Doğu-Batı sentezi
MODA

Doğu-Batı sentezi

Erkek egemen couture dünyasındaki yegane kadınlardan Sandra Mansour’un farklı din ve kültürlerin harmanlandığı topraklardan, Beyrut’tan güçlü bir moda tasarımcısı olarak çıkma hikayesini, evine yaptığımız ziyaretin ardından aktarıyoruz.

GÜNCELLEME TARİHİ: 26 Aralık 2017

Asena Sarıbatur
Fotoğraflar Sam Rawadi

İsviçre'de doğup büyüyen, üniversitede Business Management eğitimi alan fakat ardından 'kendimi buldum' dediği resim sanatına yönelen Sandra Mansour'un bu alanda çalışmalarını sürdürdüğü sırada, moda tasarımı aslında aklında hiç olmayan bir konuymuş. Fakat sonra kendini Elie Saab'ın yanında staj yaparken bulmuş; kadınlar için kıyafetler tasarlama fikrini çok sevmiş. Üstelik kendini en iyi geliştirebileceği yerde bu fikre kapılmış. Ardından bu konuda uzmanlaşmak adına Paris'in yolunu tutarak Istituto Marangoni'de moda tasarım yüksek lisans eğitimi almış. 2010 yılında kendi markasını kuran Mansour, markasıyla birlikte köklerine geri dönmüş. Ve Lübnan kökenli tasarımcı, atölyesini kendisini en iyi yansıttığını düşündüğü Beyrut'ta kurmuş. Hikayenin sonrası mı?

Modern ile gelenekselin, eski ile yeninin, farklı din ve kültürlerin harmanlandığı bu topraklardan güçlü ve başarılı bir iş kadını olarak çıkıp kendisini global ölçekte ispat eden bir moda tasarımcısı öyküsü…


Heykel üzerindeki küpeler tasarımcının Jean Cocteau'dan ilhamla tasarladığı İlkbahar/Yaz 2016 koleksiyonundan

Lübnan couture'ün vahası fakat sektörde erkek tasarımcıların hakimiyeti söz konusu. Sen o toprakların -benim bildiğim- en ünlü kadın tasarımcısısın. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsun?
Kariyerime Lübnan'da başlamak benim için de çok önemliydi çünkü sektördeki kadın eksikliğinin farkındaydım ve bunu değiştirmeyi hedefliyordum. O nedenle bir fark yaratmak ve Lübnan'da erkek tasarımcılar kadar kadınların da yetenekli olduğunu göstermek istedim. Hazır giyim mi couture mü; hangisine daha çok odaklanmak istiyorsun? Aslında her ikisine de çünkü kadınların her ortamda giyebileceği, hem gündüze hem geceye uyarlanabilecek parçalar tasarlamayı seviyorum.

Sizin kültürünüzde 'ev' çok önemli bir kavram değil mi? Aile evine baktığımızda da bunu çok net anlayabiliyoruz. Sen bu kültürü nasıl tanımlarsın bize?
Lübnan'da insanlar güzel olan şeyleri sever… Zaman geçirdiğimiz yerleri güzelleştirmek kültürümüzde var, evet. Evlerimiz de bunun en önemli kısmı. Hem ailemiz hem arkadaşlarımızla vakit geçirip saatlerimizi harcadığımız evlerimiz, yaşam stilimizi ve misafirperverliğimizi en iyi şekilde yansıtsın isteriz.


Gömlek, tasarımcının Beyrutlu bir marka ile yaptığı işbirliğinden ortaya çıkan bir tasarım; pantolon Sandra Mansour Sonbahar/Kış 2017-18 Doux Reves koleksiyonundan; ayakkabılar ise Sandra Mansour İlkbahar/Yaz 2018 sezonundan

Beyrut'ta aile evin dışında kendine ait bir evin ve atölyen de var. Bu alanları sen mi dekore ettin?
Evet, her ikisini de ben dekore ettim. Atölyem için dikkat ettiğim nokta tavanın yüksekliği, ortamın ferah ve aydınlık olması idi. Bu bağlamda minimalist bir his yarattım. Ev konusunda çok şanslıyım çünkü savaş öncesi dönemden kalma tipik bir Lübnan binasındayım. İçindeki mobilyalardan ve dekorasyonundan bağımsız olarak yüksek tavanıyla, çerçeveleriyle, otantik pencereleriyle bana göre başlı başına özel bir ev. Dekorasyona gelince; ben tarz karışımını çok seviyorum. Bunu en iyi yansıtan detay da geleneksel stildeki köşeyle özdeşleşen modern pembe koltuğum.

O halde evinin stilini en iyi tanımlayan üç sözcük nedir?
Eğlenceli, zevkli ve şık.


Tasarımcının İlkbahar/Yaz 2018 koleksiyonu 'Piscine Aux Matins Clairs'den 'Atmosphere' adlı ayakkabılar

İsviçre'de büyüdün, Paris'te eğitimin süresince zaman geçirdin. Markanı bir yandan Paris'te de yönetiyorsun ve çok sık seyahat ediyorsun. Fakat evin Lübnan'da. Kendini buraya ait hissetme nedenin ne?
Tam olmak istediğim; dinamik ve değişken karakterimi Lübnan'ın daha iyi yansıttığını düşünüyorum…

Peki Sandra Mansour'un DNA'sı nedir diye sorsam hangi üç sözcüğü seçersin?
Eğlenceli, şık ve cüretkar.

Son koleksiyonunun ilhamı ve çıkış noktası neydi?
İlkbahar/Yaz 2018 koleksiyonu, renklerin vizyonundan hayallerin, anıların ve hayal gücünün kombinasyonundan ve sınırsız bir duyarlılıktan yola çıkıyor. Renklerin katmanlarından tonları belirledim ve kumaşın derinliğini ifade etmeye çalıştım. David Hockney'nin renkli enerjisini Rita Kern-Larsen'in sürrealizmi ile harmanlamaya, markanın imzası olan çizim ve işleme şeklindeki süslemelerle buluşturmaya çalıştım.


Sandra Mansour koleksiyonlarının ortaya çıktığı o sessiz ve özel yer, tasarımcının evi

Hazır giyim koleksiyonların dışında couture tasarımlar hazırladığın çok sayıda müşterin de var. Bu isimler arasında en ünlüsü kimdi diye sorsak bize bir ipucu vermek ister misin?
Couture tasarımlarım daha çok gelinlik tasarımları üzerine oluyor. Bu anlamda elbette çok değerli isimler var aralarında ama en ünlüsü kim diye soracak olursanız, Hannover Prensesi Katerina diyebilirim. Geçtiğimiz yaz gerçekleşen düğünü için dört elbise tasarlamıştım.

Tasarım sürecinde nelerden ilham alıyorsun?
Tasarım sürecinde hayatınızdan küçük küçük birçok detay bilinçaltınızdan çıkıyor ve yarattıklarınızda hayat buluyor. Bir seyahatten, kitaptan, filmden ya da müzikten detaylar hatırlarken ve yorumlarken bulabiliyorum kendimi bu süreçte.

Kendi stilini nasıl tanımlarsın?
Yalın… Bir tişört, jean ve renkli kadife terliklerim gün boyu en rahat hissettiğim ve en sık kullandığım parçalar. Gece ise daha renkli olmayı ve aksesuar kullanmayı seviyorum.


Mansour, kedisi Edgar ile yatak odasında; üzerinde 'Doux Reves' koleksiyonundan 'Abaya' elbise

Paris'in ve Beyrut'un sence ortak stil anlayışı nedir?
Her ikisi için de 'şık' diyebilirim. Fakat Paris daha klasik, Beyrut ise daha cüretkar bir şıklığa sahip.

Favori tasarımcıların?
Süsleme işçiliğiyle Delpozo'nun tasarımcısı Josep Font. Kumaşları harmanlama tarzıyla Haider Ackermann.


Takip ettiği dergiler - Kendisini koruduğuna inandığı, ananesinden kalan çok değerli bir kolye

Türkiye pazarı ile ilgili ne düşünüyorsun? Bu pazara giriş yapmak gibi bir hedefin var mı?
Elbette. Asla tek bir pazarda yer almayı planlamıyorum. Türkiye de bu anlamda bizimle çok ortak noktası olan, benzer tarihi gelişmelere sahip olan bir ülke. Bu benzerliklerden ötürü yakın hissettiğim bir pazar.

Yeni tasarımcılara tavsiyelerin?
Klişe gelebilir ama asla vazgeçmesinler. Onlara ilham veren, yeteneklerini besleyen teşvik eden insanlar bulmaya ve bir süre onlarla çalışmaya odaklansınlar. Sabır, bu yoldaki en önemli anahtardır.


Küpeler tasarımcının 'Piscine Aux Matins Clairs' koleksiyonundan