Ralph Lauren'in 50 yıllık New York stili
MODA

Ralph Lauren'in 50 yıllık New York stili

Ralph Lauren, şehrin zamana meydan okuyan simgeleri eşliğinde 50 yıllık sinematik New York stilini kutluyor.

GÜNCELLEME TARİHİ: 20 Eylül 2018

Fotoğraflar Alexi Lubomirski
Moda editörü Joanna Hillman

"Ralph Lauren'in vizyonu onlarca yıldır Amerikan stilini tanımlıyor, moda ve kültürü yüceltiyor. Yıllarca onun Rocky Dağları'ndaki çiftliğinin yanından geçip, bir gün içeri girmeyi umut ettim. 2011'de hayalim gerçek oldu ve çiftliğin güzelliği karşısında kelimelerim kifayetsiz kaldı" -OPRAH WINFREY

"1999 Akademi Ödülleri zamanında bir stil danışmanım olmadığından, kimin tasarımını giymek istediğime karar vermek için uzun süre sezon defilelerine göz gezdirdim. Ralph'ta, kolsuz balıkçı yaka kaşmir trikoyla kombinlenmiş şeker pembesi bir balo eteği vardı. Çok beğendim ve Oscar'larda giyip giyemeyeceğimi sormak için Ralph Lauren'in ekibine ulaştım. Benim için hem kombin üzerinde bazı değişiklikler yaptılar hem de birden fazla etek seçeneği sundular. Her detayla Ralph'in o zamanki iletişim danışmanı Crystal Lourd ilgilendi ve babam da tüm provalarda bana eşlik etti. Crystal hep son prova ile Oscar gecesi arasında 5 kilo kaybettiğimi söyler. Stresten olsa gerek! Gecenin kendisini o kadar net hatırlayamasam da kıyafetimin davete damga vurduğunu hatırlıyorum. Sanırım o zamanlar için kırmızı halıda görülmemiş, cesur bir renk seçimiydi. Aynı zamanda 90'ların minimalizmi karşısında eğlenceli bir yanı da vardı" -GWYNETH PALTROW​

Başarısı insanlığıyla doğru orantılı." -VERA WANG

"Dolabım Ralph'ın dolabıymış gibi hissediyorum. Katharine Hepburn ve Marlene Dietrich gibi erkek kıyafetleri giyen kadınların görüntüsünü hep çok hoş bulmuştur. Canlandırdığım Annie Hall karakterinin de Ralph'ınkine ve elbette benimkine oldukça benzer bir stili vardı. Şükürler olsun ki, 50 yıl sonra hâlâ üretmeye, gece için havalı bir smokin ya da gündüz için salaş tüvit ceket gibi sevdiğim tarzda kıyafetler tasarlamaya devam ediyor. Ralph yaptığı işin en iyisi! Ona bayılıyorum" -DIANE KEATON

"Ralph modanın kutsal kasesi gibi; İster takım elbise, ister duvar boyası ya da hamburger satıyor olsun, her zaman hayal tasarlıyor. Mağazalarını her ziyaret edişimde, restoranlarında her yediğimde veya ikonik reklamlarından birini her gördüğümde kendime bunu hatırlatıyorum. Vizyonuna olan tavizsiz bağlılığı sadece işimde değil, hayatımda da bana ilham veriyor" -ALEXANDER WANG

Moda dünyasında geçirdiği 50 yılın ardından, iş adamı, ikonoklast ve hümanist Ralph Lauren sadece giyim anlayışımızı değil, yaşam şeklimizi ve hayallerimizi de değiştirdi. Deborah Needleman

Bugün "polo" kelimesini duyan birinin aklına büyük ihtimalle 1967'de Bronx'lu genç bir adamın, bu asırlık sporu oynayan elit sınıftan esinlenerek yarattığı marka gelir. Son 50 senedir Ralph Lauren, ismini taşıyan markalarıyla bizi yaşayabileceğimiz en iyi hayat için giydirmekle kalmayıp, o hayatın neye benzediğini de tanımlıyor. Zarif, elinde ne varsa yoktan var etmiş zengin bir erkek sıcak bir yaz gününde nasıl giyinir? F. Scott Fitzgerald Gatsby'yi yarattı ancak onu beyaz keten takım içine sokan kişi Lauren'di. Onun tasarımları büyük iş adamlarından film yıldızlarına, prenseslerden başkan yardımcılarına, aristokratlardan Olimpiyat oyuncularına kadar herkes tarafından giyildi; başarının ve lüksün hem sembolü hem tanımı haline geldi.

Yolun başında Lauren'i büyüleyen temalar, kariyeri boyunca yeniden ele aldığı özgün moda kategorilerine dönüştü: Safari, kovboy, militer, Hollywood, Art Deco ve Navajo Kızılderilileri. Kendisi bu kategorilerden "standartlar" olarak bahsediyor ve, "Amerikalılar olarak ne olduğumuzu değil, ne olabileceğimizi gördüm" diyor.

Kendisinin bugün olduğu kişiye gelirsek; milyar dolarlık bir şirketin başındaki uluslararası efsane olması bir yana, Lauren her şeyden önce bir aile adamı: Markasının reklam kampanyalarında ve podyumunda rastladığımız doğal güzelliğin gerçek hayattaki temsilcisi Ricky ile 53 yıllık bir evliliği, çocukları ve torunları var. Ayrıca New York (Manhattan, Montauk ve Bedford), Colorado ve Jamaika'da muhteşem evlere sahip.

Kendisi için düşlediklerini hepimiz için düşlüyor. Kıyafet, mobilya, aksesuar koleksiyonları ve onları pazarlamak için yarattığı reklam imajıyla bize aslında kendi yaşam tarzını sunuyor. "Her şey kendim için hayal ettiklerimin bir parçası" diyor. "Her zaman dünyada sevdiğim titreşimlere kulak verdim (siyah-beyaz filmler, Kennedy'ler, Sinatra, ilk Santa Fe seyahatim) ve bu titreşimleri geliştirip dünyaya geri ilettim" diye ekliyor.

Bir tasarımcı nasıl bir kültürün estetiğini böylesine güçlü şekilde sahiplenmeyi başarabilir? "Amerikan kültürü benim" diyor kısaca. Sözleri, Saul Bellow'un ünlü romanı The Adventures of Augie March'ın ilk satırlarını hatırlatıyor: "Ben bir Amerikalıyım, Chicago doğumlu… Bildiklerimi tek başıma öğrendim ve tarihe adımı kendi yöntemlerimle yazdıracağım."

Kişinin doğuştan sahip olduğu yetenekleri olabildiğince kullanması ve elinden gelenin en iyisini yapması, Ralph Lauren'in yıllar önce samimiyetle benimsediği bir görüş.

Tasarımcının ilk başta benimsediği vizyona olan bağlılığı, gelmiş geçmiş en güçlü ve şeffaf markalardan birine hayat verdi ancak aynı zamanda onu eleştirilere açık hale getirdi. Moda zamanın ruhuna ayak uyduran vefasız bir canavar olsa da, Lauren hep yalın, klasik, ikonik olanın hayalini kurdu: Marin çizgiler, denizci kabanları ve şapkaları; Marlene Dietrich'e layık bir saten elbise; Keaton'ın Annie Hall'unu akla getiren geniş paçalı çizgili pantolon; adeta Out of Africa'daki Meryl Streep için tasarlanmış yüksek yakalı beyaz bluz ve kalın deri kemer... Birçok tasarımcı ilham perilerine sonsuza dek sadık kalmazken, o hep bu vizyonun saflığına inandı.

1980'lerde Lo Lifes (Lo, Polo'nun kısaltmasıydı) lakabı altında birleşen iki Brooklyn çetesini çeken de işte bu saflıktı. Gruba üye olmanın tek şartı, her daim tepeden tırnağa Polo giyiyor olmaktı (bu kıyafetler mağaza hırsızlığı ile elde edilirdi). Kuruculardan Rack-Lo'ya göre, Polo onların insanları tarafından giyilen bir marka değildi; "Şımarık zengin çocukları için yapılmıştı, şehir çocukları için değil."

"Nasıl bilmiyorum ama anlamışlardı" diyor Lauren; "Vizyonumun saflığını anlamışlardı." Tabii ki anladılar! Tıpkı Lauren'in gençliğinde fark ettiği gibi bu çocuklar da kıyafetlerin onları mahallelerinden çıkarıp, daha büyüleyici bir hayatın kapılarını aralayacak güce sahip olduğunu gördüler. Lo Life'ın Ralph Lauren'in vizyonunu sahiplenmesi, bugün hem çetenin o dönem giydiği hem de Ralph Lauren'in Polo arşivlerinde yer alan sınırlı sayıda parçanın yoğun talep gördüğü bir vintage pazarı oluşmasını sağladı.

Başarılı bir marka sadece hedef kitlesine değil, her demografik gruptan insana hitap eder. Örneğin 78 yaşındaki babam Palm Beach'de Polo tişörtüyle golf oynarken, 17 yaşındaki oğlum Lower East Side'daki paten parkında 90'ların Polo'sunu giyebilir. Polo, ikisi için de farklı anlamlar taşıyabilir.

Onu ziyarete gittiğim gün Lauren benimle 50. yıldönümünü kutlayacağı 88. kadın giyim defilesinin imajlarını paylaştı. Tavırlarında hız kestiğine ya da ilgisini kaybettiğine dair en ufak bir işaret dahi yoktu. Hatta bu şovun, sevdiği pek çok 'standardın' farklı bir yorumu ve karşılaştırması olacağı için çok heyecanlıydı. Neredeyse diğer tüm moda markaları gibi geçtiğimiz yıllarda Ralph Lauren de kendi payına düşen ekonomik zorlukları yaşadı. Hedeflenen stratejilere ulaşılıp ulaşılamayacağı şimdilik bilinmiyor. Tek bilinen, geçtiğimiz elli yılda şahit olduğumuz üzere, tasarımcının yarattığı bu büyülü dünyayı başarıyla ileriye taşımaya devam ettiği.