Kendi olmaya dair
LIFESTYLE

Kendi olmaya dair

Pazarlama ve iletişim danışmanı Hande Yılmaz’ı ve stilini yakından tanıyoruz.

GÜNCELLEME TARİHİ: 28 Mart 2019

Güneş Uysalefe
Fotoğraf Selin Saral

Hande Yılmaz, sanki İstanbul'da son zamanlarda eksiklik duyulan bazı şeyleri tamamlıyor; samimiyet, enerji, karakterli bir duruş… Belki üniversitede Shakespeare eserlerini hatmettiği İngiliz Dili ve Edebiyatı yıllarından, belki Londra'dan Mykonos'a dünyayı görmüşlüğünden, ya da sadece İzmirli olmasındandır, ama Harper's Bazaar için evine konuk olduğumuz iş kadını, eğitimi veya kariyerinden öte, bir farkındalık seviyesini temsil ediyor.

Kurucusu olduğu Code BCC'de pazarlama ve iletişim üzerine danışmanlık veriyor, José Micard Teixeira'dan yaptığı alıntılardan sıkılmadan çevresindekilere hediye ettiği Don Miguel Ruiz'in Dört Anlaşma adlı eserine, kitap kültürüne verdiği değer muhakkak işlerine de yansıyor. Ancak fotoğraflarından da göreceğiniz gibi kütüphaneye gömülmüş bir öğrenci stili olduğu pek söylenemez; her ne kadar spor ayakkabılar koşuşturma dolu günlük hayatında onun için vazgeçilmez olsalar da Yılmaz, Tom Ford'un cesur stiletto'ları veya Elie Saab'ın tül elbiselerini radarında veya gardırobunda bulundurabiliyor. Onun için şıklığın, simsiyah bir siluet demek olduğunu paylaşıyor. Belki de biraz fazla özenli bulmakla beraber bu yüzden Olivia Palermo'nun stilini beğeniyordur. Mercek altına alıyoruz...

Evinizin dekoru size dair ne anlatıyor dersiniz?
Evin tamamı benim konforum ve görsel zevkimin kombinasyonu. Her parçası zaman içinde alınıp yerini buluyor. Küçük aksesuarlar, yastıklar, aydınlatmalar ile ara ara çehresini yeniliyorum. Genelde evim için insanı rahatlatan bir his verdiği söyleniyor. Bunun sebebi bence renklerdeki sakin tercihlerim ve aydınlatma. Evimin insanı rahat hissettiren havası ve kimsenin evine benzememesi benimle ilgili birşeyler anlatıyor olabilir.

Size şehirde kendinizi evinizdeymiş gibi hissettiren yerler var mı? Veya seyahat edip açıklanamaz bir bağ ile ait hissettiğiniz bir destinasyon oldu mu?
Yoğun çalıştığım için ev benim her daim ve her türlü ilk tercihim. İstanbul mekanları içinde kendimi rahat hissetttiğim House of Fuzuli var mesela. Biraz da ev gibi zaten. Bazen bilgisayarım ve köpeğim Dori'yi alıp, Milk Oolong çayı içmeye oraya gidiyorum. Bir de Da Mario var benim için; ki her gittiğimde yakın bir arkadaşımın evine girmişim gibi hissediyorum.

Seyahat ettiğim destinasyonlarda bıkıp usanmadan gideceğim ve beni hep yerlisiymiş gibi hissettiren yerlerden biri Mykonos. Londra da benim için vazgeçilmez diğer bir şehir. Saatlerce yürüyüp doyamadığım, sokak lambasından ev numaralarına kadar her detayını uzun uzun seyrettiğim bir yer orası. İngiliz Dili ve Edebiyatı okumuş olmamla da ilgili bir durum belki. İngilizlerin soğukkanlı duruşlarını ve sarkastik espri anlayışlarını da çok severim! Hiç iyi hissetmediğim yeri sorsaydınız Marakeş derdim.

Kurucusu olduğunuz Code BCC'de pazarlama ve iletişim üzerine danışmanlık veriyorsunuz; bu alanlardaki stratejilerini doğru veya ilgi çekici bulduğunuz lüks markalar hangileri?
İşin özünde marka yaratımı süreci ve temel taşları hangi kategori olursa olsun aynıdır. Bu bir sanayi markası da olabilir bir moda markası da. Marka yaratımında ana hikaye hitap etmek istediğiniz hedef kitlenizi çok iyi tanımanız, anlamanız ile başlıyor. Takiben yapacağınız tüm iletişim çalışmaları hatta onun da öncesinde üreteceğiniz ürünün nasıl şekil alacağı bile hep bu kısmı iyi çözümlemiş olmanız ile alakalı. Benim için moda dünyasında ile her türlü ödevi layığı ile yapmış olan marka Chanel. Kamelya çiçeğini dünyada kendi ikonu olarak benimsetmiş, tüvit ceketleri
ile nevi şahsına münhasır çizgisi gördüğünüz anda Chanel olduğunu anlayacağınız kuvvetli bir marka. Kendini olumlu anlamda ayrıştırmış. Lüks bir markanın gelmesi gerek nokta tüketicisine bu duyguları hissettirmesi.

Modayla aranız nasıldır? Stilinizden bize bahsedebilir misiniz?
Moda çok tuhaf bir kurgu, biraz ilgilenmeye başladığınızda kendinizi içinde kaybedeceğiniz bir okyanus gibi. Çok dinamik, çok değişken.... Fakat yer yer de kendini tekrar ediyor. Ben bu dünyanın kıyısında köşesinde dolanıyorum. İster istemez modayı takip ediyorum ama sadece beni gerçekten stil olarak çarpan şeyleri uyguluyorum. Her moda olanın peşinden koşmuyorum ya da sevdiğim şeyleri moda değil diye giymemezlik etmiyorum.

Stilim çok bellidir, konforlu, rahat parçalar…Bu da ister istemez çok feminen olan stillettoları, kalem etekleri, derin dekolteleri günlük hayatımdan çıkarmama sebep oluyor. Ben de çok sık uyguladığım jean ve sneaker ağırlıklı spor stilimi kırmızı ruj, bol takı ve iddalı saçlarla kombinliyorum. Günlük hayatta giyilen sneaker'larım vazgeçilmezim ama daha iddalı olunması gereken durumlarda kıyafete hızla şıklık veren yüksek topuklarla kıyafetleri pratik bir şekilde kombinleyebiliyorum.

Gardırobunuzda sizi en iyi anlatan parça sizce hangisi? Bir de, yine karakterinizi yansıttığını düşündüğünüz ancak arada dışa vurduğunuz bir yönü temsil edecek farklı bir parça var mı?
Beni en iyi anlatan parçalar içi kürklü deri montlarım. VSP ve Acne'nin hem rahat hem şık modelleri gibi. Bir de bunlara tezat, Tom Ford'un stiletto tasarımları diyebilirim.

2019 İlkbahar/Yaz koleksiyonlarından kendinize hayali bir gardıropoluştursanız, hangi tasarımları seçerdiniz?
Elie Saab'ın renkli payet ve transparan uyguladığı uzun siyah elbisesi, Isabel Marant'ın denim elbisesi, Diane von Fürstenberg'in gipürlü zarif elbisesi... Bir de Zuhair Murad'ın Haute Couture koleksiyonunda bebek mavi gibi şık kılması zor bir renge başka bir boyut kazandırdığı, payetli mini elbise..

İşinizin bir bölümü de sosyal medya ve internet üzerine stratejiler hazırlamak, dijital detox denediğiniz oluyor mu? Gerçekliğe dair dengeyi siz nasıl hayatınızda kuruyorsunuz? Spor gibi özel ilgi alanlarınız var mı?
Şunu tüm samimiyetimle söyleyebilirim ki eğer işimin bir parçası olmasaydı asla sosyal medya kullanmazdım. Bu platformda sağlıklı var olmak için kişinin ciddi bir farkındalığı olması gerekiyor. Harcanan zamanın ötesinde sosyolojik ve psikolojik olarak bence kişiliğe darbe indirebilecek bir platform. Bazen insan kapılıyor ama ben çoğunlukla kendime soruyorum, 'Bu paylaşımı neden yapıyorsun?' diye ve aldığım cevabı genelde beğenmediğim için paylaşmaktan vazgeçiyorum! Cep telefonumla da bağımı kontrollü tutmaya çalışıyorum. Akşamları telefonum sessizdedir mesela. Cep telefonu bir kişinin tüm zamanlarda ulaşılabilir olduğu anlamına gelmiyor benim için.

Sadece cardio ve pilates ile sınırlı olsa da haftada 3-4 mutlaka spor yaparım.

Projeleriniz?
İşimle ilgili olarak yurtdışından da markalara hizmet vermeyi hedefliyorum. Bu konuda iş ortağım ile Avrupa'da da bir şubemiz olması için çalışıyoruz. Çok yakında start vereceğiz. Özel hayatımla ilgili projem ise telefon detokslu bir tatil! Ve Mykonos'ta biraz daha fazla vakit geçirebilecek zamanı yaratmak.