Bebeğinize doğumu başlatma hakkını verin
ÜNLÜ STİLİ

Bebeğinize doğumu başlatma hakkını verin

Doğumun nasıl bir şey olduğunu merak mı ediyorsunuz? İşte bu konuda, duayen bir editörün duayen bir uzmanla hazırladığı yol gösterici bir kitap var artık.

GÜNCELLEME TARİHİ: 8 Ocak 2016

Röportaj: Işıl Evrim Akgün / Bebeğim ve Biz

Geçtiğimiz ay anne adaylarını yakından ilgilendiren bir kitap piyasaya çıktı. "Dr. Hakan Çoker'le 100 Soruda Doğal Doğum" isimli, İnkılap yayınlarından çıkan kitap, herkesin doğumlara bakış açısını değiştirecek. Yıllardır dergimizde doğumla ilgili haberler yapan deneyimli anne-bebek habercisi Zuhal Eyüboğlu, söyleşi kitabında, doğum olgusunu; bir editör, doğal doğumu 2 kez deneyimlemiş bir anne ve aynı zamanda da mesleği gereği bir Sosyal Antropolog bakış açısıyla ele alıyor. Ben de doğumu merak eden bir gazeteci olarak, kitabın çıkış öyküsü ve bebeklere doğumu başlatma hakkı verilmesi gerektiğini savunan doğal doğum ekolüyle ilgili sorularımı kendisine yönelttim.

Dergimizde doğumla ilgili en çok haber yapan sensin Zuhal…
Evet Işıl, her kadın gibi doğum yapmadan önce benim de çok merak ettiğim bir konuydu. Özellikle de doğal doğum ekolünü keşfettikten ve deneyimledikten sonra, doğum olgusuna bakış açımın değiştiğini söyleyebilirim. Kadınlar doğumu çok merak ediyor, ancak onların sorularına objektif bir şekilde cevap veren pek fazla kimse yok maalesef. Bu nedenle de kitabı, soru ve cevap şeklinde hazırladım.

Doğal doğum ifadesiyle bizim "normal doğum" dediğimiz doğum yönteminden mi bahsediliyor kitapta?
Kesişen yönleri olmakla beraber, her normal doğum, doğal doğum olmayabilir. Doğal doğum, anneye içgüdüsel bir doğum yaşayabilmesi için tüm koşulların sağlandığı bir doğum demektir. Nedir bunlar? Öncelikle doğum süreci boyunca mahremiyet mutlaka sağlanır, yani öncesinde bir planlama yapılarak ortamda yalnız anne ve baba adayının istediği kişiler olur. Annenin doğum süreci boyunca aktif olmasına izin verilir, bu konuda teşvik edilir. Böylece yerçekiminden yararlanılarak bebeğin pelviste rahat bir şekilde ilerlemesi sağlanır ve doğum kanalında beklenen açılma sağlanmış olur. Klimalı soğuk ortamlar yerine ortamın ısısı annenin ihtiyacına göre ayarlanır. Yüksek ışıklar yerine loş bir ışık ayarlanarak ve mümkün olduğu kadar sessiz kalınarak annenin doğuma odaklanmasını, içine dönmesini sağlayacak sakin bir ortam oluşturulur. Tıbbi gerekçeler olmadan ve ailenin fikri alınmadan müdahaleler yapılmaz, ki buna epizyotomi ve epidural de dahildir... Anneye doğumun başından sonuna kadar birebir aynı ebe veya doula, ağrıyı azaltan ilaç dışı tekniklerle destek olur. Doğum destekçileri doğum boyunca anne ile iletişim kurarken kullandıkları kelimelere çok dikkat ederler, ki anne adayı bu kelimelerden olumsuzetkilenip de doğumun sağlıklı gidişatı olumsuz etkilenmesin. Anne adayı hamilelikte doğuma hazırlık kursuna gittiği ve doğuma hazırlandığı için bilinçlidir ve bu yüzden panik halinde değildir, doğumun her bir aşamasında onu bekleyenleri bilir, bu yüzden de anlamsız bağırış çağırışlar yapmaz, bunun yerine odaklanma sesleri çıkarır ve sakinlik içindedir. Doğumla ilgili profesyonel bir destek anlayışı ile bebeğin doğum kanalı boyunca ilerleyişi ekip tarafından kontrol altındadır. Böylece bebeğin kanalda, olması gerektiği hızda ilerleyişi sağlanır. Bunlarla da kalmaz doğar doğmaz bebeğin anne ve babasıyla ten tene temas şeklinde buluşması sağlanır. Böylece "Yaşasın annemin ve babamın sıcak ve güvenli kollarındayım" hissi duyması sağlanarak bebeğin hem güven ihtiyacı karşılanmış olur hem de ilk olarak aile mikroplarıyla tanışması sağlanır. Tıbbi bir gerekçe yoksa, bakım gibi uygulamalar nedeniyle bebek, anneden uzaklaştırılmaz, çocuk doktoru bebeği annesinin kucağında muayene eder. Özetle doğal doğum, anne ve bebeğe her anlamda saygılı bir doğum demektir. Bunların sağlanmadığı normal doğum, doğal doğum olmuyor maalesef. Tüm bu doğal doğum koşulları sağlandı diyelim, ama buna rağmen tıbbi gerekçelerle sezaryene gidildi. İşte bu da, bir doğal doğumdur. Çünkü anne ve bebek bu süreç boyunca doğumla ilgili tüm hormonları salgılamaya başlamıştır, ekip, anne ve bebek ellerinden gelen çabayı göstermiştir. Doğum bittiğinde doğum sonrasında gerekli olan hormonlar devrededir, ki buna emzirmeye yardımcı hormonlardan biri olan endorfin de dahil. Anne ve bebek bu anlamda bir sıkıntı yaşamaz.



Kitapta doğal doğumu sağlamanın bazı koşullarından bahsediliyor, yani her isteyen doğal doğum yapamıyor mu?
Anne ve bebeğin sağlığı açısından önceden tespit edilmiş tıbbi bir gerekçesi olan anne adayları doğal doğum yapamayabilir. Ama diyelim ki hiçbir sorununuz yok ve doktorunuza, "Bana doğal doğum yaptırın" dediniz. Bu iş bu kadar kolay değil. Doğal doğum için aile ve doğum ekibinin işbirliği halinde olması gerekir. Aynı dili konuşmalıdırlar. Bunu sağlamak için de aile mutlaka doğumu bilmelidir. Bunun için öncelikle hamilelikte doğuma hazırlayan doğum kurslarına gitmelidir. Her kurs doğal doğuma hazırlamayacağı için kurs seçimini de buna göre yapmalıdır.

Peki, bu konuda bir kitap yazma fikri nasıl oluştu?
Doğal doğumu bilen ve uygulayan bir anne, gazeteci ve bir sosyal bilimci olarak bu kitabı yazmayı en çok da anneler ve bebekleri için istedim. Ve elbette babalar için de… Çünkü doğal doğum; hem kadın hem bebek hem de aile haklarını ve insan doğasını savunan ve gözeten bir doğum felsefesi ve ekolüdür. Ben tabii ki çevremde bu ekolle ilgili bilgi ve deneyimimi her fırsatta anne adayları ile paylaşıyordum. Ancak hepsi de doğal doğum felsefesinden çok etkilenseler de yine kendilerini gidip rutin doğum uygulamalarının içine bırakıyorlardı. Doğumları ya sezaryenle sonuçlanıyordu ya da normal olsa bile hem fiziksel hem de ruhsal anlamda travmatik sonuçlanabiliyordu. Yalnız bu da değil, dergimizde paylaşılan anne görüşlerinde bu tür travmatik hikayeler okuyunca da içim parçalanıyordu. En çok da pelviste açılma olmadığı için sezaryene ağlayarak giren anneler için üzülüyordum. Ve tabii anne isteğinebağlı planlı sezaryenler de ayrı bir üzülme sebebiydi benim için. Çünkü annelere doğumun doğasını ve bunun hem kendileri hem de bebekleri için yararını anlatan ve bunu fark etmelerini sağlayan birileri veya direkt bir kaynak pek fazla yoktu. Bu durum beni çok üzüyordu. Böyle bir kitabın bu ihtiyacı karşılayacağı aklıma geldi. Yine yıllardır gözlemlediğim bir şey de, toplum olarak doğumla ilgili doğru bilgilere sahip olmadığımızdı. Halkımız kulaktan dolma bilgilerle doğum hakkında fikir sahibi maalesef. Oysa hazırladığımız bu kitapta Dr. Hakan Çoker, kanıta dayalı bilgilerle doğumu anlatıyor. Ayrıca biz bu kitabın ailelerin yanı sıra sağlık çalışanlarının da doğuma bakış açısını değiştireceğine inanıyoruz.

Dr. Hakan Çoker'le işbirliği yapma sebebin neydi?
Hakan bey Türkiye'de doğal doğumu ilk uygulayan doktorlardan biri olmasının yanında bu konuda hep istikrarlı da oldu. Üstelik her geçen yıl kendini geliştiriyor. Doğal doğumun yanı sıra doğumla ilgili başka ekol ve felsefelerin de yurt dışında eğitimlerini alarak hepsinin en çarpıcı yönlerini birleştirip bir de üstüne kendi eklediği bir yöntem ile "Keşkesiz Doğum" ismini verdiği kendi ekol ve felsefesini de yarattı. Aslında benim doğumlarım tam anlamıyla onun Keşkesiz Doğum ekolü ile gerçekleşti diyebilirim. Doğumlarıyla ilgili istatistik de tutuyor. O, doğal doğuma gönlünü vermiş bir doktor. Üstelik son 2 yıldır da kendi doğum ekolünde uzmanlar ve eğitimciler yetiştirerek, tüm Türkiye genelindeki kadınların hak ettiği gibi bir doğum yapması için uğraş veriyor.

Sezaryenle doğumun doğal koşullarda olması mümkün mü?
Bunun için Hakan bey der ki, "Tamam, madem sezaryen olmak zorundasınız veya illa ki normal doğum yerine sezaryeni tercih ediyorsunuz, lütfen izin verin önce bir doğum başlasın. Bebek dünyaya kendisi gelmeye karar versin ve böylece anne ve bebek doğum hormonlarını salgılamaya başlasın.". Çünkü bu hormonların anne ve bebek açısından çok önemli yararları var. Kitapta da bunların hepsi anlatılıyor. Bu yüzden doğal doğum felsefesinin savunduğu şey şudur: Bebeğinize doğumu başlatma hakkı verin! Sezaryen yapılması durumunda da mutlaka anne dostu sezaryen yapılıyor.

"Bebeğinize doğumu başlatma hakkı verin." ifadesi beni oldukça etkiledi… Neler söyleyeceksin?
Araştırmalara göre bebeklerin beyin gelişimleri hamilelik boyunca devam ediyor. Bu açıdan bakınca erkenden veya planlı bir şekilde anne karnından çıkarılmaları dezavantaj. Ayrıca yine araştırmalara göre bebekler anne karnında her şeyi hissediyorlar ve bilinçliler. İçgüdüleri onların doğmaya karar vermelerinde çok etkili. Bu anlamda onların içgüdüsel doğasına müdahale etmek de haksızlık bence. Elbette tıbbi bir gerekçe yoksa... Bunu sık sık tekrar ediyorum, ama çok önemli. Çünkü doğal doğum, sezaryen karşıtı bir doğum değildir. Sezaryen, gerekli olduğunda başvurulacak bir kurtarma ameliyatı olarak çok önemli ve değerli de bir ameliyattır.

Açıkçası plansız bir doğum beni ürkütüyor, sezaryen konusunda aklım çelinmiyor değil. Birçok kadın da bu durumda olabilir. Bizi rahatlatmak ve doğal doğuma yönlendirmek için neler söylerdin?
Örneğin; bir insan sigarayı ancak kararlıysa ve niyetliyse bırakabilir, değil mi? Doğal doğum da böyle bir şey... Bir kadın bebeğine kavuşma anı için ne hayal ediyorsa, neye niyet ediyorsa o uğurda çaba harcamalı bence. Benim hayalim doğal doğumdu ve oldu. Benim hayalimde tıbbi bir gerekçe yoksa, karnım kesilerek çocuklarımın alınması yoktu. Benim hayalimde doktoruma güvenmek vardı. Başka bir şey daha var ki, o da doğal doğumun anne ve bebek açısından fiziksel ve psikolojik yararlarının olması. Zaten bu kitabın amaçlarından biri de bu konuda kadınları bilgilendirmek ve cesaretlendirmekti. Şimdiye kadar gelen yorumların, bu yönde olması da beni çok mutlu ediyor. Birçok kadının korkusunun kaynağını çok iyi biliyorum, genel olarak ağrıdan korkuluyor. Oysa o ağrının çok farklı bir anlamı ve önemi var ve sadece doğumun aktif evresinde en fazla 3-4 saat hissediliyor. Bebeğinizi kucağınıza aldığınız andan itibaren hiçbir ağrınız kalmıyor. Çevremde hemen herkes, nasıl oluyor da doğumlarımı gülerek, coşkuyla ve teşvik edici şekilde anlattığımı merak ediyor. Bunun cevabı çok basit: Doğumla ilgili hamilelik boyunca bilgi edindiğinizde ve fiziksel hazırlık yaptığınızda, yanınızda bir doğum destekçiniz olduğunda, güvendiğiniz bir doğum doktoru ve ekibi ile doğuma girdiğinizde ve ayrıca başından sonuna sizi bu konuda destekleyen ve teşvik eden bir eşiniz olduğunda doğum bu şekilde pozitif hatırlanan ve anlatılan bir eylem oluveriyor. İnanın, bebekler bir anda açılan bir pencereden çekilip çıkarılmak yerine kendi içgüdüsel hisleriyle doğmak istiyorlar. Kadınlar doğum yaptıklarında büyük bir gurur hissi ve içgüdüsel bir tatmin yaşıyorlar. Birçok sezaryen sonrasında olduğu gibi bebeklerini kabullenmekte zorlanmıyorlar. "Bu bebek benim mi" hissi yerine "Bunu birlikte başardık" hissi oluyor. Kadınların bedensel donanımı doğurabilmek üzerine ve her kadın isterse bunu başarabilir. Sezaryen gibi bir hizmet bizlere sunulduğu için kolaya kaçmak istiyoruz, ama kimse doğum sonrası depresyonlarının büyük bir kısmının sezaryenden kaynaklanabileceğinin farkında değil, ya da sezaryen ameliyatlarının risklerinin olabileceğinin... Sezaryen nihayetinde bir ameliyat ve kalp ameliyatlarından sonra en büyük ameliyatlardan biri olduğu belirtiliyor. Üstelik 2. sezaryende riskler daha fazlaymış. Kimse bunları sorgulamıyor. Normal doğumda ise risk hayat kadardır. Anne-bebek bağlanmasının yanı sıra doğuma şahit olan babalar için de çok hızlı bir bağlanma ve aile bağlarının daha da güçlenmesi söz konusu oluyor doğal doğumda. Baba da doğum boyunca destek olduğu için kendini bebek geldikten sonra dışlanmış hissetmiyor. Tam tersine aile bütününün bir parçası gibi hissediyor. Dahası da var.

Peki, kendin de doğal doğum yapmış biri olarak, hangi konularda zorluk ve kolaylıklar yaşadın?
Açıkçası hiçbir zorluk yaşamadım. Çünkü hazırdım, doğumu biliyordum, doğum ekibime güveniyordum, hazır ve kararlı olduğum için onlar da bana güveniyorlardı. Doğal doğum imkanlarında gerçekleşen normal doğumlarım sonrasında çok çabuk toparlandım. Doğum bölgenizde kasların ve varsa dikiş yeriniz inanın bana sezaryen bölgesinden çok daha çabuk iyileşiyor. Evet, farklı bir his bir süre oluyor, ama bunun belli bir sürede iyileşeceğinin bilincinde oluyorsunuz. Bu bilinçle de şikayet etmiyor ve sebatkar oluyorsunuz. Kolaylık olarak da, doğumlarımı fiziksel ve psikolojik travma yaşamadan geçirdim. Bebeklerimi doğumların hemen sonrasında çok rahat kucağıma aldım ve hemen emzirebildim. Hemen yürümeye başladım ve hızlı toparlandım. Bebeklerimizle kavuşma anlarımız eşimin de benim de hafızamıza kazındı, asla unutamayız o muhteşem anları, bize verdiği coşku, heyecan ve mutluluğu.

Yıllardır dergimizde birçok doğum haberi yaptın, anne adayları ve annelerle sohbet ettin. Annelerin doğumla ilgili ortak sorunları neler?
Maalesef doğru bilgiye ulaşmaya çabalamıyorlar. Doğru bilgi ayaklarına geldiğinde, bilgiyi almayı dahi reddedebiliyorlar. Bunun en büyük sebebi de korkuları. Belki de içlerine dönmekten, kendileriyle yüzleşmekten korkuyorlar. Bebeklerine bir şey olacağından korkuyorlar. Oysa hamilelik ve doğum dünyanın en doğal olayıdır. Korkularla değil de sakinlikle ve akışa bırakarak yaşanmalıdır her ikisi de. Doktorlardan da çok çekiniyorlar. Halbuki onlar da duyguları olan birer insan ve samimi yaklaşılırsa her anne adayının isteğini mümkün olduğunca yerine getirmek isteyeceklerdir. Yerine getiremeyeceklerse de anne adaylarının kararlı ve istekli hallerini görünce dürüstçe yaklaşmamaları için hiçbir sebep yok. Doktorunuza ısınmışsanız ve ısrarcıysanız, ama doğum uygulamalarını sorgulamıyorsanız, onun size sunduklarıyla yetinmek durumundasınız. Anne adayları doğumların sadece kendilerine sunulan ile gerçekleşebileceğini sanıyor. Doğumla ilgili bazı konuları hamilelik döneminde talep etme hakları olduğunun farkında değiller. Talep etmeyi öğrenmeli anne adayları. Bir doğal doğum ekibine ulaşamıyorlarsa, doğumlarına yanlarında doğal doğumu bilen profesyonel bir ebe ile girme konusunda kendi doktorlarını ikna edebilirler. Haklarını araştırıp savunmalılar. Ayrıca kendilerine fazla güvenmekten kaynaklı olarak biraz da üşengeçler, özellikle de hamilelikte doğuma hazırlıkla ilgili… Oysa çaba eşittir mükafattır. Bir de ekonomik olmaya çalışıyorlar, ama imkanlar fazla yoksa bile ben doğal doğuma tıpkı bir düğüne yatırım yapar gibi yaklaşılması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü doğum, hayatımızda en fazla birkaç kez yaşayabileceğimiz bir şey.

Kitabın annelere nasıl bir ışık tutuyor?
Annelere herhangi bir sağlık problemi yoksa, doğalarını yaşamalarının önemini, kendi doğalarına güvenmelerini, cesur olmalarını, haklarını savunmalarını ve bebeklerine saygılı olmalarını hatırlatıyor. Sağlık çalışanlarına doğumlara sahip çıkmaları gerektiğini, ayrıca toplum olarak da değişmeye ve gelişmeye ihtiyacımız olduğunu hatırlatıyor.