JJ Martin'den La DoubleJ’in öyküsünü dinliyoruz
MODA

JJ Martin'den La DoubleJ’in öyküsünü dinliyoruz

La DoubleJ’in çarpıcı desenlerinin öyküsünü kurucusu ve kreatif direktörü JJ Martin’den öğreniyoruz.

GÜNCELLEME TARİHİ: 18 Temmuz 2019

Çimen Uzsoy G.

Uzun süre modayı etkisi altına alan ultra sadeliğin panzehiri renk ve deseni bolca kullanan bir isim La DoubleJ. Marka henüz genç olsa da kurucusu JJ Martin, uzun yıllar Harper's Bazaar'da ve çeşitli moda yayınlarında yazarlık ve editörlük yapmış, yani hep modanın içinde yer almış biri. Üzerinize geçirdiğiniz an modunuzu yükseltme garantili bu tasarımları Türkiye'de Beymen'de bulabilirsiniz.

2015'te kurulan La DoubleJ kısa sürede büyük başarı elde etti ve kendine sektörde iyi bir yer edindi. Nasıl bir süreçti?
Pek çok mücadele ve muazzam tatmin anlarıyla dolu, harikulade ve çılgın bir süreç! Bunu herhangi bir yatırımcı olmadan, ufak bütçelerle yaptım. Çok ufak bir ekiple yola çıktık, zamanla büyüdük ama hâlâ yolun başındayız. Şu an Milano'daki ofisimizin görünümü derme çatma olsa da enerjisi çok yüksek.

Siz de bir zamanlar masanın diğer tarafındaydınız; Harper's Bazaar US editörlerinden biriydiniz. Bu deneyim La DoubleJ macerasında kendini nasıl gösterdi?
La DoubleJ'i kurmadan önce, 15 yıl boyunca Milano'da moda ve tasarım üzerine yazılar yazdım ve farklı alanlardan en yaratıcı İtalyan kadınlarla röportajlar yaptım; dolayısıyla bu işe başlarken editoryal yönüm çok güçlü ve aktifti. Yaklaşık yirmi yılda topladığım vintage koleksiyonumun bir kısmını online satmaya karar verdiğimde, aklıma ürünlerin modeller yerine gerçek yaratıcı kadınlar üzerinde sergilendiği, daha önce görülmemiş ve eğlenceli bir mağaza yaratma fikri geldi. Bu kadınların anlatılacak hikayeleri vardı ve ürünler onlara çok uygundu. İşin içine modelleri katmadığımız için de tasarruf etmiş olduk!

Renk ve desen hem markada hem de sizin kişisel stilinizde çok önemli bir yer tutuyor. Bu tutku nasıl başladı?
Küçük bir çocukken annemin dolabını karıştırır, 70'lerin muhteşem desenli kıyafetlerini giyip müthiş eğlenirdim. İçinde renk olan her şeyi çok severdim ve hep iri, çarpıcı desenleri sade tasarımlara tercih ederdim. Calvin Klein'da çalışmak üzere New York'a taşındığımda etrafımın fazlasıyla minimalist olması canımı sıktı, insanların sabahtan akşama kadar yalnızca siyah ya da beyaz giymesine tahammül edemiyordum. Ama New York aynı zamanda vintage tutkumun yolunu çizmesini sağladı. Chelsea Bitpazarı'nın ne harika bir yer olduğunu; Zara'dan, yepyeni tasarım kıyafetlerden başka, apayrı bir dünya olduğunu keşfettim. Asla tepeden tırnağa vintage giymem ama neredeyse her gün üzerimde en azından bir adet vintage parça olur.

Farklı desenleri bir arada kullanırken uyguladığınız bir kural var mı?
Kıyafet konusunda kurallardan çok hoşlanmam ama işinizi kolaylaştıracak püf noktaları verebilirim. İşe en basitten başlayarak, çarpıcı desenli bir kloş eteği lacivert ya da beyaz gömlekle eşleştirebilir ya da tam tersi, desenli bir gömleği basic bir etek ya da pantolonla kombinleyebilirsiniz. Sonrasında eğer biraz daha deneysel yaklaşmak isterseniz, floral ve geometrik desenleri bir arada kullanabilirsiniz ama bunu yaparken her zaman farklı ölçeklerde desenler kullanmalısınız yoksa "karman çorman" görünürsünüz. İyice ustalaştığınızda ise tek bir siluette üç farklı desene geçebilirsiniz. Aceleye gerek yok.

La DoubleJ'in anlamı açık ama okunuşu hakkında tereddütlerimiz var, kulağımıza farklı telaffuzlar çalınıyor. Fransızca gibi görünse de İngilizce okumak gerekiyor sanırım. Sizden doğrusunu öğrenebilir miyiz?
Bu gerçekten komik, sorduğun için çok teşekkür ederim. Marka İtalyan ama ben Amerikalıyım, dolayısıyla telaffuzu yüzde yüz Amerikan; Fransız okurlarımdan özür dilerim! "La" aslında benden 15 yıldır "La JJ" diye bahseden İtalyanlar'a referans olarak orada. Ben bunu çok eğlenceli buluyorum. Bazen "L.A. DoubleJ" diyenleri bile duyuyorum ve gülüyorum, Los Angeles'lı olduğum düşünüldüğünde mantıklı aslında. Tek mantıklı olmayan Fransızca telaffuz edilmesi.

İlkbahar/Yaz 2019 koleksiyonunuzu nasıl tanımlarsınız?
Edition 16'da yer alan tüm desenlerimiz ilhamı tropik orman renklerinden alıyor. İtalyan moda arşivlerinde bulduğumuz vintage desenlerle kreatif ekibimiz tarafından tasarlananların ortak noktası, etkileyici tonlar ve kontrastlar. TomTom desenimizde maymunlar, Elefante desenimizde ise ağaçlar
arasında gezinen dev filler var. Tema siluetlerde de kendini gösteriyor; etek ve elbiselerde püsküller ve asimetrik kesimler kullanıldı.

En çok rağbet gören parçalar hangileri? Bunu öngörmüş müydünüz?
La DoubleJ kurulduğu günden itibaren müşterilerimizin en sevdiği parçaları daimi koleksiyona dönüştürdük. İlk satışa sunduğumuz tasarım Swing Dress'ti; A kesimli bitişe sahip klasik bir tişört silueti. Hâlâ en çok talep gören parçalardan biri. Boy Shirt de yine zamansız parçalardan; düz kesimli, düğmeli bir gömlek sizi asla yanıltmaz. Müşterilerimizin çok sevdiği bir diğer parça ise Big Skirt. Aynı zamanda straplez maksi elbise olarak da giyebileceğiniz, desenli kumaş katlarından oluşan volümlü bir etek. Şu aralar Visconti Dress çok gözde. Bunların çoğu kolayca giyilen, oldukça feminen tasarımlar. Bence çoğu kadın için sihirli formül de bu zaten.

Sizin gardırobunuzun vazgeçilmezleri neler?
Trapezio, Visconti ve Bellini elbiseler favorim. Seyahat ederken ise Benzinaio tulumu tercih ediyorum.

Bundan sonrası için ne gibi projeleriniz var?
Şimdiye dek en iyi şekilde hazır giyim, dış giyim, mayo, tabak, nevresim, Murano kristalleri ve vazolar yapmak için çabaladık. Zorlu geçen birkaç aydan sonra artık biraz yavaşlamayı hak ettik sanırım. Takımımızı genişletmeyi, Avrupa'nın ötesine ve Amerika'ya doğru büyümeyi planlıyoruz. Ayrıca mağazalarımızda mücevher ve çanta gibi yeni ürün kategorileri var.