Kadınları seven adam
MODA

Kadınları seven adam

Lüks, rahat ve jet-set Amerikan modasının tam karşılığı olan Michael Kors, markasıyla dünyanın neredeyse tüm zamanları ve şehirleriyle uyumlu öyle bir stil dengesi tutturmayı başarıyor ki onu ancak oturup dinlemek gerekir.

GÜNCELLEME TARİHİ: 2 Ekim 2017

Işık Cansu Canayak

Bir günü diğeriyle eş olmayan, rutinden söz edilemeyecek bir mesleği var. Sürekli seyahatte. Geziyor, görüyor, esinler toplayarak onları yeniliğe dönüştürüyor; her gün bir şeyleri yeniden yazıp çizip sonra yeniden bozuyor. Modanın da müzikteki gibi süper starları, film endüstrisindeki gibi fenomeleri varsa şüphesiz Michael Kors, onlardan biridir. Onunla dört sene önce İstinye Park'taki mağazasının açılışı için İstanbul'a geldiğinde röportaj yapmıştım. Enerjik, meşgul, sempatik, heyecanlı, konuşkan ama profesyoneldi. Bakın, sadece konuştuğumuz sıradaki gündemi şöyleydi: "Önce iş için Milano'da, tatil için Capri Adası'ndaydım. Temmuz'da bir trunk show için Chicago'ya, oradan da Alina Cho ile Metropolitan Müzesi'ndeki söyleşi için New York'a geçtim. Bunu Londra'da Tatler dergisiyle Saatchi Gallery'de düzenleyeceğimiz sergi izleyecek. Bu sonbaharda piyasaya çıkacak Sexy Ruby adlı parfümümüz için de çalışmaya devam ediyoruz." Kors'un modadaki global hükmü, cümlelerindeki bu ritimde de gizli aslında. New York, Berlin veya Cape Town, 'spor şıklığın' karşılığı olan tasarımlarının eğreti durduğu bir kültür ya da sokak dünya haritasında bulunmuyor. Aykırı kaçmıyor ama asla sıkıcılığa da düşmüyor. Dünyayla bu uyumu yakalayabilmesi ve bunu 37 senedir yapıyor olabilmesi de onun dehası işte. Amerika'nın bir önceki first lady'si Michelle Obama'nın eşi ilk göreve geldiğinde çektirdiği resmi portre fotoğrafı için tercih edilen tasarımcı da o, uzun yıllar jürilerinden olup espri ve yorumlarıyla şenlendirdiği Project Runaway yarışmasıyla daha ulaşılabilir ve gerçek bir moda karakteri hale gelen de. Hep doğru dengeyi yakalayıp üstünde cambaz güveniyle yürüyen bir iş adamı ve yaratıcı bir zeka...

Bugün içinde olduğunuz moda evreninden bakınca kariyerinizdeki ilk basamak olan Lothar's döneminiz size nasıl görünüyor?

İnanılmazdı. Düşünsenize, arkadaşlarımın üniversitenin getirdiği sıradan işleri varken ben Jackie O. Kennedy'ye yeni bir çift ayakkabı denetiyordum! Lothar's'da kadınların neyi neden aldığını, ne istediklerini, nelerden kaçındıklarını anladım. Yüz yüze ve interaktif bir eğitim oldu. Satış, daima ve hala benim için en büyük eğitim.

Okulu bırakıp Lothar's'da işe başlamanız dönüm noktalarınızdan sadece biri elbette.

Kesinlikle. CFDA ( Amerikan Moda Tasarımcıları Konseyi) tarafından Hayat Boyu Başarı ödülüne layık görülen en genç tasarımcı olarak seçilmek de çok şeyi değiştirdi. Böyle bir ödülü almak için hep 70 yaşlarında olmanız gerektiğini düşünürdüm. Ama kalbime en yakın olan başarım, 2013'te başlayıp 2016 itibariyle dünyadaki 15 milyon aç çocuğa yemek götürmeyi başardığımız Watch Hunger Stop kampanyamız. Ve bununla, Dünya Gıda Programı tarafından 'Açlığa Karşı Global Elçi' olarak seçilmiş olmam.

Modanın 70'li, 80'li ve 90'lı yıllarına tanıklık etmiş bir moda profesyoneli olarak sizce onlardan bize nasıl izler kaldı?

Bana göre 70'ler tamamen coşku ve taşkınlık üzerine kuruluydu. İnsanların daha hızlı yaşayıp daha çok seyahat ettiği, her şeyin biraz da geniş ve kolay hale geldiği 70'leri bu yüzden çok sevdim. Hayatta ve modada kurallar esnedi ve bu sayede inanılmaz tasarımlar ortaya çıktı. 80'lerde gelen streç kumaşlar endüstride tam anlamıyla bir devrim yaptı. Streç elbiseler, kısa bluzlar, streç spor giyimler ve hatta sımsıkı elbiseler bile gördük. Bu sayede moda, atletik bir hal aldı. 90'larda siluetler sadeleşti ve zıtlıklardan beslenmeye başladı. Feminen elbiseler asi deri ceketlerle tamamlandı, görkem ile kontrollü giyim birbirini dengeledi. 2000'ler ise bence pragmatik çekicilik üzerinde yükseliyor. Oyunun adı da 'stil sahibi işlevsellik'. Kadınlar her zamankinden daha meşgul ve giydiklerinin içinde kesinlikle rahat etmek istiyorlar. Anahtar rahat, giyilebilir, işlevsel ve görkemli olabilmekte.

İşte sizin başardığınız tam da bu. Röportajlarınızda, tasarımlarınızın kendi adlarına konuşmalarını istediğini söylüyorsunuz.Diyelim ki böyle birşey mümkün...Bize ne anlatırlar?

Lüks, pratik, görkemli, günlük ve şık bir stile dair cümleler kurarlardı. Gözümün önüne beyaz jean üstüne kaşmir bir kazak ve taba rengi bir ceket giyip bunu harika bir çanta ve aviator güneş gözlükleriyle tamamlamış bir kadın geliyor. İşte size zarif, zamansız, her şeye sahip olan ve lüks bir görünüm. Tasarımlarımın anlatmasını istediğim hikaye tam da böyle bir şey…

Amerikan rahatlığının modadaki lüks karşılığısınız. Hatta bir röportajınızda tasarımlarınızın 'Amerikan pragmatizmini jet-set yaşam stiliyle kombine ettiğini' söylemiştiniz. Bu çok isabetli bir tanım aslında.

Varlıklı kişiler genelde ağır tempolu yaşamlar sürerler. Şöyle düşünün; tarih boyunca gemilerde, yanlarında şapka kutularıyla seyahat eden kişilerdi bunlar. 60'ların başında kişiye özel jetler mümkün hale gelince işin seyri bir anda değişti! Çok uzak yerlere dahi kısa süreler için gidebilmek, görkemli yaşamların temposunu hızlandırdı. Zaten dünyada jet-set konsepti de böyle doğdu. Hızlı ama şık bir yaşam sürme ihtiyacı tabii kendi gerçekliğini de getiriyordu ve Amerikan pragmatizmi işte tam da burada devreye girdi. Dünyaya pratik, işlevsel olup stili ve cazibeyi de içeren tasarımlar vermeye başladı.

Bu anlattıklarınızı da aklımızda tutarak düşününce Blake Lively'nin neden en ünlü Michael Kors kadınlarından biri olduğu, daha iyi anlaşılıyor.

Blake'i çok uzun senelerdir tanıyorum ve aramızda gerçekten bir telepati var. Yeni koleksiyonuma bakıp 'Bu tam ona yakışacak bir parça' diye düşünüyorum, o da gelip düşünmeden aynısını seçiyor. Blake'in zeki, esprili, aynı anda bir sürü işle uğraşabilen, kendine güvenli bir kadın olmasını seviyorum.Kendine, o ana ve ruh haline neyin gideceğini iyi biliyor.Blake için,Michael Kors markasının bir kadına dönüşmüş hali diyebilirim.

Biraz da Michael Kors Collection Sonbahar/Kış 2017-18 koleksiyonundan konuşalım…

Bu koleksiyonun özellikle şehirli bir çizgide olmasını istedim. Müşterilerimin çoğu metropollerde yaşadığı için tıpkı şehir temposunun onlardan beklediği güçlü, duyarlı ve özgüvenli ruh haline benzer bir koleksiyon hayal ettim. İçlerinde kendilerini çekici ve özgüvenli hissetmelilerdi ama seksilik, çok ön plana da çıkmamalıydı. Bu biraz da örtünmüş bir koleksiyon: Daha uzun kol ve etek boyları, yüksek yakalar var. Çünkü çekiciliğin hareketle gelmesini istedim: Yürürken uçuşan püsküller, yırtmaçtan görünen bacaklar, açılan katmanlarla. Metropollerin zengin dokuları da kumaşların çeşitliliği üzerinden karşılık buldu. Leziz tüvitler, bol bol güderi ve deri, yürürken dalgalanan yumuşak ve akışkan kumaşlar, coşkulu haller, kabartma motifli kürkler… Yani kumaşın pek çok halini kullandık.

Bize Michael Kors Collection'ı tam da 12'den ifade eden birkaç parça saymanızı istesek.

Tişört gibi görünen işlemeli bir elbise, trençkot, içinde dans edebileceğiniz başka bir elbise, balıkçı yaka kaşmir bir triko, müthiş kesimli bir pantolon ve harika bir çanta...

Peki kişisel stilinizin olmazsa olmazları neler?

Michael Kors Aviator güneş gözlüklerim olmadan gerçekten evden çıkamıyorum. Timsah derisi loafer'larım da her şeyle uyumlu olduğu için hep elimin altında. Siyah bisiklet yaka kaşmir trikoyu, iyi kesim ceketi veya beyaz jean'i her şeyle kombinleyip anında dönüştürebileceğim için çok seviyorum. Sıcak bir iklimdeysem bana birkaç mayo, güneş yağı ve okunacak birkaç biyografi kitabı gerek.

Sizce hem moda dünyasını hem de kişisel olarak sizi neler taze ve hayatta tutuyor?

Moda, her zaman içinden geçtiği zamanın bir yansıması. Güncel ve canlı... Yıllar içinde tüm kuralların yıkıldığını gördüm; payetler gündüze, pantolonlar geceye, spor ayakkabılar ofise girdi. Modada her an her şeyin olabilme ihtimalini seviyorum. Dünyanın bugün her zamankinden daha hızlı olmasının bizde iki sonucu var: Bir yandan, spor giyime aklınız kayıyor. Bununla iyi görünen ama günlük yaşamın koşturmasına da ayak uydurabilen tasarımları kastediyorum. Diğer yandan insanlar modayı günlük yaşamın gerçekliğinden kaçmak için de istiyor. Onları gülümsetebilecek, tazeleyebilecek ve zanaatkarlık tınısı olan parçalara ilgi duyuyorlar. Bence modayı son yıllarda bu denli önemli kılan da bu.

Bir insan ve marka olarak Michael Kors için neler söylensin istersiniz?

Kadınları çok seven ve kendilerinin en iyi versiyonunu hissetmelerini sağlayan biri olarak hatırlanmak isterim. Bir de bu dünyaya alındığı kadar geri de verilebileceği ve bu sırada daima stil sahibi kalınabileceği konusunda referans noktası olmak…