Modanın evrimi: 1940'lar
MODA

Modanın evrimi: 1940'lar

Hiçbirimiz sadece kapağına bakıp kitap almıyoruz; fakat aynı durum dergiler için elbette geçerli olmuyor.

GÜNCELLEME TARİHİ: 13 Aralık 2017

1867'den bugüne modanın 'zeitgeist'ı olan Bazaar, 1930'lara dek illüstratif kapaklarla okuyucusuyla buluştu. 40'lardan itibaren de pitoresk fotoğraflara eşlik eden zengin içerikleriyle ışık tuttu.


Harper's Bazaar'ın (O dönemki adıyla Bazar'ın) 2 Kasım 1867 tarihinde yayımlanan ilk kapağında, dönemin modasını şekillendiren Fransa Kraliçesi Eugénie'den ilham alan romantik bir tablo yer almıştı.

Amerika savaşa doğru ilerlerken Harper's Bazaar aralarında Lauren Bacall, Toni Frissell ve Saul Bellow'un da bulunduğu yetenekleri keşfetmeye devam ediyordu. Stephen Mooallem

Takvimler 1939 yılını gösterirken Harper's Bazaar da Amerika'nın ilk moda dergisi olarak 72. yaşını geride bırakmıştı. Ancak neredeyse bir yüzyılın üç çeyreğine denk gelen yayın hayatı boyunca Bazaar, Amerikan modasına (bir başka deyişle modayı Amerikalı yapan şeye) pek de ilgi göstermemişti. Yayın hayatına Berlin'de yayımlanan Der Bazar dergisinden satın aldığı illüstrasyonlarla başlayan Bazaar, ilk günlerinden itibaren Paris, Londra ve Viyana gibi Avrupa kentlerinde olan bitene odaklanmıştı. Derginin editörlerine göre gerçek terzilik ve artistik düşünce tarzı, yalnızca bu şehirlerde hayat buluyordu.


Erwin Blumenfeld'in Eylül 1939 sayısı için fotoğrafladığı model Lisa Fonssagrives, Eyfel Kulesi'nin tepesinde, söylentiye göre hiçbir yere bağlı olmadan poz veriyor.

Carmel Snow'un 1930'larda Bazaar'da editör olarak göreve başlamasıyla derginin Avrupa tutkusu da kendini yoğun olarak hissettirmeye başladı. Snow'a göre özellikle Paris'in dünyada eşi benzeri bulunmayan bir ışıltısı vardı. Snow'un Birinci Dünya Savaşı yıllarında bu şehirde geçirdiği yıllar, sanatsal gözü üzerinde de eğitici rol oynamıştı. Savaş sırasında Kızıl Haç gönüllüsü olarak da çalışan Snow, bu sürede hem Paris'le hayatı boyunca kopmayacak bir bağ kurmuş hem de Bazaar'a sağladığı vizyoner yaklaşımı bu kentte geliştirmişti. O yıllarda Büyük Depresyon'un Amerika'da yarattığı karanlık hala hakimiyetini sürdürse de Paris'te işler çok farklıydı. Tasarımcılar, sanatçılar ve yazarlar, halkın neredeyse tamamını etkisi altına alan yeni yaşam tarzına karşı tepki gösteriyor ve Snow'un da başını döndüren bir elektrikle yaratıcılıklarını savaş sonrasında gelişen koşulları değiştirmek için kullanıyorlardı. 1933 yılında Vogue'dan Bazaar'a geçiş yapan Snow, dergide radikal değişiklikler yapma konusunda kararlıydı. Rus Alexey Brodovitch'le harika bir takım oluşturmuş; Avrupa'da baş göstermeye başlayan modernizm akımının devrimsel görüşlerini benimseyerek Bazaar'ı Brassaï, Man Ray ve Salvador Dali gibi sanatçılar için bir kanvas haline dönüştürmüştü...


İkinci Dünya Savaşı öncesi derginin ağırbaşlı 'askeri' kapakları: Erwin Blumenfeld, Şubat 1942; Louise Dahl-Wolfe, Mart 1942

Aynı vizyonu paylaştığı yazı işleri müdürü Diana Vreeland ile birlikte moda fotoğrafçılığının stüdyoların dışına çıkması için savaş verdi ve dergide zaman, mekan ve hikaye anlatmayı başaran çekimler kullandı. Bazaar'ın yönetiminde geçirdiği ilk yıllarında Vogue'un fotoğrafçılarından George Hoyningen- Huene ve Erwin Blumenfeld'i ekibine dahil etti. Kısacası 30'larda Bazaar yeniliğin kalesi haline gelmişti... O yılların sonuna doğruysa dergi heyecanını kaybetmeye başladı. 1939 yazında Alman ordusu Polonya'ya doğru ilerleyip Fransızlar da olası bir atağa karşı hazırlık yapınca, İkinci Dünya Savaşı'nın ufukta olduğu anlaşıldı. Paris'te büyümüş Alman fotoğrafçı Blumenfeld'in model Lisa Fonssagrives'i Eyfel Kulesi'nin kenarında salınırken çektiği görkemli fotoğraflar, Bazaar'ın Eylül 1939 sayısında yayımlandı ve bu fotoğraflar savaşın sonuna dek Paris'in de çekilen son fotoğrafları oldu. 1939'un Ağustos ayında Paris'e seyahat eden Snow, kent sakinlerinin derin korkusu ve huzursuzluğunu gözlemledi. Ekim sayısında yayınlanan 'Paris Mektubu' başlıklı yazısında "Önceki savaşta her şey çok farklıydı. 1917 ve 1918'de buraya geldiğimde geceleri elektrik kesintileri olmuyordu. Hôtel Régina'daki ofisime giderken okula giden çocukların doldurduğu sokaklardan geçiyordum. İzinde olan askerler evlerine dönmüşlerdi ve şehrin popüler restoranları yakışıklı ordu mensuplarıyla dolup taşıyordu.


Louise Dahl-Wolfe, Eylül 1943; Savaş sonrası 'Zafer' kapağı, Eylül 1945

Bois'da bir akşam yemeğinde giyinmek üzere Premet'den siyah, püsküllü bir gece elbisesi ve Creed'den bir üniforma sipariş ettiğimi hatırlıyorum." diye yazmıştı. Bu satırların üzerinden çok zaman geçmeden Fransa, Alman işgali altına girdi ve dört yıl boyunca işgal altında kaldı. Aralık 1941'de Amerika'nın İkinci Dünya Savaşı'na katılmasıyla Bazaar da ağırbaşlı bir kimlik benimsedi. Kapaklarda kırmızı, beyaz ve mavi motifler, Amerikan bayrakları, Kızıl Haç işaretleri ve asker üniforması giymiş kadın fotoğrafları görülmeye başlandı. Bazı kapaklarda 'Askeri görevlerini yapan kadınlar' ve 'Meslek sahibi kadınlar' gibi orduya yazılmaya veya erkekler savaştayken onların işlerini devam ettirmeye teşvik eden spotlar kullanıldı. Savaşın hızını kesmeye başladığı 1943 yılında Eylül sayısının kapağında makyaj masasında oturan ve aynanın kenarına taktığı asker fotoğrafına bakan bir kadın çizimi kullanıldı.


Genç Lauren Bacall 1943 kapağında Louise Dahl-Wolfe tarafından fotoğraflanmıştı

1945'te savaş sona erdiğinde Eylül sayısının kapağında insan veya giysi yerine beyaz fon üzerinde mavi renkte 'Victory' (Zafer) kelimesi tek başına kullanıldı. Amerika İkinci Dünya Savaşı'ndan sadece politik değil; aynı zamanda kültürel bir süper güç olarak çıktı. Savaşın sona ermesinden önce bile yeni ve belirgin şekilde Amerikalı bir moda vizyonu Bazaar'da hakimiyet kurdu. İngiltere doğumlu Charles James, Amerika'nın ilk couture tasarımcısı oldu. Bonnie Cashin, Vera Maxwell, Carolyn Schnurer ve Claire McCardell gibi spor giyim tasarımcılarının da yükselişe geçmesiyle modaya karşı daha özgür bir yaklaşım ortaya çıktı. McCardell'in denim'i 1943 koleksiyonunda kullanma şekli, Bazaar'ın Mayıs 1943 kapağına koleksiyonda yer alan diz boyunda bir şort tulumu taşımasıyla tarihe geçti. Mayıs 1943 kapağıyla ilk kez önemli bir moda dergisinin kapağında denim kullanılmış oldu. Spor giyimin en önemli destekçilerinden birisi Diana Vreeland'dı. Vreeland şaşırtıcı ve görkemli bir stile sahip olsa da, spor kıyafetlerle yaptığı ve genelde fotoğraflarını Louise Dahl-Wolfe'un çektiği moda çekimlerinde bir moda editörü olarak sahip olduğu üstün yeteneklerini ortaya koyuyordu. Karneyle dağıtılan kumaşlar ve iş kıyafetlerinden oluşan bir dünyada, Vreeland yaptığı çekimlerle büyülü bir dünya yarattı. Zira ona göre gerçek stil, kullanılan malzemenin zenginliğinde değil; bağımsızlıkta, iyimserlikte, çabasızlıkta ve özgürlükte yatıyordu. Aynı zamanda Katharine Hepburn ve Nancy 'Slim' Hawks gibi, günlük giysileri kendi bireyselliklerine uyarlayarak kullanmayı başaran kadınların ilham veren duruşlarında gizliydi. Yeni Amerikan stilinin bir diğer ikonu Lauren Bacall, 18 yaşında modellik yaparken Vreeland tarafından keşfedilip sonrasında Betty Bacal ismini kullanmaya başladı. Nancy Hawks, Bacall'ı Mart 1943 sayısının kapağında gördükten sonra yönetmen eşi Howard Hawks'a ona bir rol vermesini önerdi. Böylece Bacall, To Have and Have Not filmiyle oyunculuğa adım atmış oldu. Kısa bir süre sonra başka yetenekler, Snow'un Vogue'da birlikte çalıştığı meslaktaşı Toni Frissell ve kariyerine Bazaar'ın sanat departmanında Alexey Brodovitch'in asistanı olarak başlayan Lillian Bassman, dergi için çekim yapmaya başladı. 1940 yılında Snow, kurgu editörü Geroge Davis'i, bir tartışma esnasında kendisini işi bırakmakla tehdit etmesinin ardından dergiden kovdu.


Kendi adını taşıyan müzesinde Bazaar için Louise Dahl-Wolfe tarafından fotoğraflanan Millicent Rogers, 1948

Buna rağmen Snowi Davis'in keşfi olan W.H Auden, Carson Mc Cullers, Paul ve Jane Bowles gibi yazarlara dergide yer vermeye devam etti. Davis'in pozisyonuna getirilen Mary Louise Aswell, Bazaar'ın yeni yazarların eserlerini keşfedip yayımlama konusundaki şöhretini cilalamaya devam etti. İlerleyen yıllarda Strangers on a Train (Trendeki Yabancılar) kitabını yazacak olan Patricia Highsmith ve kariyerine Nobel ve Pulitzer ekleyecek olan yazar Saul Bellow'un işleri ilk kez Aswell'in keşfiyle Bazaar'da yayımlandı. Savaşın hemen ardından gelen yıllar, moda sektöründe önemli gelişmelere sahne oldu. 1946 yılında Saint Tropez'ye yaptığı bir seyahatte Vreeland iki parçalı mayo giymiş bir kadın görüp Hiroshima ve Nagasaki bombalarından bir yıl sonra bu taze görüntü karşısında hislerini "Bikini, atom bombasından sonraki en önemli icattır." sözleriyle ifade etti. Bikini, Mayıs 1947'de Montego Bay, Jamaika'da çekilen cesur bir Toni Frissell fotoğrafıyla Bazaar okurlarına tanıtıldı. Fotoğrafta model Dovima, Carolyn Schnurer'in tasarladığı puantiyeli bir model giyiyordu.

Bu arada Carmel Snow, 12 Şubat 1947'de Paris'te, Christian Dior'un hazırladığı ilk koleksiyonun sunumuna katıldı. Sunumun kapanışını bel oyuntusunu yücelten bir ceket ve volümlü bir midi eteğin oluşturduğu siluet yapıyordu. Bir Reuters muhabirinin duyma mesafesindeyken Snow, Christian Dior'a; "Bu bir devrim sevgili Christian. Elbiselerin yeni bir görünüme sahip." demesiyle Snow'un 'new look' (yeni görünüm) sözü ertesi gün tüm dünyadaki gazetelerde manşetten yer aldı. Dior'un yeni görünümü, Snow'un manşetiyle bir araya gelince dünyada modanın ve Bazaar'ın altın çağı başladı...