Devinim halindeki taşlar
GÜZELLİK

Devinim halindeki taşlar

Cartier’nin değerli taşları nota olarak kullandığı son High Jewellery koleksiyonu Résonances, zanaat, sözlük, bilim veya müzik kavramlarına sığdıramadığı bir icat seçkisi.

GÜNCELLEME TARİHİ: 29 Aralık 2017

Güneş Uysalefe

Cartier'nin son yüksek mücevher koleksiyonunu takdir etmek için ne taş bilimci ne de mücevher simsarı olmaya ihtiyacımız var; sadece biraz laf oyunu yeterli. Türkçedeki kullanımında fizik kanunu özelliğiyle sınırlı kalsa da 'rezonans' kelimesi, geleneksel olmayan şekilde ele alındığında sanki başka başka manalar da barındırabiliyor. Eşanlamlı olarak İngilizce, 'eko' sözlük karşılığını verirken, akla 'reason' yani 'sebep' kelimesi geliyor veya Fransızcada aynı şekilde telaffuz edilen diğer bir kelime çağrışım yapıyor - 'raisonner' yani 'mantık yürütme'. Bu yarı-etimolojik açıklama girişimi, lüks olgusunun görünenden daha fazlası olduğu, sübliminal bir güç taşıdığını örneklendirmek içindi. Şöyle düşünün; eko yapmak, neden-sonuç ilişkisi, mantıksal çerçeve... Cartier koleksiyonuna Résonances ismini vererek adeta varoluş sebebi olan değerli taş ustalığında, akorun 170 yıldır akla yatan güzellikte bir ses verdiğini söylemeye çalışıyor.

Zaten cansız olan bu madenleri, dile getirip şarkı söylettirebilecek yegane isim oluşunu, onları işinin merkezine yerleştirmesine borçlu. İşte bunu da bilinçaltına gerek duymadan, apaçık sergilediği etkileyici zanaatıyla yapıyor. Tıpkı kulak kesilirseniz, kimisinden şıpırdayan bir su sesi veya düzenli bir ritim duyabileceğiniz Résonances koleksiyon parçalarında olduğu gibi.


Markanın sembolü panter, Résonances koleksiyonunda pırlanta, rubelit veya siyah yeşimtaşı gibi farklı madenlerle donatılmış.

Résonances'ta yer alan tasarımların ilginç bir özelliği, aslında sanki pırlantalar ve safirler kendi aralarında hareket halindelermiş de birden pause'a basılmış ve oracıkta son şekillerini almışlar gibi durmaları. Sandalye kapmaca oyununda olduğu gibi... Adından da anlaşılacağı üzere Infinite Motion yüzükte bu durum rahatlıkla gözlemlenebilir. Üzerindeki 2.18 karatlık pembe pırlanta ve 2.03 karatlık mavi pırlanta, bir çeşit dairesel hareketle kavuşmuş, ancak her an ayrılabilecekmiş gibi duruyorlar. Aynı şekilde Orbite yüzüğün merkezindeki iki dev pırlantayı sarmalayan yakutlar, eliptik döngülerine bir ara vermiş, soluklanır gibiler.


140.21 karatlık bir Kolombiya zümrüdünün yerleştiği 'Hyperbole' adlı tasarım

Yine başka bir yüzük, bu devinim imajının müzikal yönünü, 31.08 karatlık bir ametisti çevreleyen ve frekans çizelgesini andıran, aşağı yukarı kıvrımlara dizili pırlantalarla resmediyor. İşin içine bir de ışık boyutu girdiği zaman Cartier'nin yaptıklarına 'zanaat' diyerek sınır koymak zorlaşıyor; bir fizik-uzay laboratuvarı ürünü veya ses stüdyosundan çıkma birer beste de olabilirler.


Markanın tarihi 'Tutti Frutti' parçalarına gönderme yapan tasarımlar renkli değerli taşlarla parlıyor

Platin Ecume kolyenin değeri toplam 74.24 karatı bulan üç sarı pırlantası, özgür hareketleriyle akışkan, ışık yayan ve kendine has bir tınısı olan adeta canlı bir yaratım. Çizgisel taş yerleşimiyle, kesişen ışınları hapsetmişe benzeyen mücevher-saat veya lapis lazulinin pul formuyla yer verilmesinden ötürü güneşin altındaki dalgaları andıran Eurythmie bilezikte de bu aydınlık his sezinlenebilir.


Hem taç hem kolye olarak kullanılabilirken, lapis lazuli'lerin süslediği 'Eurythmie' bilezik

Eurythmie'nin bir kumaş gibi her iki yüzeyi de kullanılabilen hareketli pulları veya ucu broşa dönüşebilen bir kolye ile taç olarak da kullanılabilen diğer bir kolye hesaba katıldığında, Cartier'nin yüksek mücevher geleneğine fütüristik dokunuşu gözler önüne serdiğini söyleyebiliriz. Bu parçaların geçmişle ilintili olmadıkları gibi tarihe dair yankılama yaptıkları da bir gerçek. Résonances koleksiyonundaki 19.79 karatlık bir safir veya 91.15 karatlık bir rubelit, kesimlerindeki kusursuz işçilik ile tasarımların kalbi yerine geçiyor ve markanın bir dönemin kraliyet aileleri veya sinema yıldızlarına hazırladığı zamansız klasiklere saygı duruşunda bulunuyor. Işık, ses, şimdi de zaman; mücevher icadının Cartier için raison d'être, yani bir varoluş sebebi olduğunu söylemiştik, değil mi?