İtalyan stili
MODA

İtalyan stili

Ayakkabılarıyla tüm dünyada hatırı sayılır bir hayran kitlesi edinen İtalyan Le Silla’nın CEO’su Enio Silla ve kreatif direktörü Monica Ciabattini İstanbul’daydı.

GÜNCELLEME TARİHİ: 23 Mayıs 2018

Çimen Uzsoy G.

Ayakkabı dendiğinde akan sular duruyor, İtalyan ayakkabısı dendiğinde ise o sular boyut değiştiriyor. Usta zanaatkarların elinden çıkma stilettolar, sandaletler, babetler ve artık sneaker'lar sadece tamamlayıcı değil, görünümlerin temel taşı niteliğindeler. 24 yıllık geçmişe sahip Le Silla, bu anlayışın en güçlü İtalyan temsilcilerinden. Markanın kurucuları Enio Silla ve Monica Ciabattini ile Harvey Nichols'ta buluştuk.

İstanbul'a geliş sebebiniz sadece iş mi, yoksa başka planlarınız var mı?
Enio Silla: İstanbul'a gelmek bizim için her zaman büyük zevk. Buradaki dostlarımız bizi güzel yerlere götürüyorlar.

Le Silla'yı kurduğunuz 1994'ten bu yana tüm dünyadan kadınlar ve pek çok ünlü ayakkabılarınızı giyiyor. Sırrınız nedir?
E.S: Piyasada olmayan bir şey yapmak başarıya giden ilk adım. Agresif ama çok dişi bir stil sunuyoruz. Ürünlerin hem feminen hem güçlü hem de kişilikli olması önemli bir faktör.

Le Silla kadınını nasıl tarif edersiniz?
E.S: Ayakkabılarımız farklı zevklere sahip kadınlara hitap ediyor ama ortak noktaları seksi, bağımsız, hayatı seven, hem gündüzü hem geceyi yaşayan kadınlar olmaları.

Yeni koleksiyonunuzda sneaker'lar da var. Son dönemdeki 'ugly sneaker' çılgınlığını nasıl buluyorsunuz? İtalyan stilini temsil ediyor mu gerçekten?
E.S: Sneaker'ların İtalyan stiliyle pek ilgisi yok tabii. Ama içinde bulunduğumuz dönem böyle bir dönem. Globalizasyonun bir etkisi bu da. Yeni jenerasyonun yeni stillere sahip olması güzel bir şey bence. Sıradan sneaker'lardan söz etmiyoruz artık. Özel olanın peşinde herkes. Bizim sneaker'larımız da farklı ve özel.

M.C: Sneaker, konsept olarak İtalyan ve Le Silla stilinin dışında. Ama tıpkı kitten heel gibi sokakta rahat ve hızlı yürüyebilmek için bir gereklilik. Diğer yandan, erkeklerle eşit olma hakkı da var işin içinde. Güzel bir Chanel takımın altına sneaker giyerim ve hâlâ çok kadınsı olabilirim. Her marka sneaker'a kendi DNA'sını katıyor. Biz de kendimizinkini kattık.

En sevilen modellerinizden biri, tek topuğunda nişan yüzüğü takılı olan Engagement Pump. Arkasındaki hikaye nedir?
M.C: Çok hoş bir hikayesi var. Bizim tasarım ekibindeki kızlardan biri sevgilisinden evlenme teklifi almıştı ve ertesi sabah ofise geldiğinde çok heyecanlıydı. İşte, o an bu ayakkabıyı yapmaya karar verdim. Onun yüzüğünün tıpatıp aynısını koyduk topuğa.

Modellerinizin isimleri ilginç çağrışımlar yapıyor...
M.C: Çok modelimiz var ve hepsi için doğru kişiliği bulmaya çalışıyoruz. Her birinin bize çağrıştırdığı kişiler, karakterler var ve onların isimlerini veriyoruz. Örneğin kırmızı kristalli Gigi modelimizin adı, tahmin edeceğiniz gibi Gigi Hadid'den geliyor. Kendisi için yapılmıştı, Amerikan Müzik Ödülleri'ni sunarken giydi.

İlkbahar/Yaz 2018 için ilham kaynaklarınız?
M.C: Pleksinin öne çıktığı bir koleksiyon oldu. Pleksi topuklularımız, 80'ler, modernizm ve heykellerden ilhamla ortaya çıktı. Turuncu, sarı, fuşya ve kırmızı da yine 80'ler etkisiyle yerini aldı. Koleksiyonları oluştururken plastik, yün, keten gibi deriye alternatif farklı materyaller kullanarak çevreye daha duyarlı modeller üretiyoruz, bu bizim için çok önemli.