Eve sığmayan bir zevk
LIFESTYLE

Eve sığmayan bir zevk

Mina Dilber Temo ile ev tekstili ağırlıklı yaşam markası Anim Living’i ve stilini, sanatla çevrili evinde konuştuk.

GÜNCELLEME TARİHİ: 28 Haziran 2019

Güneş Uysalefe
Fotoğraflar Selin Saral

Bize yaşam alanından bahseder misin?
Yapım gereği, yaptığım, aldığım, sevdiğim her şeye heyecanlanıyorum ve tutkuyla bağlanıyorum. Bu işim de olabilir, yeni yaptırdığım bir dövme de, eve aldığım bir kitap veya seramik de. Bu eve iki sene önce, Sinan'la evlendikten sonra taşındık. Çok sade ama bir o kadar da renkli ve hareketli olduğunu düşünüyorum. Biraz benim karakterime benziyor sanırım.

Yeni ev tekstil markanın arkasındaki hikayeyi senden dinleyebilir miyiz?
Anim Living benim için hayali çok eskiye dayanan ama yeni ve çok heyecan verici bir macera. Hem anne hem baba tarafından tekstilci ailelerden geliyorum. 19. yüzyıl başlarında Selanik Osmanlı İmparatorluğu'na dahilken tekstil ticaretine başlamış babamın ailesi. İplik, pamuk, parça kumaş, konfeksiyon ürünleri... Türkiye'nin ilk beş pamuk ipliği ihracat firmasından birini kurmuşlar. 1917'deki büyük Selanik yangını ile bütün aile İstanbul'a taşınma kararı almış. Babam bugün hâlâ iplik ve kumaş ihracatı yapıyor. Anneannem ise Bursalı; 1972 yılında kendi tekstil atölyesini açıyor, 20 yıl boyunca ev tekstili ürünleri geliştirip, birçok tasarım yapıyor. Annem de yıllar sonra bu sektöre atılıp, uzun süre farklı ev ve otel tekstili projelerine imza attı.

Küçüklüğümden beri hep tekstilin içinde olmamdan kaynaklanıyor olsa gerek; yıllarca farklı bir sektörde farklı bir şeyler yapmanın hayalini kurdum aslında. Yaklaşık bir sene önce ise özellikle ev tekstili alanında genç ve dinamik ürünlerin çok fazla olmadığını fark ettim. Annem sayesinde kendi evim için istediğim tekstil ürünlerini kısa sürede ortaya çıkarabildiğim noktada, bunu gören arkadaşlarımdan keyifli geri dönüşler almaya başladım. Kökünü kalite ve kültürden alan, bugünün trendlerine ayak uydurabilecek, beni heyecanlandırdığı kadar insanları da heyecanlandırmasını umut ettiğim, ev tekstili ağırlıklı bir yaşam markası hayal ettim. Yola çıkış amacım, geleneksel dokunuşlar ile günümüze uygun, modern, çabasız bir şıklık içinde, her evde ve yaşamda rahatça yer bulabilecek, yüksek kaliteli tekstil ürünleri yaratmak. Önümde çok uzun bir yol olsa da, bu ürünleri zaman içinde farklı ülkelerde, farklı pazarlarda ön plana çıkarmak istiyorum. Bu süreçte, Türkiye'nin sahip olduğu el dokuması değerlerin ve kumaş zenginliğinin büyüsüne kapılıp, bunları dünyaya anlatmanın peşine düştüm.

Bu yaz için hazırladığın koleksiyonun çıkış noktası nedir?
Aslında Anim bünyesi altında olmasını hep isteyeceğim dört ana ve zamansız koleksiyon hayal ettim; keten ağırlıklı sadeşık Classic Essentials, mavi-beyaz ağırlıklı renk paletiyle Ege sahillerine özgü yaşam tarzını cisimleştiren Aegean, toprak ve doğa kokan Terra ve beni aralarında en çok heyecanlandıran Ethnic Vintage. Türkiye'deki el işçiliği ve kumaş zenginliği gerçekten dünya üzerinde sayılı ülkede var. Ethnic Vintage işte bu değerleri ön plana çıkarmayı ve dünyaya anlatmayı hedefliyor. Örneğin Karadeniz bölgesinden gelen yaklaşık 100 yıllık el dokuması, renkli ve çizgili kumaşlarla hazırlanan ve yastık, kaftan, masa örtüsü gibi ürünlerden oluşan bir seri var. Türkiye'de bu anlamdaki yaratıcılık, el emeği ve kumaş zenginliği gerçekten muazzam. Bu değerleri dünyaya daha iyi anlatmak istiyorum.

Aslında evden sokağa taşan parçalar da var, tıpkı kumaş çanta gibi. Anim Living ile moda arasında nasıl bir etkileşim var? Bize biraz kişisel stilinden bahseder misin; nasıl tanımlardın gardırobunun ruhunu?
Anim'i bir ev tekstili markasından çok yaşam markası olarak hayal ettim hep. Ev tekstili de zaten yaşam alanları ile hayat buluyor. Anim'in çok sade, rahatlığın ön planda olduğu ama bir o kadar da renkli bir ruhu var. O ruha sadık kalarak ve modadan ilham alarak yıllar içinde daha farklı, yenilikçi ve keyifli koleksiyonlarla büyüyeceğine inanıyorum. Bu kapsamda, kumaş çanta, kaftan, beachwear gibi ürünler de daha fazla olacak.

Kişisel tarzıma gelince; stilin de aslında bir insanın yaşamının ve karakterinin yansıması olduğunu düşünüyorum. Günlük hayatımda sadelik ve rahatlık ön planda, dolayısıyla genelde yalın ve düz giyiniyorum. Moda olandan çok kendime yakıştığını düşündüğüm parçaları giymeye çalışıyorum. Hem çok düz ve sade hem de yerine göre renklenen ve bol bol desene ev sahipliği yapan bir gardırobum var diyebilirim.

Özellikle düşkün olduğun bir parça var mı, ayakkabı veya küpe gibi?
Blazer almayı çok seviyorum, her daim her kıyafetle rahatlıkla giyiyorum. Yaz aylarında kışın hiç giymediğim kadar elbise giydiğimden olsa gerek, renkli ve hem kısa hem uzun elbiseleri çok seviyorum. Gece elbiselerine de bıkmadan bakabilirim. Küpe ve bilezik de çok keyif aldığım parçalar. Bu alanda Lalaounis, Apriati ve Jessica McCormack'i çok beğeniyorum. En çok sevdiğim çantalar, küpeler hep annemden gelenler. Vintage her şey beni çok heyecanlandırıyor.

Son zamanlarda moda ve tasar ım alanında ilgini çeken yeni yetenekler var mı?
Diega'yı geçtiğimiz sezon çok beğenerek takip edip, birkaç tasarımın aldım. Aynı şekilde Xirena ve Nili Lotan da ilgimi çekiyor. Bu aralar Dezso kolye ve bilezikleri çok takıyorum. Roxanne Assoulin'in yazlık renkli bilezikleri çok tatlı. Brooke Gregson, Abis ve Mary Gaitani ise müthiş küpeler ve bilezikler yapıyor.

Bir marka yaratmak artık sadece tasarımcı veya pazarlamacı olmak değil, bütünsel yaklaşmak ve her şeye hakim olmak demek. Senin sosyal medya ve internet üzerinden satış konusuna yaklaşımın nasıl?
Kesinlikle öyle. Marka yaratmak aslında bütünsel olarak bir hikaye ortaya çıkarmak demek. Üründen pazarlamasına kadar, markanın tüm değerleri aynı dili konuşmalı ve sürdürülebilir bir hikayenin parçası olmalı bence. Günümüzde sosyal medyanın tabii ki bu anlamda çok önemli bir araç olduğunu düşünüyorum. Hem sosyal medyayı hem internet üzerinden satış kanallarını çok iyi tespit edip, markanın hedef kitlesi doğrultusunda bir yol haritası çizmenin önemine inanıyorum. Umarım zamanla
Anim için bu doğru yol haritasını çizebilirim.

Fark ettiğim kadarıyla sanata karşı özel bir ilgin var. Takibinde olduğun yerli ve yabancı genç yetenekler kimler? İstanbul'da keşif için vazgeçilmez adreslerin hangileri?
Evet, sanattan çok keyif alıyorum. Bahsettiğim sadece takip etmek, okumak, öğrenmek, sergi gezmek, eserleri incelemek veya iş almak değil; sanatçıları tanımak ve onların dünyasına misafir olmak beni asıl heyecanlandıran kısım. Fırat Engin, Ali Şentürk, Merve İşeri, Yuşa Yalçıntaş, İhsan Oturmak, Gözde İlkin, Rasim Aksan, Erdal Duman, Basim Magdy, Sejla Kameric, Anahita Razmi, Richie Culver, Soufiane Ababri... İstanbul'daki galerilerde ve müzelerde açılan hemen hemen tüm sergileri vakit buldukça gezmeye çalışıyorum.

Çukurcuma'daki Alaturca House başta olmak üzere tüm antika ve vintage dükkanlarında vakit geçirmeyi çok seviyorum. Sanırım babamdan bana geçmiş bir merak bu. Onun dışında sürekli kumaş peşinde olduğum için İstanbul'un her tarafında, hatta dışındaki küçük köylerde epey vakit geçiriyorum. O yüzden her daim keşfetmeye dair bir heyecan içindeyim.

Peki, çevren tarafından az bilinen bir ilgi alanın var mı?
Aslında beni en mutlu eden şey at binmek. Küçüklüğümde bir dönem bindikten sonra, iki yıl evvel tekrar başladım. Mutlaka haftada üç kez gitmeye çalışıyorum. Yeşilin ve doğanın içindeyken, etrafımda atlar varken gerçekten çok huzurluyum. Bütün gün şehirde koşuşturduğum için sanırım çok bilinen bir tarafım değil ama sadece at bindiğim, yeşilin içinde olduğum bir gün, en mutlu günlerden biri benim için.

Yaza dair plan ve hayallerin?
Önümüzdeki aylar içinde Anim Living'in internet sitesi açılacak, bu nedenle epey yoğun bir çalışma temposu içindeyim. Aynı zamanda Anim ürünleri birkaç farklı satış noktasında olacak, onun planlamaları var. Ayrıca yazın sonlarına doğru beni çok heyecanlandıran bir işbirliği projesi var. Peru ve Bolivya'yı çok merak ediyorum, organize edebilirsek bu yaz görmeyi çok isterim. Onun dışında Göcek, Yunanistan ve Hırvatistan, ailem ve arkadaşlarım ile yaz planlarımız arasında.