Sanat yuvası
LIFESTYLE

Sanat yuvası

Genç sanatçılara yaşama, üretme ve sergileme platformu sağlayan ‘art residency’ formatının son örneği The Hinterland, New York’ta faaliyete geçerken ortak kurucularından Ayşe Sarıoğlu ile konsept ve projelerini konuştuk.

GÜNCELLEME TARİHİ: 7 Şubat 2019

Güneş Uysalefe
Fotoğraf Serkan Eldeleklioğlu

Ortak kurucusu olduğunuz The Hinterland projesi nasıl doğdu?
The Hinterland, New York'a yaptığım seyahatlerdeki deneyimlerim, gözlemlerim ve kültürel etkileşimlerden doğdu. The Hinterland sanat, tasarım ve wellness'ı teknoloji ile birleştiren uluslararası bir kültürel platform. Dünyanın her yerinden sanatçılara, tasarımcılara ve profesyonellere açık sosyal bir kulüp.

Ocak ayıyla beraber ağırlayacağınız ilk sanatçılardan başvuru kabul etme sürecini tamamlamış olacaksınız, aradığınız kriterlerden bahsedebilir misiniz?
Biz, proje ortağım Pırıl Gündüz ile birlikte en yenilikçi, geleceği değiştirme gücündeki üyelere öncelik vermek ve öncülük etmeyi istiyoruz. Sanat, tasarım, wellness alanlarında yenilik yaratacak işlerin, projelerin hayata geçirileceği bir platform sunuyoruz. Dolayısıyla özgün olmak, geleceğe değer katmak, geleceği değiştirmek ve yön vermek kriterlerini bulunduran, gelecek vaat eden ya da kendi alanında iyi olup başka alanları keşfetmeyi arzulayan kişiler bizim hedef kitlemizi oluşturuyor. Biz Hinterland olarak bu yetenekte olan üyelerimizin hayallerini gerçekleştirmelerine liderlik ederek, onları uluslararası arenaya taşımayı hedefliyoruz. Üyelerimize, konaklama ve ortak çalışma alanı gibi hizmetler sunarak, yeni yetenekler kazanmalarına ve fikirlerini New York'ta üretecekleri sergiler ve etkinlikler aracılığıyla test etmelerine olanak sağlamayı istiyoruz. Üyelerimiz ayrıca eserlerini veya ürünlerini The Hinterland'in online sitesinde satışa da sunabilecekler.

Medya sektöründe uzun süreli bir kariyerden sonra şimdi sanat alanındasınız, sanata dair sizde yer eden anı, deneyimlerden bahsedebilir misiniz? Hayranı olduğunuz, yeni takibe geçtiğiniz farklı dönemlerden sanatçı örnekleri verebilir misiniz?
Hayatımın her döneminde, yaratıcılığa ve inovasyona hayranlığım oldu; en yaratıcı ve en yeninin hep takibinde oldum. Tüm medya kariyerim boyunca da hep denenmemiş, kalıcı işlere imza atmaya çalıştım, hep benzer bakıştaki arkadaşlara, organizasyonlara öncelik ve fırsatlar vermeyi seçtim. Doğrusu New York bana bu anlamda çok büyük bir değer kattı. Özgün ve 'kendi' olmanın bu kadar ödüllendirildiği ve teşvik edildiği bir başka yer var mıdır bilmiyorum... Bu farkındalık beni her zaman çok ama çok heyecanlandırdı ve yüreklendirdi. Orada sanat, yaratıcılık ve inovasyon şehrin içinde kol geziyor. Her gün, herkes gerek özel yaşantısında olsun, gerek iş hayatında olsun ne fark yaratabilir, neyi daha iyi yapabilir, topluma ne fayda sunabilir diye bakıyor. Bence bu bilinç, çoğu inovasyonun oradan çıkmasını sağlıyor. Kendi olmaktan ve denemekten korkmamak her türlü yaratıcılığa yeni bir boyut getiriyor. Bu yüzden şehrin bu kışkırtıcılığı sizi de daha yaratıcı hale getiriyor ve siz de aynı bakış açısıyla üretmeye başlıyorsunuz. Sokakta sizle birlikte yürüyen herkes aynı hedefe kilitli. Şehir bunu size öğretiyor ve dünyanın her yerinden gelen bilim insanları, artistler, profesyoneller en iyileri için çalışıyorlar ve başarının ve üretmenin teşvik edilmesi ve herkesin birbirine destek olması, yeniden üretmeyi sağlıyor. Şimdilerde digital art'ı ve gelişimini yakından takip ediyorum.

New York ve İstanbul'u sanat üretimi ve iletişimi için karşılaştırdığınızda neler öne çıkıyor?
İstanbul da uluslararası bir metropol; genç nüfusu yenilikleri ve gelişmeleri çok yakından takip ediyor. Gezdiğim şovlardan, katıldığım sergilerden, Türk sanatçılarının trendlerden haberdar olduklarını görüyorum. Sanat ve sanatçıya olan ilgi, bir ülkenin gelişmişlik seviyesi ve gayri safi milli hasılası ile doğru orantılı. Bu sebepten Türkiye'de sanat anlamında büyük bir potansiyel görüyorum. Uluslararası sanatçılarımız var, uluslararası kolleksiyonerlerimiz var. Galeri ve sergi sayıları artıyor. Böyle böyle pazar derinleşecek. En önemlisi özgün olabilmek. Çünkü topraklarımızda büyük bir kültürel birikim, eşsiz bir estetik var; dünya tarihini yazacak kadar büyük bir tarihsel geçmiş var. Geçmiş medeniyetlerden kalma güzellikler var. Kullanılacak özgün malzemeler var. Dolayısıyla gereken, bu ilham verici coğrafyada özgün kalarak üretmek, üretirken daha cesur ve özgür olmak, teknolojiyi kullanmak. Çünkü dijital çağ, yapay zeka ve 4. Sanayi devrimi derken sanat da dijitalleşiyor ve işin içine yapay zeka giriyor. Bu yeni ve genç bir akım. İnternete doğan Y kuşağının sanatı. Ve arkadan gelen sosyal medya ve akıllı telefon müptelası, elektronik oyunlarla büyümüş biz Z kuşağı var. Artık sanatın içinde internet var, akıllı telefonlar, dizüstü bilgisayarlar, televizyon, video, görsel yazılımlar, yapay zeka var... Enteraktif ve güncel bir sanattan söz ediyoruz artık.

Bu alan henüz yeni ve rekabete açık. Bu alanda bizi dünyada temsil eden medya sanatçısı Refik Anadol var, kendisi gurur kaynağımız; yapay zeka ile insan zekasını buluşturuyor, mimari fotoğrafçılıkla sanat görüşünü ortaya çıkararak, insan, makine ve mekan ilişkisine odaklanıyor. Her alanda olduğu gibi sanat alanında da dışa açılmak önemli. Bu yeni nesil sanat alanında daha çok temsilcimiz olacağına inanıyorum. Ve Türkiye'de sanat bilincini artırmak için çalışmak, insanlarımızın daha fazla anlayıp yatırım yapmalarına yardımcı olmak gerekiyor. Çünkü sanat kalıcı ve arkamızdan gelenlere bırakabileceğimiz bir yatırım.

'Artist residency' formatı yeterince karşımıza çıkmıyor; New York'tan sonra Türkiye'de de benzer bir girişimi düşünür müsünüz?
Evet, projemiz çok açılımları olan bir proje. Misyonumuz, ülkemizi uluslararası platformlara taşımak ve temsil etmek. Bu anlamda, yetenekli yaratıcılara liderlik etmek, onların önünü açmak hedefimiz. Aynı şekilde uluslararası sanatçıların Türkiye şovlarını gerçekleştirmek de misyonlarımız arasında. Türkiye'de bu yıl iki sergi gerçekleştirdik. İkisi de Türk ve Amerikalı sanatçılardan oluşan karma sergilerdi. İlki Ilgın, ikincisi The Hinterland's 8. Ve diğer projelerimiz de yolda. Bu adımların Türkiye sanat piyasasında bilinci artırarak, büyümesinde katkımız olmasını diliyoruz.