Alber Elbaz geri dönüyor
MODA

Alber Elbaz geri dönüyor

Moda dünyası bir süredir inzivada olan önemli yetenek Alber Elbaz'ın dönüşüne şahit oluyor bugünlerde.

GÜNCELLEME TARİHİ: 9 Aralık 2019

Moda dünyası bir süredir inzivada olan önemli bir yeteneğin dönüşüne şahit oluyor bugünlerde. 2015'te Lanvin'den olaylı ayrılığı sonrası birkaç işbirliği dışında adını duymadığımız Alber Elbaz; yapılan ortak bir basın duyurusuyla, sektörün 3. en büyüğü olarak anılan moda grubu Richemont ile yepyeni bir projeye başladıklarını müjdeledi. Kuşkusuz çok özlenmişti, tekrar hoşgeldi!

Çağla Bingöl

Ona couture'ün kralı diyorlardı. Hazır giyimle Haute Couture arasındaki çizgiyi flulaştıran bir tarz ile hazırladığı drapeli elbiseleri, fırfırlara olan sevgisi, büyük pop aksesuarları rahatlıkla en ağır tasarımlarla bir araya getirmesi ve parlak renkleri başarıyla kullanması onu moda dünyasının en önemli yetenekleri arasına yerleştirmişti.

Ancak sadece podyum başarısıyla değil; eğlenceli, renkli kişiliği ve her daim gülümseyen ifadesi ile yaptıklarını çok kolaymış gibi gösteren, kimseye büyüklük taslamayan tavrı da çok seviliyordu. Mesela koca koca kariyerli kadınların boynuna kocaman kolyelerle "Happy" ve "Love" yazmak istiyordu ve bu kabul görüyordu. Derken, 2015'in sonbaharında gelen ayrılık haberi ile herkes şok oldu. Lanvin'de Elbaz dönemi apansız sona ermişti.

BİR MEKTUPLA BİTEN İLİŞKİ
Bazı insanlar için işleri, hayatlarının en önemli ilişkisine dönüşür ya; dışarıdan bakınca da kimse biri olmadan diğerini anamaz... İşte, öyle bir beraberlikti Lanvin ve Elbaz'ınki. Hatta tasarımcının gülen yüzlü karikatürü markanın sembollerinden biri haline gelmişti. Sonra bir gün Elbaz'ın Paris'teki evine bir mektup ulaştı. O mektupta, Lanvin'deki görevinin son bulduğu yazıyordu. Emeklerinden dolayı teşekkür ediliyordu. Ayrılık sonrası sektöre klasik yalan söylenmişti: Hani ayrılan annebabanın çocuklara söylediği, kararı ortak aldık ve dost kalacağız yalanı.

Halbuki işin foyası çabuk ortaya çıktı çünkü Lanvin'in sahibesi, Çinli medya devi Shaw-Lan Wang ve markanın CEO'su Michele Hubain, Elbaz'ın tasarım konusunda artık başarısız olduğu için görevden alındığını ima eden açıklamalarda bulundu. Elbaz'ın altta kalacak hali yoktu. Mektupla işinin sonlandırıldığını ve asıl sorunun markaya yatırım yapmak istemeyen ve pazarlama konusunda başarısız olan yönetim olduğunu söyledi. Ayrılık sonrası katıldığı bir toplantıda, "Lanvin'den ayrıldığım ilk aylarda sürekli Paris sokaklarında yürüyordum. Her gün yağmur yağıyordu. Yürüyordum, yürüyordum ve yüzüne dokunduğumda elime gelen gözyaşları mıydı, yoksa yağmur damlaları mıydı, artık bilemiyordum" dedi o samimi tavrı ile. Ve devam etti, "Ama özgür olmanın harika bir tarafı var. 15 yıl boyunca neredeyse haftada 7 gün Lanvin'deydim. Erken sabahlar ve uzun geceler... Lanvin sonrası seyahatlerimde pek çok insanla bir araya geldim, mutlu olmadıklarını söylüyorlardı ve hepsi moda sektöründendi. Oysa bu bana göre dünyanın en iyi iş alanı; hep güzellikler, hayaller üzerine kurulu. Peki, hepimizi bu derece mutsuz ve nörotik hale getiren ne?" Aslında bu soru ile Elbaz, moda dünyasının uzun zamandır içinde bulunduğu tükenmişlik sendromunu ve yaratıcılığa küçük bir alan bırakan çıkmazını özetliyordu.

DÖNÜŞÜ UMUTLA BEKLENİYORDU
Hani sevdiğiniz birini camda beklersiniz ya, her an sokağın köşesinden yüzünü görecekmişsiniz gibi arzuyla. Moda dünyası da o arzu ile Fas asıllı İsrailli tasarımcının dönüşünü bekliyordu. Dior için Galliano'nun skandal ayrılığı sonrasında, daha Lanvin dönemi sürerken adı geçmişti Elbaz'ın. Sonra ne tesadüf ki 2015'te, tam da Elbaz'ın kovulduğu dönemde Raf Simmons Dior'daki pozisyonunu bıraktı. Acaba bu sefer gerçekten Dior'da Elbaz dönemi mi başlıyordu? Sonrasında da büyük modaevlerinden gelen her ayrılık haberinde önce onun adı anılır oldu. Ama o camdaki bekleyiş dört seneyi buldu, Elbaz hiçbir modaevinin yeni kralı olmadı.

YEPYENİ BİR BAŞLANGIÇ
Derken en beklemediğimiz anda, hiç beklenmedik bir haber geldi Alber Elbaz cephesinden. Kering ve LVMH gruplarından sonra listede üçüncü sırayı çeken ve Cartier, Van Cleef &Arpels, Piaget, IWC, Baume Mercier, Vacheron Constantin gibi markaları ile daha ziyade lüks saat ve mücevher pazarında ağırlığını hissettiren Richemont grubu, Yoox Net-a-Porter grubunun da dahil olduğu az markalı moda karması arasına giriyordu. Hem de çok yeni bir konseptle. New York Times'a konuyla ilgili verdiği kısa demeçte, "Daha imzayı atalı bir saat oldu. Kalbim hâlâ hızlı hızlı çarpıyor" diyerek anlaşmadan dolayı duyduğu heyecanı anlattı Elbaz.

AZFashion ismini verdikleri oluşum, kadınların gerçek ihtiyaçlarına cevap verecek bir start-up olarak karşımıza çıkmaya hazırlanıyor. Tasarımcı, açıklamasında önceki dönemde ağzının yandığı birkaç konuya da değinmeden geçmedi: "Ön koleksiyon, koleksiyon ya da post koleksiyon gibi şeyler yapmayacağız. İnovatif, dinamik bir start up olacak, hayalleri gerçeğe dönüştürecek. Zaman; biz tasarımcılar için en önemlisi bu. Düşünmek, hayal kurmak, gözlemlemek, üretmek için zaman. Richemont bana bunu verecek. Ayrıca biraz da kaynak."

Elbaz, önceki dönemde moda dünyasının gidişatı ile ilgili duyduğu kaygıdan bahsederken hep zamansızlığa değiniyordu. Bir de şüphesiz Lanvin'deki acı tecrübesinden sonra güven duyma ihtiyacından ki, bunun da Richemont görüşmelerinde karşılandığını belirtiyor. Tasarımcı, AZFashion'ı bir "Dream Factory" olarak tanımlıyor. Richemont yönetim kurulu başkanı Johann Rupert ise, "Alber Elbaz'ın yeteneği, deneyselliği, kadınlara ve onların memnuniyetine olan duyarlılığı grubumuza büyük değer katacak" diyor.

MODA SEKTÖRÜNE ARANAN TAZE KAN OLABİLİR Mİ?
Alber Elbaz, önceki yıllarda yaptığı bir konuşmada cool olmaktansa güncel olmayı tercih ettiğinden bahsetmişti. Ona göre en kötüsü, kendi tabiriyle "Miss America" sendromuydu. Yani her sene spot ışıkları altına başkasının gelmesi, öncekinin maziye gömülmesi. İşte, bu proje için isteği, hep güncel kalabilmesi. Bunun yolu da ona göre diva tasarımcı ya da sosyal medya starı olmaktan değil, kadınların gerçek ihtiyaçlarına cevap veren bir marka olmaktan geçiyor. Bu, bir süredir açmazda olan ve her fırsatta tükenmişlikten bahseden endüstrinin gerçek kahramanları, yani tasarımcılar için yeni bir yolun işaret feneri olarak algılanabilir. Artık tek hedefleri saygın bir modaevinin başına geçmek değil de yepyeni bir vizyon ile sektörün alışılmış dinamiklerini kırmak olabilir. Kuşkusuz Alber Elbaz gibi cesurca kolları sıvayanlar için tünelin sonunda ışık var.