Kolektif Yolculuk
LIFESTYLE

Kolektif Yolculuk

Aileden gelen sanat algısına zamanla kendi bakış açısını katan Melisa Tapan, sanatın paylaşılarak değer kazandığına inanıyor. Onunla kariyerlerinin farklı aşamalarındaki sanatçıları bir araya getirmek ve desteklemek için kurduğu Gate 27 platformunu konuşt

GÜNCELLEME TARİHİ: 8 Ağustos 2020

Bade Çakar

Gate 27 nasıl doğdu?
Küçüklüğümden itibaren kültür sanat dünyasının içinde bulunma şansım oldu. Dolayısıyla bu alanın artı ve eksilerini iyi gözlemleyebildiğimi düşünüyorum. Son birkaç yıldır, özellikle de finansal kalkınma ve girişimcilik üzerine odaklandığım eğitimim sırasında, sanatçıların üretim kaynak ve koşullarına erişmekte zorluk yaşadıklarını fark ettim, bu da beni Gate 27'yi kurmaya itti. Hem araştırma ve üretim süreçlerini kolaylaştıran, hem de profesyonel uluslararası bağlantılarını kuvvetlendirmeye yardımcı olan bir konuk sanatçı programının, sanatçılar için kritik önemde bir gelişim alanı sağladığına inanıyorum.

Platformu kurmadan önce nasıl bir süreç geçirdiniz?
Gate 27'nin ardında uzun bir araştırma süreci yatıyor. Bu süreçte dünyanın farklı noktalarındaki konuk sanatçı programlarının yürütücüleriyle; vakıf, üniversite gibi kurumlara bağlı rezidansların direktörleriyle görüştük, programlarını tartıştık. Rockefeller Foundation, ICSP, SVA, NARS, Cité des Arts gibi çok güçlü altyapıya sahip kurumlardan daha küçük ölçektekilere, hangi ihtiyaçlara nasıl cevap verildiğini, farklı içeriklerle nasıl yol alındığını gözlemleme şansım oldu. Şu an halen farklı kurumlarla görüşmelerimiz sürüyor. Ağırladığımız her sanatçının sağladığı geri bildirimler de programın kapsamını geliştirmemizi sağlıyor.

Gerçekleştirdiğiniz projelerden biraz bahseder misiniz?
Gate 27, geçtiğimiz Kasım ayından pandemi başlangıcına dek farklı disiplinlerden yerli ve yabancı 11 sanatçıyı ağırladı. Bu sanatçılardan aynı zamanda akademisyen olan Amerikalı Michael Bishop, Gate 27'de kaldığı sürede kireçtaşından temsili bir mini şehir oluşturdu. Bu şehir, yeni dünyada beton yapılaşmanın hayatımıza olan etkisini, doğayla ilişkisini yansıtıyordu. Tasarımcı ve sanatçı Eli Bensusan, program süresinde Gate 27'deki deneyiminden esinlenerek bir güneş saati tasarladı. Eli, mermer ve pirinçten ürettiği bu nesne ile bizlere bildiğimiz güneş saatlerinden farklı çalışan bir bilmece bıraktı. Ekin Kano ise buranın florasından da etkilenerek, antroposen çağına değinen yağlıboya çalışmalarına devam etti. Özellikle bu üç sanatçıyı sizle tanıştırmamın sebebi, Gate 27'de yaratmak istediğimiz çeşitlilik ve zenginliği simgeliyor olmaları. Gate 27, yerli ya da yabancı, kariyerinin erken ya da olgunlaşmış döneminde, her tür malzemeyle çalışan sanatçılara açık bir mekan.

Konuk edeceğiniz sanatçıları nasıl seçiyorsunuz?
Programa başvuran sanatçıların portfolyoları ve projeleri uzman bir kurul tarafından titiz bir şekilde değerlendiriliyor. Bu değerlendirmede temel olan elbette sanatçının ihtiyaçları ve bunların sağlanabilir olup olmadığı. Diğer taraftan, programda belirli bir çeşitlilik olmasını gözetiyoruz; hem sanatçıların yaş, cinsiyet gibi özellikleri hem de kullandıkları malzeme ve içinde ürettikleri disiplin anlamında. Gate 27'de sunduğumuz çeşitli olanaklar var; çalışma alanları ve atölyeleri kullanma olanağı, prodüksiyon desteği, yerli ve yabancı küratör ve sanat profesyonellerinden atölye ziyaretleri, Gate 27 ağlarıyla bağlantı kurma ya da Sabancı Üniversitesi bünyesinde bulunan çeşitli sanat, teknoloji, bilim laboratuarları ve atölyelerini kullanım imkanı gibi. Sunduğumuz bu olanaklardan en iyi şekilde faydalanacağına inandığımız sanatçıları burada ağırlamak önceliğimiz.

Platformun ismi nereden geliyor?
Her yolculuk bir kapıdan çıkarak başlar ve her kapı, metaforik olarak bir yolculuğun, dönüşümün simgesidir. Biz de Gate 27'ye gelen ve buradaki zamanını tamamlayan sanatçıların, iyi anlamda bir dönüşüm geçirmiş olarak ayrılacağını umuyoruz.

Pandemi döneminde sanat daha ulaşılabilir hale geldi. Sizce sanatın yeni normali ne olacak?
Pandemi döneminde sanatı deneyimleme şeklimiz tamamen değişti. Çevrimiçi ortamlara taşınan eserler ve sergilerle, sanatı yerinde deneyimlemeye olan özlemimiz arttı, bunun ne denli önemli olduğunu fark ettik. Normalleşme olsa dahi artık pek çok sanatçının dijital dünyayı hesaba katarak üretmeye devam edebileceğini, buna karşılık kişisel deneyimlerin değerinin artacağını ve belki daha selektif olacağını düşünüyorum.

Tabii, fiziksel karşılaşmalar üzerine kurulu tüm kurumlar gibi Gate 27 de bu dönemde dijital dünyaya ayak uydurmaya çabaladı. Küçük bir kurum olmanın avantajıyla, esnek davranma hakkımızı kullandık ve üç ayla sınırlı olan yabancı misafir ağırlama süremizi altı aya çıkardık. Önümüzdeki dönemde de çeşitli önlem ve düzenlemeleri sanatçılar buraya varmadan planlamayı ve hazırlamayı öngörüyoruz, böylelikle buradaki vakitlerini daha verimli şekilde kullanabilecekler. Diğer taraftan, sanatçıların maddi ve manevi ihtiyaçlarına, motivasyonlarının artmasına destek olmanın yollarını araştırıyoruz. Atölye ziyaretleri, tanışmalar ve sohbetler mecburen dijitale döndü, bu mecrada sosyalleşiyoruz. Örneğin Londra'daki sanatçı programı Delfina Foundation, bir ritüele dönüşen sanatçı yemeklerini artık dijital ortamda paylaşılan tariflerle, sanatçıları bir araya getirerek gerçekleştiriyor. Biz de dijital atölye ziyaretleri ve bağlantılar konusunda sanatçılarımıza destek olmaya çalışıyoruz.

Ailenizden dolayı sanat ile iç içe bir hayatınız oldu, onlardan neler öğrendiniz?
Büyükbabamdan anneme geçen sanat sevgisi, annemden de bana geçti. Büyükbabamın koleksiyonu benim oyun alanımdı; bazen boyu benden daha uzun olan eserler arasında dolaşır, kendime arkadaşlar edinir, altın yazmalı hatların olduğu karanlık odada saklanır ya da Cevdet Bilgin'in uyuyan kadın heykeliyle saatlerce konuşurdum. Çok küçük yaşta sanat derslerine başladım; ailem yaratıcılığımı her zaman destekledi. 10 yaşıma bastığımda büyükbabamın kendi evini müzeye çevirmesiyle sanat sorumluluğu tüm aileye aşılanmış oldu. Yıllar içinde sanatçılarla tanışma, dünyanın farklı yerlerindeki sergileri, fuarları takip etme şansına eriştim ve sanatın paylaşılarak değer kazandığını öğrendim.

Hangi sanat akımları sizi heyecanlandırıyor?
Günümüzdeki yeni sanat anlayışları beni daha çok heyecanlandırıyor. Bugünlerde özellikle teknolojinin bir sanat üreticisi olması ve gelişen yeni sanat dilleriyle ilerleyen diyaloglar ilgimi çekiyor. Bu konunun öncülerinden biri olan Selçuk Artut'un danışma kurulumuzda olmasından dolayı çok şanslıyım.

Bundan sonraki planlarınız neler?
Bir kurumu yaratmak, geliştirmek ve büyütmek zaman ve emek istiyor. Şimdilik önceliğim Gate 27'nin serpilmesini, ağırladığı sanatçılarla büyüyen bir ağ oluşturmasını ve uluslararası alanda kendine yer edinmesini sağlayabilmek.