Minimal realizm
LIFESTYLE

Minimal realizm

New York’ta yaşayan mücevher tasarımcısı Selin Kent, sadelikten yana tavrını koleksiyonları kadar evi ve giyimine de taşıyor.

GÜNCELLEME TARİHİ: 26 Aralık 2017

Güneş Uysalefe
Fotoğraf Didem Cıvgınoğlu

Selin Kent'in Danimarkalılara özgü hygge felsefesini benimsemiş olmasına şaşırmamalı. İstanbul'dan İzmir'e, Viyana'dan New York'a, farklı şehirlerde yaşama tecrübesine sahip olan mücevher tasarımcısı, geçtiğimiz yıl evlenmek için ne şatafatlı bir mekanı ne de egzotik bir diyarı; yazlarını geçirdiği Ayvalık'ı seçmişti. Sohbetimiz sırasında öğrendiğimize göre zatenyaratıcılığını ifade etme kararını da kurumsal yaşamın tekdüzeliği tetiklemiş, kuyumculuğu hem eğitimini alarak hem de usta isimlerin yanında çalışarak meslek edinmiş. Kendi adını taşıyan markasında 2013 yılından beri yansıttığı bu yalın tavrı, New York'ta konuk olduğumuz evi ve giyim tarzında da hissedilir olmuş, hygge'ün sükunet ve samimiyet gibi anahtar kelimeleri evinin atmosferinde öne çıkmış. Yaşadığı şehri ve evi, modayla ilişkisini ve projelerini kendisinden dinledik.

Bize New York'taki bu yaşam alanınızdan bahsedebilir misiniz?
Evim New York'un East Village mahallesinde. Eşim Berke'yle yaklaşık üç senedir burada yaşıyoruz. Gerçekten hiç uyumayan ve zaman zaman kaotik olan bir şehirde yaşadığımız için yaşam alanımızı olabildiğince sakin ve huzurlu yapmaya çalıştık. İskandinavlıların hygge konseptini duymuşsunuzdur; benimsediğim ve kendi yaşam alanımda uygulamaya çalıştığım bir felsefe. Herhalde rahatıma düşkün olduğumu anlamışsınızdır! Evimizde en sevdiğim köşe, üzerinde özellikle okumayı çok sevdiğim Eames şezlongumuz ve kanepemiz olsa gerek. Eşim de ben de İstanbul'da büyüdük ve üniversite yıllarımızdan beri Amerika'da yaşıyoruz. Evimizin farklı köşelerinde Türkiye'yi ve İstanbul'u bize hatırlatan işaretler var. Mesela girişte Arnavutköy'de büyüdüğüm evin çatı katından dedem tarafından 70'li ya da 80'li yıllarda çekilen Boğaz manzaralı bir fotoğraf bulunuyor. Bu fotoğrafın hemen yakınında, girişin başka bir köşesinde çok yakın arkadaşım tarafından lise yıllarımızda çekilen iki İstanbul karesi daha var. Bunlar ve çeşitli başka hatıralar nereden geldiğimizi bize hatırlatıyor ve İstanbul ile aramızdaki bağı güçlendiriyor.

New York bir evi döşemek için rüya gibi bir adres. Bize yeni dekoratif veya yaratıcı buluşlar yapmak için ziyaret ettiğiniz semt ve butiklerden bahsedebilir misiniz?
Aslında eve çok fazla eşya almamaya çalışıyorum çünkü fazlalık yaratıyor; ayrıca yaşam alanımız zaten küçük. Ama tabii önüme hoşlandığım ve uygun gördüğüm parçalar çıkınca almaktan kaçınmıyorum. Eskicilere bakmayı çok seviyorum. Mesela East Village'da The Upper Rust adında sevdiğim bir antikacı var. Oradan yıllar önce bulduğum yeşil bir tahta kutu hala favori parçalarımdan. Santimetre markasının kurucusu Tulya Madra akrabam oluyor. Geçen sene Ayvalık'ta başlattığı bu porselen markasının Soho'da bir mağazasını açtı. Onun yarattığı her objeyi çok seviyorum.

Şehrin modern dokusu adınızı taşıyan markada mimari hatlarla da kendini hissettiriyor. Bize kuruluşundan bu yana markanızın aldığı yoldan bahsedebilir misiniz?
Ben aslında biraz daha dolaylı bir şekilde aksesuar dünyasına adım attım. Üniversiteden mezun olduktan sonra piyasa araştırması yapan bir ajansta çalışıyordum. O noktada bilgisayarın önünde çok vakit geçirmekten ellerimle somut bir şeyler yaratma arzusu doğdu. Kuyumculuk dersleri almaya başladım çünkü metalin nasıl şekillendirildiğini merak ediyordum. Kendimi kaptırıp birkaç yıl boyunca işten sonra ve hafta sonları dersler almaya devam ettim. Sonunda işimi bırakıp hobimi kariyere dönüştürmek için yola çıktım ve iki yıllık bir programa yazıldım. Bu dönemde yazları Türkiye'de tecrübe kazanmaya karar verdim. Bir yaz Kapalıçarşı'da ustaların yanında sonraki yaz da çağdaş aksesuar tasarımı yapan Ela Cindoruk ve Nazan Pak'ın yanında çalıştım. İki deneyim de farklı açılardan çok değerliydi. Mezun olduktan sonra yani dört yıl önce de kendi markamı kurdum.


Kent'in New York'taki evinin girişinde, dedesinin fotoğrafladığı bir İstanbul karesi yer alıyor - Kendi adını taşıyan mücevher markasında yalın tarzını değerli malzemelerle anlatıyor

Tasarımlarınızın sadeliği kişisel stilinizle de örtüşüyor mu?
Kesinlikle kesiştiği noktalar olduğunu ve örtüştüğünü söyleyebilirim. Tasarımlarım sade ama aynı zamanda beklenmedik ve farklı detaylara sahip. Genel olarak stilimi de böyle tanımlıyorum – sade, sofistike ve biraz da beklenmedik.

Moda konusunda bu kadar baştan çıkarıcı bir şehirde yaşarken, zaaflarınız olduğunu fark ettiğiniz parçalar, tasarımcılar oldu mu?Reformation'ın elbiselerine kesinlikle zaafım var ve bana yakın bir mağaza açmaları biraz tehlikeli olacak! Onun dışında bir süre İstanbul'da yaşayan Amerikalı biri tarafından kurulan Sabah adlı ayakkabı markasını keşfettim. 'Yemeni' ayakkabılarından esinlenmiş, Gaziantep'te üretilen ve burada satılan bir marka. Geleneksel bir ayakkabıyı modernleştirmişler. Ürün kadar marka ve hikayesi de hoşuma gidiyor. Türkiye'de üretilmeleri markanın hikayesinin önemli bir parçası. Mesela internet sitelerinde Gaziantep'teki ustaları tanıtan bir sayfa var. Küçük çapta üreten bir marka sahibi olarak ben de bu tarz ürünlere kaymaya başladım.

Şu sıralar ilham verici bulduğunuz yetenekleri bizimle paylaşabilir misiniz?
En çok müziğe vakit ayırabiliyorum ve New York konser konusunda eşsiz bir yer. Şu sıralar dinlediklerim arasında Jungle, The War on Drugs, Michael Kiwanuka, Pional var. Eskileri de unutmamak lazım; zaman zaman onları tekrar ziyaret ediyorum. Mesela Fikret Kızılok'u şimdilerde yeniden keşfediyorum.


New York'ta üretilen tasarımlara İstanbul'da Midnight Express'ten ulaşılıyor

Seyahat etmenin hayalini kurduğunuz bir adres...
Son zamanlarda Galapagos Adaları'na seyahat etmek ve oradayken Charles Darwin'i tekrar okumak aklımın bir ucunda. Burası hem Darwin'in Türlerin Kökeni eserinin temelini oluşturan topraklar hem de dünyanın dokunulmamış ender köşelerinden biri. Korunmuş olsa da iklim değişikliği oradaki zenginliği etkileyecektir. O yüzden sanırım elimi çabuk tutmam lazım!

Yeni yıl için projeleriniz?
Ocean Blue adlı mavi ve lacivert safir ile siyah pırlantalardan oluşan bir yüzük modelim var. Bu yüzükten gelen gelirin yüzde 25'i okyanusları koruma derneği Oceana'ya gidiyor. Bu modeli koleksiyon haline getirerek tehdit altındaki okyanus ve deniz ekosistemi hakkında farkındalık yaratmak istiyorum.