Bir efsanenin eksantrik dünyası: Ralph Rucci
MODA

Bir efsanenin eksantrik dünyası: Ralph Rucci

Haute Couture Française Paris’e davet edilen ilk Amerikalı moda tasarımcısı. 22 ödül sahibi, hakkında 2 belgesel film yapıldı, 2 kitap yazıldı. Dünyanın pek çok yerindeki müzelerde ve New York Metropolitan Museum of Art’ta tasarımları sergileniyor. 2011’d

GÜNCELLEME TARİHİ: 8 Şubat 2020

Hatice Lale

Bize kendinizden bahseder misiniz?
1957 yılında Amerika'da doğdum. Çocukluğumdan itibaren modaya büyük ilgi duydum. Annem çok zevkli bir kadındı. Kumaş mağazalarını beraber gezerdik. Bugün olduğum yerde etkisini fazlasıyla hissediyorum. New York Fashion Institute of Technology'den mezun olduktan sonra Halston'ın yanında çalışmaya başladım, beni o yetiştirdi.

Kendi yolunuzu nasıl çizdiniz?
Halston'dan çok şey öğrendim. 1981 baharında ilk koleksiyonumu tanıttım. Çok heyecanlıydım. Her işi baştan sona üstlendim; kesimler, kumaşlar... Aslında ben moda dünyasını seçmedim, moda dünyası beni seçti. Ve biliyorum ki insan eli mucizeler yaratabilir.

Hangi moda tasarımcılarını beğeniyorsunuz?
Halston, Balenciaga, Givency, Coco Chanel, Pauline de Rothschild, Madame Grès, Giorgio Armani beğendiklerimden sadece birkaçı. Bu kişilerin ortak özelliği, modayı değil, kendi stil ve zevklerini ön planda yansıtmaları.

Haute Couture'ü nasıl tanımlıyorsunuz?
Sanatı, tekniği ve kumaşı birleştirerek bir kişiyi olduğundan daha iyi göstermeye çalışmak. Eğer bir kadın Haute Couture giyebilme şansına sahipse özgüveni artar. Çünkü bizler ona yakışanı dikeriz. Eğer bir kıyafet tek başına kendini tanıtamıyorsa, üzerinde konuşulmaya değmez.

Haute Couture ve hazır giyim; sizce bugün hangisi popüler?
Hazır giyim derim çünkü aralarında büyük fiyat farkı var. Bazı hazır giyim tasarımları çok güzel olabiliyor. Örneğin Max Mara mükemmel. Prada'nın kaşmir paltoları da çok güzel. Valentino ise en iyilerden biri.

Mentorlarınız kimler?
Balmain, Elsa Peretti, Halston sadece birkaçı. Onlardan tekniği, doğru ölçüleri kullanmayı, doğru kumaş seçmeyi ve sessizliği öğrendim. Sessizliğin önemi büyük.

Bir koleksiyona başlarken ilham için ilk nereye bakarsınız?
Önceki koleksiyonumdan tamamlanmamış fikirlerle yeni koleksiyonuma yaklaşırım. Parçaları toplar, yeni düşüncelerle başlarım. Her yeni koleksiyonun anlam ve mesajı farklıdır. Hepsi 1980'lerde ilk başladıklarımla bağlantılı. Her yeni koleksiyon enerjimi ve düşüncelerimi yansıtır. Marka olarak hedefimiz ise farklı kültürlerden gelen müşterilerle modern dünyanın tadını çıkarmak ve isimizi daha zevkle yapmak.

İşinize yansıyan hobileriniz var mı?
Resim yaparım. Bazılarını Como'ya gönderiyorum, orada kumaşa dönüştürüyorlar, değişik yerlerde kullanıyoruz.

Moda trendlerine bakışınız?
Hiç dikkat etmem. Her zaman kendi görüşlerimi ve zevkimi kullanırım.

Favori kumaşlarınız?
Tafta, şifon, kaşmir ve ipek. Kumaş konusunda takıntılıyım. Seçtiğim kumaşı elimle hissetmem gerek, benim için kalite çok önemli.

Sonbahar/kış için favori renginiz?
Siyah. Çok klasik. Her zaman zarif. Hiç şaşmaz.

Zor zamanlarınız olmuştur. Nasıl atlattınız?
Evet, oldu fakat çok ağır çalıştım ve zorlukları yendim. Bu yolda devam etmem için büyük bir güç hissettim. Valentino'nun bu dönemde bana büyük desteği oldu.

New York Walk of Fame'de isminiz var. Nasıl hissediyorsunuz?
Evet, 2011 yılında Halston'ın yanına ismim yazıldı. Orada olmak büyük bir şeref, bir varoluş.

Müşterileriniz arasında kimler var?
Martha Stewart, Elsa Peretti, Bayan Fisher, Joan Sbarro ve bütün tasarımcı arkadaşlarımın eşleri.

Unutamadığınız ve ders aldığınız bir tecrübeniz?
Varlıklı ve yardımsever bir kadın olan Bayan Fisher her şeyimdi. İki yıl önce 92 yaşında vefat etti. Senelerce onu ben giydirdim. Bence hayatta gerçek başarı birbirimizin yaşamında ne kadar etkili olduğumuz ve birbirimize ne kadar yardım edebildiğimizdir. Kendisinden çok şey öğrendim.

Yeni moda tasarımcılarına tavsiyeniz?
Çok çalış, önüne bak ve pes etme.