Provence Stili: Inès de la Fressange
LIFESTYLE

Provence Stili: Inès de la Fressange

Fransız stil ikonu Inès de la Fressange'ın Güney Fransa’daki bohem yaşam alanına konuk olduk.

GÜNCELLEME TARİHİ: 18 Mayıs 2020

Yazı Eléonore Marchand
Fotoğraflar Christopher Sturman
Moda editörü: Kristen Ingersoll

Güneşin altında arabayla Güney Fransa'da, Provence'ın Ortaçağ kasabası Tarascon'dan uzağa doğru yol alıyoruz. Rüzgarın eşlik ettiği, zeytin ağaçlarıyla çevrili manzaranın varış noktası henüz belirsiz. Yolculuğumuz hiçbir eve rastlamadan devam ediyor ve asfaltsız yolda giderken açık camlardan ağustosböceği sesleri geliyor. İçimize işleyen sıcağın ağır hissi bizi sarıyor.

Sonunda 62 yaşındaki tasarımcı, yazar ve model Inès de la Fressange'ın 37 dönümlük lavantalarla kaplı araziye yayılan, zeytin ağaçlarıyla çevrili, muhteşem doğa manzaralı evine varıyoruz. Lacivert keten pantolon ve beyaz oversize gömlekle bizi karşılayan de la Fressange'ın bulaşıcı kahkahası ve sıcak enerjisi kendimizi anında iyi hissetmemizi sağlıyor.

"Gelin, birlikte evi gezelim. İstediğiniz şekilde eşyaların yerini değiştirebilirsiniz. Takıntılı biri değilim!" diyerek kahkaha atıyor. "Aslında evdeki her şey yerel pazarlardan toplandı. Dolayısıyla tarz olarak Harper's Bazaar çekimine uygunluğu tartışılır. Ailem, arkadaşlarım ve köpeklerimle paylaştığım bu evin sonsuza dek ruhunu korumasını ve tatil hissi yaratmasını amaçladım. Her detayın yalın bir çizgide kaldığı bu alana insanlar özgürce girsin ve mutlu bir şekilde ayrılsınlar istedim."

30 yıl önce Provence'ı keşfeden de la Fressange, İtalyan iş adamı ve sanat tarihçisi eşi Luigi d'Urso (aynı zamanda kızları 25 yaşındaki Nine ve 20 yaşındaki Violette'ın babası) ile bu bölgede tanışıp evlenmiş. Onun için Provence, arkadaşları, ailesi ve 10 yıldır iş ortağı olan Denis Olivennes ile tatil yapıp, huzurlu zaman geçirdiği özel bir adres.

De la Fressange, Provence'da yapılabilecek pek çok aktivite olduğundan bahsederek sohbete başlıyor. "Tenis ya da golf oynayabilir, at binebilirsiniz. Fakat burası özellikle hiçbir şey yapmamanın tadını çıkarabilen insanlar için uygun bir yer. Neticede biz Fransızlar yemek yer, uyur ve okuruz. Ara sıra müzik dinlemek ve arkadaşlarımızla buluşmak için köye gideriz. Yaz aylarındaysa tiyatro festivalleri ve sanat sergilerine katılırız. Senelerce seyahat ettikten sonra anladım ki, gittiğiniz yer mutlaka tarihi ve kültürel anlamda zengin bir geçmişe sahip olmalı. Bu bölgede, Roma döneminden kalma yollar ve anıtlar size tarihi hissettiriyor. Henry James, Provence seyahatini kaleme alan yazarlardan. Hemingway de bölgeyi seven isimler arasında. Bazen dünyanın diğer ucundaki en güzel plajlara gidersiniz fakat üç gün sonra sıkılmaya başlarsınız. Tarihi geçmişi olmayan yerler hemen kendini belli eder. Belki de geleneksel ve yaş almış Avrupalı bir kadın olduğum için bu şekilde düşünüyorum."

Evin hikayesini anlatırken, 18. yüzyılda papazların inzivaya çekildiği bir mülk olduğundan bahsediyor ve evi aydınlatan sıcak ışık yansımalarına işaret ediyor. Provence ayrıcalıklı bir ışığa sahip, Cézanne, Gauguin, van Gogh, Picasso ve daha pek çok ressamın bölgeye hayran kalmasının nedenlerinden biri bu.

Beyaza boyalı duvarlar, kırsal ambiyansa zarafet kaktan keten perdeler, ahşap masa ve sandalyeler, hasır sepetler, de la Fressange'ın Fas, Tunus ve Hindistan seyahatlerinden ve yerel pazarlardan topladığı eklektik objeler arasında. Evdeki tüm bu çabasız detaylar kırmızı, koyu sarı ve mavi tonlarıyla tamamlanarak rafine bir stil oluşturuyor.

Tıpkı moda koleksiyonları gibi dekorasyon için de moodboard'lar oluşturduğunu anlatıyor de la Fressange: "Bir hikaye yaratıp, onu takip ediyorum. Bu evin hikayesinde fazlaca beyaz, biraz kahverengi ve az miktarda hardal tonları var. Evlerimi, bir kadını nasıl giydiriyorsam, o şekilde giydirdiğimi hayal ediyorum. Ve bunu yaparken hiçbirinin diğerine benzememesine dikkat ediyorum. Örneğin Normandiya ve Paris'teki evlerimin dekorasyonu oldukça farklı.

De la Fressange'ın moodboard oluşturma ve look yaratma konusunda başarılı olduğu kesin. Son yedi yılda Japon markası Uniqlo için 14 koleksiyon hazırlayan tasarımcı, aynı zamanda 17 yıldır lüks ayakkabı markası Roger Vivier'nin marka elçisi. Kendi adını taşıyan markası ise kadın giyim, aksesuar ve ev eşyalarından oluşan koleksiyonunu Paris'teki mağazada satışa sunuyor. De la Fressange moda konusundaki birikim ve bilgisini, Parizyen şıklığı aktardığı bestseller kitaplarına da taşıyor. Kendisi ayrıca 80'lerde Chanel ve Karl Lagerfeld'in ilham perisi olmuş bir model.

"Tanıdığım en başarılı öğretmen Karl Lagerfeld, en iyi okulsa Chanel'di" diyor ve ekliyor; "Yedi yıl boyunca Karl ile birlikte stüdyoda çalışmak, benim için Central Saint Martins'den diploma almakla eşdeğerdi. Gerçekten işletme, iletişim ve pazarlama konsunda çok şey öğrendim. Bazen prova günlerinde eleştiri yapar ve, 'Berbat görünüyor, bunu yapma' derdim. O da bana; 'Evet, berbat fakat denememiz gerek. Denemek önemlidir' diye cevap verirdi. Bu deneyim benim için paha biçilmez bir ders oldu. Her zaman kendinizi biraz zorlamalı ve şu soruyu sormalısınız; 'Neden olmasın?' Yeniliklere açık ve önyargısız olmak çok önemli."

Kendisi zaten doğası gereği yeniliklere açık biri. Modelliğe başladığı ilk yıllarda, fotoğrafçılarla çalışmaya ve gazetecilerle röportaj yapmaya fazlasıyla istekli olan de la Fressange, çabasız şıklığı, sıcak karakteri ve özgüveniyle kısa sürede moda dünyasının dikkatini çekmeyi başarmıştı.

Bugün, kişisel stilinin sade parçalardan oluştuğunu anlatıyor: "Beyaz jean, lacivert oversize gömlekler... Desenli tasarımlara kıyasla yalın beyaz bir gömlek stilime daha çok uyum sağlıyor. Daha şık olmamı gerektiren durumlardaysa Roger Vivier ayakkabı ya da çantalar yardımıma yetişiyor. İnsanlar evime geldiklerinde biraz şaşırıyorlar. Benim sürekli Chanel tasarımlar içinde dolaştığımı sanıyorlar fakat tek gördükleri lacivert triko, beyaz gömlek, beyaz jean ve lacivert ceket oluyor. Stilim zamanla daha yalın seçimlere doğru evrildi. 25 yaşındaki fotoğraflarıma baktığımda, eyeliner sürüp büyük küpeler takan kabarık saçlı bir kadın görüyorum. Gençken, çok daha fazlasına ihtiyacınız olduğu hissine kapılabiliyorsunuz. "

Eski fotoğrafları arasında en beğendiklerinin yalın doğallığı yansıtanlar olduğunu söylüyor: "Bunu anlamak için neredeyse bir ömür geçirdim; abartılı stiller biraz acıklı görünebiliyor. Kürk paltolar, krokodil çantalar, iri mücevherler ve büyük güneş gözlükleri sizi olduğunuzdan on yıl daha yaşlı gösterir. Neden daha yaşlı ve kötü görünmek için bu kadar para harcayasınız?"

Doğal estetik algısı ve onunla harmanladığı keskin zekasıyla yarattığı markası, de la Fressange'ın özgür ruhunu yansıtıyor. "Provence'da şunu fark ettim ki, insanlar her tatil sonrası gerçek hayata dönmenin yarattığı bir stres yaşıyor. Ben de şöyle düşündüm; Neden o yoğunluğa dönmek zorunda olayım? Tüm sene boyunca çalışıp, sadece bir ay tatil yapabilmek çok üzücü. Burada, düzenlediğim toplantıları, arkadaşlarımla yaptığım görüşmeler gibi görüyorum. Bu evde nasıl rahat hissediyorsam, iş hayatımda da aynı rahatlığa sahip olmak istiyorum. Sabahları erkenden kalkıp yeşil sebze suyu içerek güne başlayan, öğlen meditasyon ve yoga, akşam dışarı çıkma planları yapan kadınlar hakkında pek çok makale okuyorum. Ben o tarz bir kadın değilim. Hatta tembel olduğumu bile söyleyebilirim. Fakat Inès de la Fressange, Uniqlo ya da Roger Vivier markaları ile ilgili her konuda elimden gelenin en iyisini ortaya koyarım ve insanlara güvenirim; bu benim en büyük lüksüm." De la Fressange'ın hayatta ve kariyerde başarıya ulaşmanın mükemmel yolunu keşfettiği kesin.