Korkunun karanlığında Paris Moda Haftası
MODA

Korkunun karanlığında Paris Moda Haftası

Dünyayı saran Covid-19 pandemisinin gölgesinde gerçekleşen moda haftası, girişte tüm davetlilerin ateşinin ölçüldüğü defileleriyle, bu sezon katılamayan önemli isimlerin yokluğuyla, özellikle son günlerinde zirveye çıkan tedirginlik hissiyle tarihinin unu

GÜNCELLEME TARİHİ: 2 Nisan 2020

SADELİĞİN DERİNLİĞİNDE BİR USTA: CHANEL
Chanel, Grand Palais'de bu kez daha alçak gönüllü bir dekor ile karşımıza çıktı: Seine Nehri'ni temsil eden aynalı bir zemin ve beyaz platformlardan adacıklar üzerinde yürüyen modeller, tercih edilen dekora paralel olarak daha sade, daha sessizdiler. Kreatif direktör Virgine Viard, Sonbahar/ Kış 2020 koleksiyonuyla, markanın köklerinin güvenli sularından uzaklaşmadan Karl Lagerfeld'in Chanel'ini "az çoktur" felsefesine yakınlaştırdı.

Kuşkusuz en dikkat çeken parça, modellerin tüm görünümlerini tamamlayan, kahvrengi-siyah kontrastıyla öne çıkan diz altı botlar oldu. Amiral düğmeli tüvit çeketler, Chanel logolu çoraplar, fırfırlı bluzlar ve akışkan pantolonlarla modern zaman korsanlarını anımsatan Chanel kadınları, bu sezon daha rahat bir stili, hatta athleisure akımına göz kırpan bir salaşlığı benimsediler. Aksesuarlar, koleksiyonun geneline nazaran çok daha cüretkardılar. Chanel'in sezon koleksiyonuna yöneltilen eleştirilerin ortak noktası ise Lagerfeld döneminden aşina olduğumuz o sihir hissinin yitirilmesi oldu.


LOUIS VUITTON'UN ZAMAN ÇARPIŞMASI
Sonbahar/Kış 2020 sezonunun kapanış defilesinde Louis Vuitton, zaman mefhumuyla oynayan ve bizi modanın farklı dönemlerini çarpıştırmaya davet eden bir koleksiyon sundu. Giyimin protokol kurallarını bir kenara atan ve anakronizmi bir tavır olarak benimseyen koleksiyonda, kreatif direktör Nicolas Ghesquière herkesi kendi tarihini kıyafetler aracılığıyla yeniden yazmaya çağırdı. Nasıl mı?

18. yüzyıldan fırlamış işlemeli frak ceketler minimal elbiselerle, süslemeli bolerolar paraşüt pantolonlarla, 16. yüzyılın fırfırlı elbiseleri ise teknik kumaşlarla buluştu ve her biri temsil ettiği dönemden sıyrılarak, yepyeni bir zamanın birleştirici parçası haline dönüştü. Defilenin arka planında da farklı dönemleri temsil eden kıyafetler giymiş 200 koro sanatçısı yer alıyordu. Görkemli sahne tasarımı ise Stanley Kubrick ile farklı filmlerinde çalışmış kostüm tasarımcısı Milena Canonero imzalıydı.


MIU MIU İLE EĞLENCEYE ÖZLEM
Her zaman birilerini etkilemek için, başarı için ya da bir iddiada bulunmak için giyinmeyiz, bazen de sadece kendimiz için giyiniriz. Miuccia Prada, Sonbahar/Kış 2020 koleksiyonunda tam da bu duygu üzerine yoğunlaştı ve modanın pozitif tarafını, mutluluğu yayma gücünü bize yeniden anımsattı.

Storm Reid, Rita Ora, Kaia Gerber ve Hadid kardeşlerin yürüdüğü Miu Miu podyumu, uzun paltolar, renk patlamalarıyla göz alan elbiseler, parıltılı aksesuarlar, hacimli taftalar, sıradışı ekoselerle bizi modadan zevk almaya davet etti. Savaş sonrası Avrupa'nın hayatın unutulmuş tatlarını yeniden keşfettiği, yaşamayı daha hafife aldığı halet-i ruhiyesine bir selam niteliğindeki tasarımlar, eklektik Miu Miu stilini yeni sezona taşıdı.


LOEWE İLE BİR RÜYA GÖRDÜM DÜN GECE
İspanyol modaevi, geleneği bozmayarak haftanın en konuluşan defilelerinden birine imza attı. Kreatif direktör Jonathan Anderson'ın zanaatkarlığı ön plana alan Sonbahar/Kış 2020 koleksiyonu, İspanyol ruhunu yansıtan Flamenko motiflerini couture detaylarla birleştirerek kelimenin tam anlamıyla "rüya gibi" tasarımlar sundu.

En dikkat çekici detay, Japon sanatçı Takuro Kuwata ile işbirliğinden doğan seramiklerin tasarımlara uygulanmasıydı. Düğüm detaylı sırt dekolteleri, grotesk omuz ve kol eklemeleri ve hacimli pelerinlerle Loewe, modanın güvenli sularında yüzmek yerine oyunlar oynamaktan çekinmeyen ve geleceğin hiç olmadığı kadar belirsiz olduğu şu günlerde bize heyecan aşılayan bir koleksiyon sergiledi.


RENKLERİN İÇİNDE HERMèS
Yüksek zanaatkarlığın temsilcisi Hermès, binicilik kültüründen beslenen mirasını bu sezon renk bloklarıyla birleştirdi ve ortaya sofistike bir koleksiyon çıktı. Piet Mondrian tablolarını andıran podyumda beyazın en asil halleri, renk patlamalarıyla bir araya geldi. Kreatif direktör Nadège Vanhee-Cybulski, mükemmelliğin detaylarda gizlendiği bu koleksiyonda kült tasarımcı Jean-Charles de Castelbajac ve onun iyimser evreninden ilham aldığını söyledi.