Charlotte İle Mutfakta ve Modada
MODA

Charlotte İle Mutfakta ve Modada

Belçikalı model, girişimci, şef ve anne Charlotte Collard, Instagram hesabı In The Kitchen ile kaliteli beslenmenin ve stil sahibi bir yaşam tarzının peşinden gidiyor

GÜNCELLEME TARİHİ: 8 Kasım 2017

Işık Cansu Canayak

Sosyal medya tuhaf ve bitimsiz bir yer. Her şeyin n e r e d e y s e h e r a n mümkün ve ulaşılabilir hale geldiği, takip ettiğiniz ünlülerle b i r a n d a y a z ı ş m a y a başlayabileceğiniz, herkesin özel hayatına müdahil olduğunuz ve keza sizinkine de olunan kocaman bir okyanus... Belçika merkezli girişimci-gurme ve stil öncüsü Charlotte Collard ile ne zaman takipleşmeye başladık, tam anımsamıyorum. Ama şunu hatırlıyorum: 'Bu kadın ne iş yapıyor, bu görsellerle ne anlatıyor, nasıl bu kadar kontrollü, özgüvenli, sıcak ama profesyonel görünebiliyor' diye epey düşünmüştüm. Sonra ondan bir mesaj aldım. Bana hayata geçirdiği projesi In The Kitchen'a dair minik bir sunum göndermişti. Charlotte kendini en kısa ve net ifadeyle 'girişimci' olarak tanımlasa da Instagram hesabında kısa bir gezintinin sonunda onun için 'gurme, şef, sağlıklı ve lezzetli yaşam öncüsü, stil sahibi, bir kadının ve aslında yaşamın hem içeriden hem de dışarıdan iyi olması ve öyle de görünmesi konusuna eğilen biri' gibi ifadeler türetebiliyorsunuz. Ben kendi kafamdan türetmiştim en azından. Biraz sorunca da zaten anlıyorsunuz ki hemen hemen bunların hepsiymiş Charlotte. Bundan sonrasını röportajımızdan öğrenebilirsiniz.

Charlotte_Collard adlı Instagram hesabı kime neyi aktarmak istiyor?

Basit gibi görünse de arkasındaki fikirler çok net: Birincisi ve en önemlisi gerçekliğin, doğanın ve yalınlığın güzelliğini savunup anlatmak istiyorum. İkincisi de Brüksel ve benzeri şehirlerde anne olmanın nasıl bir deneyim olduğunu ve bunu yaparken sosyal medyanın gücünü kullanarak harika işler kurabileceğinizi göstermek. Üçüncüsü ise diyet meselesi. Neredeyse 17 senelik bir modellik deneyimim olduğu için ne kadar farklı diyet denediğimi tahmin edebilirsiniz! Ve hiçbiri işe yaramadı. Kadınların bu kelimenin varlığını unutup kendiler ini tanımanın ve sevmenin önemini kavrayarak yaşarlarsa her şeyin kendiliğinden yoluna gireceğini görmelerini çok isterim. In The Kitchen üzerinden konuya en gerçekçi yerinden yaklaşıyorum. Bir parça çikolata yemeniz veya organik olmayan ürünler satın almanız, dünyanın en büyük felaketi değil! Elinizden geleni yaptığınız sürece zaman zaman ufak tefek şeyler olacaktır. Ben de bir anneyim ve ne sürekli organik beslenebilir ne de vegan olabilirim. Çok seyahat ediyorum, çocuklarım bazen aniden acıkabiliyor ve onlara sürekli dünyanın en sağlıklı yemeklerini sunamayabiliyorum. 'Mükemmel kadın' olarak bilinip insanlara da bunu dayatmayı kesinlikle istemiyorum. Amacım sadece gerçek olanları ve kendi alışkanlıklarımı aktarmak.

Peki, sizi bunu yapmaya asıl motive eden ne oldu?

Modadaki deneyimlerimi aklımda tutarak beni köklerime geri de döndürebilecek bir girişim başlatmak istedim. Modellik, bu konuda sizi hiç teşvik eden bir kariyer olmasa da yemek yapmak, hayatımın hep başlıca tutkularından biriydi. Güzel bir çantanın içine yiyecek bir şeyler koyup fotoğraflayabileceğim fikriyle zihnimde ilk kıvılcım oluştu. Instagram'da moda ile yemeğin bir arada olabilmesi için müthiş bir potansiyel vardı. Bunu yapmanın en kolay yolunun; zarif ve sade giyinerek mutfağa girmek olduğuna karar verdim. Özetlemem gerekirse amaç sade yemek alışkanlıkları, narin ve zarif giyim tarzı, doğal yaşam stili üzerinden yalınlık kavramının gücünü anlatmak.

'İyi beslenmek' ve 'iyi görünmek', sizin için ne anlama geliyor?

Sade ve kaliteli yemek yemek; aynı şekilde de giyinmek. Doğa bize zaten doğru gıdaları sunuyor. Vücudunuzun ve zihninizin daha iyi hale gelmesini ve popüler olan söylemle 'iyi titreşimler' yaymayı istiyorsanız öncelikle ona bir şeyler vermelisiniz. Günlük yeme alışkanlıklarınızın içinde bir denge bulmak istiyorsanız vücudunuzu besleyip üzerinde düşünmeye başlamalısınız. Tabii sadece işlenmemiş, çiğ gıdalarla beslenmek mümkün değil. Önemli olan doğanın sunduğu doğal gıdaları fark etmek. Bence vücudu zihninizle beslemek gerek.

Yaşadığımız bu çılgın zamanlarda artık sosyal medya hesaplarımız, kimliğimizin bir parçası haline geldi. Ama bir yandan herkesin orada hayatından çok memnun görünmesi gibi kafa karıştırıcı bir durum da var. Siz, hesabınızın ne kadar içinde yaşıyorsunuz?

Mükemmeliğin karşılığı olmak isteyen biri değilim. Evet, fotoğraflar pozitif mesajlar veriyor. Ama istediğim son şey paylaştığım fotoğraflarda her şey mutlu ve kusursuz durduğu için takipçilerimin kendilerini eksik hissetmesi. Aksine, güzel hesaplar bize kendimizi iyi hissettirmeli. Çünkü canımız sıkkenken bazen onlardan güç alıyoruz.

Stile dair kişisel algınızı ve yemekle modayı kendi yaşamınızda nasıl birleştirdiğinizi merak ediyoruz.

Göstermekten ziyade varlığını gizlice hissettiren zarif ve seksi bir stili muhafaza etmeye çalışıyorum. Pişirdiklerimle paralel giyinmeye çalıştığımı söyleyemem. Yani hiçbir zaman yaptığım bir pasta gibi görünmeyeceğim. Hacim, ışık, malzeme ve renklerle oynayarak bir kompozisyon yaratıyorum ve olabildiğince 'doğal' poz veriyorum. Projeme başlarken gardırobumda da büyük bir temizlik yaptım ve kendime vintage parçalardan sağlam bir temel kurdum. Şu an jean ve gerçek yün kategorilerinde güçlü bir altyapım var. Bunları Acne, Levis, APC, Saint Laurent gibi markaların yeni tasarımlarıyla dengeliyorum. Kokteyl ve partilere gelince; bence bu konuda yaşadığınız şehrin kurallarını takip etmelisiniz. Brüksel'de partiler genelde barlarda olur ve kimse pek süslenmez. Bu yüzden hiçbir zaman beni de bir barda Azzedine Alaia giymiş halde göremezsiniz. Ama New York'taysam bu durum değişir tabi!

Kendi girişimiyle meşgul ve üç çocuk annesi bir iş kadınının bir günü nasıl geçer?

Çok meşgul! Sabahları en geç 07.30 uyanıyor, kızlarımı hazırlayıp okula bırakıyorum. Buradan ya spor salonuna ya da eve geliyorum. Evdeysem hemen işe koyulup o günkü toplantılarımı, yemek tariflerimi ve Instagram post'larımı düzenlemeye koyuluyorum. Bu aşamada genelde hep mutfakta oluyorum. Çocuklar öğleden sonra 15.30 gibi evde oluyor. Onlara atıştırmalıklar hazırlayıp sonra sırasıyla banyo, akşam yemeği ve uyku saatlerine göre akışa kapılıyorum. Onlar uyuduktan sonra da çalışmaya devam ediyorum.

Sizce projeniz bundan sonra nerelere gider?

Marka elçiliği, televizyon programları, kitaplar ve ürünlere doğru bir gidişat harika olurdu. Sürekli yeni pencereler açmaya devam edeceğim ve bir gün o pencerelerden biri gerçek bir işe, şirkete dönüşerek ikisi paralel gidecek.

Sizce 'İyi beslenip iyi görünmek' gibi yeni bir trendin tam ortasında mıyız?

Bunu sormanız enteresan çünkü projemi hayata geçirirken ben de yeni bir yaşam stilinin yolunu açabilecek ve henüz benzeri pek yapılmamış bir işe koyulduğumu fark etmiştim. Kendi adıma moda ve yemeği aynı anda öne çıkaran benzer bir hesapla karşılaşmadım. Her iki konu da aslında kişisel zevklerle ilgili. O nedenle daha yaratılıp yapılacak çok şey var!