Bir Londralı Gibi
LIFESTYLE

Bir Londralı Gibi

Londra’nın Mayfair bölgesindeki 45 Park Lane, çağdaş İngiliz sanatçıların eserlerinden oluşan koleksiyonu, 5 çayı menüsü, ödüllü şefe emanet restoranı ve Hyde Park’a bakan odalarıyla “Londralı gibi” hissetmenizi sağlıyor.

GÜNCELLEME TARİHİ: 22 Şubat 2020

Özge Dinç

Seyahat ettiğimiz şehirlerde kaldığımız otelden beklentimiz "yerel" hissetmemizi sağlamasıdır fakat otel ne kadar iyi tasarlanmış, ne kadar konforlu olursa olsun, çoğu zaman kendimizi otelde konaklamış bir turist gibi hissetmekten öteye geçemeyiz. Londra'daki 45 Park Lane işte bu zorluğun üstesinden gelmiş gibi görünüyor.

45 Park Lane, 2011 yılında dünyaca ünlü şef Wolfgang Puck'ın Avrupa'daki ilk girişimi CUT'la birlikte açıldı. Otelin hedefi, misafirlerine kendilerini evlerinde gibi hissettirmekti. Bunun için odalar penthouse olarak tasarlandı, Londra'nın 16. yüzyıldan bu yana var olan efsanevi parkı Hyde Park'a bakacak şekilde konumlandırıldı ve her misafire bir yardımcı verilerek konforlu hissetmesi sağlandı.

Londra'nın en güzel bölgelerinden olan, Thames'in kuzeyindeki Mayfair, Grosvenor Meydanı tarafından kuşatılıyor. Bu alan, 1677'de adını aldığı Grosvenor Ailesi'ne kalmış, Park Lane de 1720'lerde gelişim göstermiş. Bugün 45 Park Lane'in bulunduğu alan, 1960'larda ünlü Bauhaus mimar Walter Gropius tarafından ofis olarak kullanılmış. İngiltere, Paris, Milano, Roma ve Los Angeles'ta da otelleri olan Dorchester Collection'ın bir parçası olan 45 Park Lane hayata geçtiğinde ise takvimler 1 Eylül 2011'i gösteriyordu.

New York'lu tasarımcı Thierry Despont, dünyanın her yerinden Londra'ya gelenler özel bir kulüpte buluşmuş gibi hissetsinler diye otelde 60'lar Londra'sının ruhunu taşıyan 11'i suit 45 oda, özel bir penthouse suit, Londra manzarasına sahip bir teras, kütüphane, sergiler ve bar alanı tasarlamış. Otelin ışıklandırması İngiliz aydınlatma şirketi Dernier & Hamlyn imzalı. Avizeler Brand Van Egmond'un elinden çıkma, mobilyalar ve halılar Thierry Despont tarafından tasarlanıp Molteni & Dada tarafından elde üretilmiş. Otelin mimarı ise Kensington Palace Gardens'da bir rezidansı da portfolyosuna katan Paul Davis + Partners.

Sabah keyifle uyanıp, camdan sokak müzisyenlerinin çaldığı Hyde Park'a bakmak, otelden kiralanan mor Brompton bisikletlerle şehrin merkezinde Londra'nın ruhunu temsil eden özel dikim atölyelerini dolaşmak, sanat filmleri izlemek için yakınlardaki prestijli sinema salonu The Curzon'a gitmek, akşam saatlerinde 25 yıldır Akademi Ödülleri'nin mutfağını yöneten ve Hollywood Hall of Fame'de yıldızı bulunan ikinci şef olan Wolfgang Puck'ın kurduğu otel restoranında Asya ve California'dan ilham alan, gastronominin kurucusu Fransızlar'ın tekniklerini uygulayan çağdaş fine dining restoranda kurutulmuş et, ıstakoz, taze balık ve geniş bir kav eşliğinde yemek yemek, 45 Park Lane'de kalmanın artılarından birkaçı. Menünün yıldızı ise Snake River Farms adını taşıyan ve Japon wagyu'dan yola çıkılarak hazırlanan Amerikan Wagyu bifteği. İngilizlerden dünyaya miras 5 çayı içinse executive şef David McIntyre, Wolfgang Puck'ın Akademi Ödülleri'nde sunduğu atıştırmalıkların da dahil olduğu bir menü hazırlamış. Menüde geleneksel çaylar ve gurme biralar da bulunuyor.

Bu arada, dönemsel olarak Alain Ducasse, Francis Mallmann, James Knappet gibi dünyaca ünlü şefler de özel yemeklerle restoran mutfağında boy gösteriyor.

Restoranın şarap kavı, Londra'nın en önemli 50 someliyesinden biri sayılan Frederic Marti'ye emanet. Sanat çalışmalarını Raul Deflorian yönetiyor. Bardaki kokteyller ise miksolojist Francesco Orefici'nin tarifleriyle hazırlanıyor. Ayrıca Londra seyahat rehberlerinde, bir İtalyan kokteyli olan Negroni'nin şehirde içilebileceği en iyi yer olarak 45 Park Lane'in ismi geçiyor. 45 Park Lane'in en özel yanlarından biri de duvarlarında ve kurduğu sergi alanında çağdaş İngiliz ressamların etkileyici eserlerini sergilemesi. Damien Hirst, Bruce Maclean, Christian Furr, Joe Tilson, Roy Ackerman, Sir Peter Blake, Martin Fuller gibi isimlerin işleriyle otel adeta içinde yaşanabilen bir müzeye dönüşmüş. Haftada bir sanatçı buluşmaları düzenlenen adreste, örneğin odanızda Vivian Leigh'in bir fotoğrafını görmeniz sürpriz olmayacaktır. Burada bir yıl boyunca gerçekleşecek tüm sergiler yılın başında belirleniyor. Şu sıralar ise görünür-görünmez olmakla ilgili geometrik eserleriyle öne çıkan iki vizyoner ressamın, Kirk Mechar ve Rakerman'ın Surface sergisini otelde görmek mümkün. 45 Park Lane'i sabah uyanır uyanmaz odanızdan çıkıp kendinizi Londra sokaklarına atacağınız bir dinlenme alanından ziyade bir yaşam alanına dönüştüren, bu değerli tablolar. Thierry Despont bu durumu şu cümleyle özetliyor: "Sanat, 45 Park Lane'in ruhudur."