büyük bir keşifte bulundu: LEKELİ BÖLGEDEN ALINAN CİLT HÜCRELERİ, CİLDİN KENDİNİ YENİLEMESİNDE HAYATİ ÖNEME SAHİP PROTEİNLERDEN YOKSUNDU.
Proteinlerden yoksun oldukları için hücrelerin cilt yüzeyine ilerleyişleri sekteye uğruyor ve cilt yüzeyinin altında takılı kaldıkları için lekelerin oluşmasına sebep veriyorlar. Bu araştırmaya dayalı olarak, artık bugüne kadarki lekeleri azaltma girişimlerinin neden tam bir başarıyla sonuçlanamadığını biliyoruz. Lekelerle savaşta, cilde kendini yenileme yeteneğini geri kazandırmanın ne kadar önemli olduğunu görebiliyoruz.
Bu keşif sadece uzun yıllardır var olan bir gizemi aydınlatmakla kalmadı, aynı zamanda lekeleri gidermede lazer tedavilerine alternatif, gerçekten işe yarayan bir kozmetik ürünün geliştirilmesi için de umut verdi.
