Bir Marina Abramovic Sergisi
LIFESTYLE

Bir Marina Abramovic Sergisi

26 Nisan’a dek sürecek SSM sergisi Akış/Flux, Abramovic’in bugüne dek yaptığı videolardan oluşan bir arşivin yanı sıra performanslarında kullandığı metodu izleyiciye tattırdığı özel bir metot odası içeriyor. Sergi öncesi seçilen, 12’si Türkiye’den toplam

GÜNCELLEME TARİHİ: 7 Mart 2020

Ayşegül Sönmez
Portre fotoğrafı Selin Alemdar

Sanat yalnızca var olana toplumsal düzenin normlarını ve hiyerarşilerini ifşa etmekle kalmaz, bir zamanlar tamamıyla olanaksız gibi görüneni büsbütün gerçekçi kılarak yeni bir düzen icat etmenin kavramsal araçlarını bize sunabilir.

Bu da açıkçası en çok 1970'lerde görüldü. 70'lerde özgürlük, öznelliğin bir direnme biçimi olarak üretilmesi şeklinde ele alınıyordu. Ancak günümüzde öznelliğin üretilmesinde ciddi engeller var. Enformasyon, kodlar, bilgi ve imgelerde, duyguları içeren yeni hakim üretim biçimlerinde, giderek daha fazla özgürlük ve ortak olana ihtiyaç var o yüzden.

Böyle bir giriş yapmadan performans sanatına girmemiz mümkün değildi. Performans sanatı, tam da 70'lerde, özellikle kadın sanatçıların, içinden geçtikleri erkek egemen tarihin baskın araçlarına boyun eğmeksizin başvurdukları bir kategoriydi. Bütün bir 70'ler boyunca Carolee Schneemann, yoko Ono, yayoi Kusama, Nil Yalter, Valie Export ve Marina Abramoviç gibi sanatçılar, sanat tarihinden ve onun aktörlerinden çeşitli şekillerde intikam alıp bambaşka imkanlar ve diller yaratabildiler.

Bu dil, yerleşik değerleri sökmek, onlarla uğraşmakta benzersizdi.

Marina Abramovic örneğin, 1975 yılında Lips of Thomas başlıklı performansı için karnını 5 köşeli bir yıldız kazımak suretiyle kesti. Yaralı bir şekilde
galeride yer alan buzdan haça uzandı. Aynı performansın devamında sırtını kırbaçlayacak, yaralı karnına ısı tutacak, hem bal yiyecek hem şarap içecek, galeri mekanını kana bulayacaktı.

Abramovic, daha sonra bunun gibi çeşitli dayanıklılık aksiyonları gerçekleştirecekti. Asla rol yapmayacak, vücudunun sınırlarını farklı koşullarda esnetecek, kendisine acı çektirmenin epey bir yolunu deneyecekti. Partneri Ulay ile birlikte yine 70'li yılların ortasından itibaren yapacağı performanslarında bu kez ikili olarak birbirlerine acı vermenin çeşitli, yüzde yüz gerçek yollarını bulacaklardı. Birbirlerine 17 saat boyunca saçlarıyla bağlanacak, birbirlerinin saçlarını çekecek, başka bir performansta birbirlerini tokatlayacak, karavanda yaşacak, köy şehir dolaşacaklardı. Bir performansında Ulay, Marina Abramovic'i tam göğsünden okla vurabilirdi. Vurmadı. Burunları sigara filtreleriyle dolu olarak öpüşecekleri sırada boğulabilirlerdi. Boğulmadılar.

1988 yılında Çin Seddi'nde ayrı ayrı noktalardan buluşmak üzere yola çıktılar. Her gün tek başlarına yedi kilometre yol yürümeyi ve bir ay sonunda buluşmayı planlasalar da her gün 20 kilometre yürüdüler. Geçtikleri köylerde, uzaylı, başka gezegenden muamelesi gördüler. Ve tam kavuşup, Beijing'de bir basın toplantısı yapıp Amsterdam'a döndükten sonra ayrıldılar. 22 yıl boyunca hiç görüşmediler. İki kafalı tek vücut olarak çalışan çift, o yolculuğun sonunda kendi özerk vücutlarına döndüler. Yolculuğun sonunda buluşup, Çin seremonisine göre yaptıkları evlilik planı bir boşanmaya dönüştü.

70'li yıllarda performans bir "gösteri" değildi. Bir catharsis imkanı, hem yapana hem izleyiciye psikanalizi garanti etmeyen ama olası kılan bir sanat türüydü. Büyük bir izleyici kitlesi yoktu. Galeri ya da müzelerde kuyruklar oluşmuyordu. Bazı işlerde Ulay Marina Abramovic'in, bazılarında Abramovic Ulay'ın izleyicisiydi. Bazı işleri o sırada kaydetmek, arşivlemek güçtü. Sanatçıların kaydetmek için performanslarını yenilemek zorunda kaldıkları dahi oluyordu.

Tito'nun ordusundan bir general kızı olan Marina Abramovic, aynadaki imgesiyle kendisi arasındaki yarıktan çok erken düşmüş, neredeyse kaybolmuştu. Burnunu ve boyunu beğenmiyordu. Burnunu ameliyat ettirmek için kırmayı deneyecek, yanlışlıkla elini merdaneli çamaşır makinesine kaptıracak, her seferinde de annesinden okkalı bir tokat yiyecekti.

SSM'deki sergide Marina Abramovic'in Ulay ile yaptığı ikonik performanslar dahil pek çok video performansının büyük boyuttaki arşiv videolarını izlemek mümkün. Dev ekranlarda yer alan bu videoları izlemeden önce, kariyerine ressam olarak başlayan Abramovic'in üç yağlıboya resmini görmek de.

Akış /Flux, Abramovic'in bugüne kadar yaptığı videolardan oluşan kapsamlı bir arşivin yanı sıra performanslarında kullandığı metodunu sergiye gelen izleyiciye, cep telefonunu dışarıdaki dolapta bırakması şartıyla tattırdığı bir metot odası içeriyor. Sergi öncesi Marina Abramovic Institute'un yaptığı çağrıyla 300 başvuru arasından seçilen 12'si Türkiye'den toplam 16 sanatçı da orada; günde 8 saat olmak üzere 30'ar gün boyunca SSM'de perfomans yapıyorlar. Marina Abramovic'in öğrencisi Nezaket Ekici başta olmak üzere sanatçıların video performans işlerinden oluşan bir arşiv sergisi de Akbank Sanat'ta açılmış durumda.

1990'ların ortasından itibaren Rene Block, Harald Szeemann gibi Alman küratörlerin Balkan ülkelerinde yaşanan şiddet ve vahşetin ardındaki kimlik krizine vurguyla, Türkiyeli sanatçıları da katarak yaptıkları sergiler Avrupa'yı saracak, bu sergilerin etkisi ve SSM'de sergilenen Balkan Barok işiyle Abramoviç'in tanınırlığı en batıya, ABD'ye kadar ulaşacak, Amerika'daki 2010 sergisi çıkışının zeminini hazırlayacaktı.

Balkan Barok performansı sırasında Abramovic 1500 sığır kemiğini yıkadı. Türküler söyledi. Balkanlar'da Kurt Sıçanı'nın nasıl yakalandığını deşifre etti: Özel olarak seçilen sıçanın gözleri oyuluyor, diğer sıçanların üzerine, onları yok etmek üzere serbest bırakılıyordu. Sanatçıya 1997 Venedik Bienali Altın Aslan Ödülü'nü getiren Balkan Barok performansına dair videolar da yine sergide görülebilir.

Abramovic, Türkiye'den 300 kişi arasından seçtiği sanatçılarla 5 gün boyunca İstanbul dışında bir kamp yaptı. İstanbul'daki sergisinin açılışına Hindistan'daki meditasyon kampından direk gelmiş, İstanbul'da soğuğu kapmıştı. Dalai Lama ile dosttu. Sıcak Hindistan'dan sonra İstanbul ne kadar soğuktu. Sanatçı, bilge Budist rahiplerin konuşmalarına hep bir şakayla başladıklarını vurgulayıp kendi de bir fıkra anlattı.

Akış/Flux sergisinde ilk performans Dilek Champs'e ait. Kırmızı halının altında, taşın üstünde Champs, günde 8 saatten bir ay geçirecek. Bir diğer sanatçı, daha önce hiç performans sanatı yapmamış, New York'ta klasik trompet çalarak yaşayan akademisyen ve icracı Arda Cabaoğlu. O da ona ayrılan özel odada trompetini üflüyor. Bir başka isim; oyuncu, yönetmen, sanatçı İlyas Odman yolluk duasını okuyor. Nezaket Ekici, bütün bir üretimini bedeninin üzerine notlar halinde kopyaladı. Her gün 8 saat boyunca anlatacak. Bu sergiden sonra sadece iki sanatçı bundan sonraki MAI sergilerine katılmak üzere davet alacak.

SSM sergisindeki Metot Odası'nda Abramovic yönteminin tadına bakabiliyorsunuz. Orada olmak için öncelikle gün ve gece boyu dokunup durduğunuz cep telefonunuzdan uzak kalmayı, onu girişteki dolaplara bırakmayı göze almalısınız.

Ardından renklere bakmak ve onları görmek, pirinçleri mercimeklerden ayırmak, sonra sayıp bu sayıyı not etmek, biraz uyanmak, yavaş adımlarla yürümek, hiç tanımadığınız birinin elini tutmak, gözleriniz kapalı kolektif bir deneyim şansınız bulunuyor.

Bugün artık MAI başlıklı bir enstitüsü olan ama, "Asla emekli olmadım" diyen Marina Abramovic'e kim bilir, belki de kendisini tanımladığı gibi "performansın anneannesi" gibi değil de performans sanatını kurumsallaştıran bir teknotrat gibi bakmak gerekiyor.