Tamamen aynı fikirde
LIFESTYLE

Tamamen aynı fikirde

Sanat ve tasarım dünyasının önde gelen 7 ismi, işlerine ilham veren eserleri yorumluyor.

GÜNCELLEME TARİHİ: 16 Kasım 2019

Fotoğraflar PHILIP SINDEN

GILLIAN WEARING
RESSAM

Meredith Frampton'ın Portrait of a Young Woman (1935) eseriyle Tate Modern Museum'da

"Aslında bu çok gizemli bir tablo. Hem sürreal hem de geleneklere uygun görünüyor. Dikkat çekiyor ama kendisiyle ilgili her şeyi de pat diye ortaya koymuyor. Bu çok ilginç! Tablonun tedirgin edici bir yönü de yok değil. Ama iyi yönde. Meredith Frampton çok üretken bir ressam değildi ve kişisel tarzı çağdaşlarına oranla daha sadeydi. Bu eser için realist bir portre de denemez ama kusursuzluğu -yakından baksan bile neredeyse hiçbir fırça izi göremiyorsun- seni içine çekiyor ve eserin hiperrealistik hissettirmesini sağlıyor. İnsanda merak uyandırıyor açıkçası. Eserin hipnotik durgunluğu ve tuhaflığı bana ilham veriyor. Bu, kendi fotoğraflarımda da başarmak istediğim bir şey."


FRANCES MORRIS
TATE MODERN MÜZE DİREKTÖRÜ

Rebecca Horn'un Concert for Anarchy (1990) eseriyle galeride

"Rebecca Horn, tarzı sürrealizm ve Dadaizm –absürdizmi savunan bir gelenek– ile şekillenmiş fakat yine de hayal gücünün karanlık yönlerini ortaya koymaktan çekinmeyen bir sanatçı. Bu iki yönün ahenkli bir şekilde buluşması ise Concert for Anarchy'nin doğmasını sağlamış. Eser ilk başta sessiz bir nesne gibi görünüyor, aynı zamanda garip de… Bir piyano neden baş aşağı durur ki? Ama sonra her 2-3 dakikada bir kapağının açıldığını ve tuşlarının muazzam derecede ahenksiz seri sesler çıkararak piyanonun içinden çıktığını görüyorsunuz. Sonrasında da yavaşça ait oldukları yere dönüyorlar. Bu esere hayranlık duymamın ardında aslında kişisel nedenler de var. Annemin en sevdiği şiirlerden birinde DH Lawrance, 'yaylı çalgı sesinin ortamı sardığı bir yerde, piyano altında oturan bir çocuk' imgesi kullanır. Küçük bir kızken, bir masa ya da piyanonun altına girip, oradaki kız sanki benmişim gibi düşündüğüm zamanları hâlâ hatırlıyorum. Şimdi bu piyanonun altında durmak da bana aynı hissi veriyor."


VICTORIA SIDDALL
FRIEZE FUARLARI DİREKTÖRÜ

Faith Ringgold'un Feminist Series #12, #14 ve #18 (1972, 1972–1993, 1973–1993) eserleri ile Serpentine Galleries'de

"Ringgold'un çoğu eseri gibi Feminist Series de benim için ilgi çekici bir bileşim; cüretkâr ve göz alıcı şekilde renkli ama aynı zamanda ırk ve cinsiyet ile ilgili mesajlar da verebilme yetisine sahip. Ringgold, güçlü inançları olan –kendi de ayrımcılığa uğramış– biri ama aynı zamanda sıcakkanlı ve komik bir insan. Bu, sanatında kendi yolunu bulmasını sağlamış. Sanatını yansıtmak için seçtiği yol da ilginç. Çok sayıda yatak örtüsü ve çocuk kitabı üretmiş; kulağa naif ya da kadınsı gelebilir ama bunları can alıcı düşünceleri görsel açıdan çarpıcı bir şekilde yansıtmak için kullanmış. Ringgold, aynı zamanda Whitney Museum'da kültürel çeşitlilik eksikliği protestolarının başını çekmiş ve 70'lerde kadın hakları için kampanyalar düzenlemiş. Yakın zamanda Serpentine'de kişisel sergisini açtı. Sonuç olarak, 'Hayır' cevabını kabul etmedi ve sonunda hak ettiği tanınırlığı ve görünürlüğü kazandı."


SUSIE CAVE
MODA TASARIMCISI

Thomas Housego'nun Large Walking Figure I (Leeds) (2013) eseriyle Royal Academy of Arts'ın avlusunda

"Thomas'ın avluda inşa ettiği bu heykeli gördüğümde, yansıttığı hoş, eğlenceli karakter karşısında şaşkına döndüm. Joshua Reynolds'ın daha klasik heykeli ile yan yanaydı. İri yarı, iç organ imgelerinden oluşan ve hem çevresiyle hem de kendi içinde güçlü bir kontrast yakalayan bir eserdi. Eserin büyüklüğü karşısında kimilerinin gözü korkabilir ama ben şahsen, arkasındaki hayal gücünün genişliğini yansıttığını düşünerek kendimi güvende hissediyorum. Thomas'ın heykelleri ile benim tasarımlarım arasında çok az benzerlik olduğunu söyleyebilirim. Bu, zaten neden fotoğrafımın burada çekilmesini istediğimi de açıklıyor: Vampire's Wife elbise modelimin ruhani güzelliğinin bu denli fevkalade, muazzam sanat eserleri arasındayken bile ne kadar güçlü olabildiğini göstermek için."


RANA BEGUM
RESSAM

Tess Jaray'ın Recollection (1986) eseriyle kendi stüdyosunda

"Yüksek lisansım için Slade School of Fine Art'a başvurdum çünkü Tess Jaray'dan eğitim almak istiyordum. Renkleri ve geometrik desenleri bir arada yorumlama şekli beni cezbetmişti. Hâlâ da öyle. 2002'de okula kabul edildiğimde emekli olmuştu ama ressamların gelip bize ders vermesini talep edebiliyorduk, ben de onu çağırdım. Mezun olduktan sonra da stüdyosunda çalıştım. Çok cömertti, saatlerce oturup muhabbet ederdik. Recollection'a, portfolyosunu dijital ortama arşivlerken rastladım. Bu eserin ritmine, enerjisine hayranım ve şeritlerdeki kırılmayı ilham verici buluyorum; izleyicinin dikkatini sabit tutuyor. İlk işlerimde yakalamaya çalıştığım, başarmak için birçok yol denediğim şey tam olarak buydu."


HELEN CAMMOCK
MAX MARA ART PRIZE FOR WOMEN KAZANANI

Etel Adnan'ın Untitled (2019) eseriyle Galerie Thaddaeus Ropac'ta

"Etel Adnan'ın tabloları trajedi ve katliamın yanı sıra dünyadaki güzellikleri de yansıtır. Bu esere baktığım zaman bir dinginlik hissediyorum; yeni bir şey gördüğümde, duyduğumda ya da hissettiğimde, o şeyin yeni olsa da tanıdık gelmesi gibi bir his… Ve eserdeki sadelik ile şekil ve çizgilerden gelen kesinlik beni etkiliyor. Tablo beni uzaklara götürüyor ama aynı zamanda onu oluşturan manzaraların içine de çekiyor. Adnan'ı ilk defa 2016'da Serpentine'deki retrospektifini görmeye gittiğimde keşfettim ve orada saatler geçirdim. Sonrasında da onunla ayaküstü tanıştık. Çok sessiz, mütevazı ve sıcakkanlı biriydi. Çok derin bir sanat tarihi bilgim yok ama eserlere sezgisel olarak yaklaşabiliyorum ve bana bir şeyler öğretmeleri gerektiğini düşünüyorum. Yalnızca kendimle ilgili bir şey olsa bile... Ve Adnan'ın eserleri bunu başarabiliyor."


MAGDALENE ODUNDO
SERAMİK SANATÇISI

Compton, Surrey'de 1898'de Mary Watts tarafından inşa edilen Watts Chapel'de

"Bu şapel bir mücevheri andırıyor –bir katedral değil de heykel ölçeğinde-ancak içinde dururken ne kadar heybetli olduğunu fark ediyorsunuz. Mary Watts İngiliz'di, lakin bu binanın yaşam, ölüm ve geçiş törenlerini bir araya getiriş şekli son derece Afrikalı. Bakın, insan ruhu şurada; Watts'ın köyde verdiği çömlekçilik derslerini alan insanlar tarafından yapılan terakota tuğlaların arasında hissedilebiliyor. Celtic, Roma ve Mısır uygarlıklarına ait semboller duvarları ve tavanı süslüyor. Güzel sanatlar ve el sanatlarından esintiler de var. Her yeri saran İngiliz havasını da hissetmek mümkün. Bunların her biri buraya evrensellik katıyor. Bana göre sadece bir kadın bunların hepsini bir anda düşünebilirdi: Yaşam ağacı, melekler, duyguları paylaşmak, etrafındakilerin yaşantılarına dokunmak... Burası hem bir sanat eseri hem de bir yaşam topluluğu. Tüm bunları mümkün kılan ise bir kadının ruhuyla ortaya koyduğu bu eser.
Magdalene Odundo: The Journey of Things sergisi 15 Aralık'a kadar İngiltere, Norwich'deki Sainsbury Centre for Visual Arts'da olacak.