Sonsuza dek Paris
MODA

Sonsuza dek Paris

Giorgio Armani ve ilham perisi, İngiliz oyuncu Michelle Dockery, tasarımcının son Haute Couture koleksiyonunu sürpriz bir kar fırtınası eşliğinde sergiliyor.

GÜNCELLEME TARİHİ: 15 Temmuz 2019

Alexander Fury
Fotoğraflar Mariano Vivanco
Moda editörü Joanna Hillman

Giorgio Armani'nin bir kasaba çocuğu olduğu unutulmamalı. 1934 yılında İtalya'nın kuzeybatısındaki küçük katedral kasabası Piacenza'da doğan tasarımcı, hep büyük hayaller kuran bir çocuk olmuş. İtalya'da savaş sırasında ve sonrasında büyük sıkıntı çeken annesinden her zaman yüce bir kişilik olarak bahsediyor. Anlattıkları kulağa Roberto Rossellini ya da Vittorio De Sica tarafından yazılmış neorealist bir film senaryosu gibi gelse de yaşadıkları tamamen gerçek. "Sahip olduklarım çok az olmasına rağmen, daha fazlasına ulaşabileceğim fikrini benimsemiştim" diyor.

Armani'nin yaşam öyküsü, bu sayfalara yansıyan karelere benzer şekilde, film kesitinden alınmış gibi. Tasarımcının ilham perisi Michelle Dockery ise bu çekimde, sonbaharda devam edecek olan Downton Abbey dizisindeki Lady Mary karakteriyle karşımızda.

Malum, moda tasarımcısı olarak Armani bir film yıldızı kadar meşhur ve tanıdık. Milano'daki stüdyosunda, şu ana kadar tasarımlarını giyen Hollywood ünlülerini ezberden sayıyor: "Cate Blanchett, Leonardo DiCaprio, Kristin Scott Thomas, Richard Gere, Samuel L. Jackson, Jessica Chastain, Lady Gaga..." Şüphesiz, hayran listesi saydığı isimlerden çok daha fazlasını kapsıyor. Örneğin zamansız İtalyan stiliyle bir Armani hayranı olan Sophia Loren de listeye dahil.

Hollywood'daki isimleri giydirmeye başlamadan önce de Armani, bakış açısı olarak modadan ziyade sinemaya yakındı. 1980'de yönetmen Paul Schrader, American Gigolo filmi için o dönem pek tanınmayan Richard Gere'i giydirmesi için İtalyan erkek giyimin parlayan yıldızını görevlendirmişti.

Armani aynı zamanda 70'li yılların sonunda modaya bütünsel bir algıyla yaklaşan nadir isimlerden biriydi; onu hayatın ayrılmaz bir parçası olarak görüyor ve tasarımcıların sadece bir stil değil, yaşam şekli yaratmaları gerektiğini düşünüyordu. Günümüzde bu yaygın bir görüş olsa da, o dönem için devrimsel nitelik taşıyordu. Örneğin oyuncuları kırmızı halıda giydirmek, daha önce kimsenin aklına gelmeyen yaratıcı bir fikirdi. "Hollywood'da yeni jenerasyon bir oyuncu kitlesi doğuyordu. Önceki jenerasyona göre daha abartısız giyinmeyi tercih eden bir kitleydi bu. Kadın ve erkekler yeni bir imajla görünmek istiyordu. Stil anlamında bana yönelmeleri ise doğal bir seçim sürecinin sonucuydu." 1978'de Diane Keaton, Armani tasarımı giyen ilk Hollywood ismi oldu. 1992'de tasarımcı bu kez Oscar töreninde En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kazanan Jodie Foster'ı giydirdi. Her ikisi de onun imza niteliğindeki yumuşak dokulu, keskin hatlı bej ceketini giymiş ve son derece doğal bir şıklığa kavuşmuştu. "Kadınlar, zaten oldukları gibi güçlü ve feminen hissetmelerini sağlayan kıyafetler giymeli" diyor. "Kıyafetler onları maskelememeli ya da bir obje haline dönüştürmemeli. Aksine, bir varlık ve kişilik katmalı." Armani tasarımlarının Hollywood'u derinden etkilemesinin bir diğer sebebi de kariyerleri boyunca farklı karakterlere bürünen oyuncuların, kırmızı halıda gerçek kişiliklerini sergileme fırsatı yakalamaları.

Giorgio Armani için film dünyası, daha iyi ve güzel şeylerin hayalini kurmakla eşdeğer ve bu değer, çocukluk yıllarındaki hayallerle örtüştüğü için onun açısından ayrı bir önem taşıyor. Son 40 yıldır film yıldızlarını giydiren tasarımcı, "Filmler, benim jenerasyonuma gerçeklikten kaçmak için bir fırsat sunardı. Sinema, günümüzde dahi karşı konulmaz bir sihir oluşturmayı başarıyor" diyor. Bu dünyanın onun için karşı konuşmaz olduğu moda şovlarındaki sinematografik bakış açısında da hissediliyor. Örneğin geçtiğimiz Eylül ayında tanıtılan Emporio Armani koleksiyonu, Milano Linate Havalimanı'nda, devasa bir alanda sergilendi. Defilelere ev sahipliği yapan bir başka rafine mekan da Armani/
Teatro ve Armani/Silos müze kompleksi; her iki mekan da mimar Tadao Ando'nun imzasını taşıyor.

Yine de en sinematografik kurgu, onun Haute Couture şovlarında gözlemleniyor. Son iki sezondur Armani, Armani Privé markası altında topladığı nefes kesici koleksiyonları bir zamanlar Parizyen aristokrasinin yaşamış olduğu görkemli yapılarda tanıtıyor. Geçtiğimiz Ocak ayında sunulan İlkbahar 2019 koleksiyonunun defilesi ise Paris'te, Place Vendôme'daki Hôtel d'Évreux'da gerçekleşti ve altın varaklar, ışıltılı avizeler, devasa aynaların donattığı ambiyansıyla izleyenleri 17. yüzyıla doğru bir yolculuğa çıkardı. Arka planda Bernardo Bertolucci'nin The Conformist parçası çalıyordu ve modeller labirente benzer odaları dolaşırken seyirciye dokunma mesafesi yakınlığındaydı. Biraz melankolik de denebilecek bu
deneyim adeta insanları hayal kurmaya teşvik etti. Bazaar çekimi de Lady Mary rolündeki Dockery ile yine aynı şık ortamda gerçekleşiyor.

"Sık sık söylerim; eğer moda tasarımcısı olmasaydım yönetmen olmak isterdim. Kendi hayatımı konu alan bir film çekmeyi ve karakterimi Paul Newman'ın canlandırmasını arzu ederdim. Aslında ona böyle bir teklifte bulunmadığım için pişman olduğumu söyleyebilirim" diyor. Fakat Armani, bir tasarımcı olarak -yıllık 2.7 milyar dolar kazanca sahipkendi multi-milyarlık imparatorluğunu kurmayı başardı. Dahası, sadece kıyafet tasarımıyla sınırlı kalmayarak, Armani/ Casa ile ev dekorasyonuna, Armani/Dolci ile tatlıcılığa, hatta Armani/Flori ile çiçek tasarımına el attı.

Neredeyse tüm yaratıcı kişilikler gibi o da kontrolün tamamen kendisinde olmasını seviyor. Zaten sahip olduğu eşsiz vizyon da kıyas kabul etmeyecek türden. Defile arkasında ve atölyesinde defilelere hazırlanırken, modeller üzerinde elbiselerin duruşundan aksesuarların kıyafetlerle oluşturduğu uyuma dek her detaya bizzat kendi karar veriyor. Tabii ki asistanları ve tasarımcıları da her daim ona eşlik etmek üzere hazırlar. Bu isimlerden biri, kadın giyim departmanı baş tasarımcısı, Armani'nin yeğeni Silvana. Kendisi aynı zamanda Milano'da, Palazzo Orsini'deki couture atölyesinde terzi olarak çalışıyor. Keza Armani de kendi iş tanımını sadece yaratım süreciyle sınırlamıyor: "Benim adıma başka birinin karar alması imkansız. İşimin bir parçası da styling kısmını kapsıyor çünkü bu temel aşamada her detayı bir araya topluyorsunuz. Bu nedenle, hepimiz bir bakıma aynı zamanda stylist sayılırız."

Giorgio Armani'nin Haute Couture koleksiyonları genelde çelişki ve paradoks kelimeleri ile yorumlanıyor: Tasarımlar gerçekçiliği güçlü bir şekilde yansıtırken ("Bu dünyada olma sebebim, gerçek insanları giydirmek ve onların ihtiyaçlarını karşılayabilmek.") sinemadaki fantastik kurgudan fazlasıyla etkilendikleri de görülüyor. "Sinemayı sevme nedenim, beni bir yerden başka bir yere taşıyabilmesi" diyor Armani. Aslında bahsettiği bu gücün onun tasarımları için de geçerli olduğunu söylemek mümkün.