Sorumlu Modanın Öncüsü: Arzu Kaprol
MODA

Sorumlu Modanın Öncüsü: Arzu Kaprol

Sürdürülebilir moda, doğaya verilen zararı en aza indirmeye kararlı. Türkiye’nin en başarılı tasarımcıları, bu akımın en büyük destekçileri. Farkındalığı yüksek 12 isim, çevre dostu tasarımlarıyla Harper’s Bazaar’da.

GÜNCELLEME TARİHİ: 16 Nisan 2020

Moda Editörü Tuğçe Kılınçlı
Fotoğraflar Fırat Meriç
Röportaj Bade Çakar

ARZU KAPROL

Tasarımlarınız sürdürülebilir sıfatını hangi özelliklerine borçlu?
Tüm Arzu Kaprol koleksiyonlarında sürdürülebilirlik esaslarına göre üretilmiş kumaşları tercih ediyoruz. Bu tasarımlarda, geleceğin ipeği olarak bilinen ve tamamen geri dönüşümle oluşturulan bir kumaş kullandık; cupro. Tüm Arzu Kaprol BIZ koleksiyonunda, bu iki parça gibi zamansız tasarımlara yer vermeye çalıştık. Böylece, gereksiz tüketimin önüne geçmeyi ve anısı olan kıyafetler yaratmayı hedefliyoruz.

İlham kaynağınız?
Arzu Kaprol BIZ İlkbahar/Yaz 2020 Berrak/Lucid, dünyanın geçtiği zor döneme bir cevap olarak yaratılmış, sadeliği ve sadeleşmeyi yaşayan ve yaşatan bir koleksiyon. Doğaya, yaşama saygılı, kendinden emin feminen bir siluet en önemli özelliklerinden.

Sürdürülebilir bir tasarımı hayata geçirmenin zorlukları neler?
Sürdürülebilir moda henüz birçok alana göre daha bebek adımlarıyla ilerliyor. Ancak bu alanda yapılan yenilikler ve teknolojik gelişmelerin etkileri de bir o kadar büyük ve hissedilebilir oluyor. Birçok yatırım olmasına rağmen, hepsi henüz hazır giyime uygulanabilir seviyede değil. En büyük zorluk bu adaptasyon süreci.

Çevre dostu tasarım yaratırken trendlere bağlı kalmak zor mu?
Bugün birçok kumaşın çevreye daha az zararlı versiyonuna ulaşmak mümkün. Trendleri yansıtırken tek yapılması gereken daha derinlemesine bir araştırma ve özen.

Sürdürülebilir moda tam olarak ne demek?
Doğaya ve çevreye duyarlı bir üretim ekosistemi takip edilerek yaratılan tasarımlar olarak özetleyebiliriz. Temelinde daha az ve daha nitelikli moda üretimi ve satın alması demek.

Sürdürülebilir tasarımların olmazsa olmazları neler?
Doğa ve insan kaynağına duyarlı bir üretim süreci, dayanıklılık, ve elbette etik değerlerle yönetilmiş bir tasarım ve üretim süreci.

Sürdürülebilir moda algısını ilk ne zaman ve nasıl edindiniz?
Yolum TSK ile kesiştiği yıllardan beri giyilebilir teknoloji alanında projeler yapıyorum. Birçok sektörde olduğu gibi sürdürülebilir modada da en büyük yenilikler bu alandan başlayacak.

Bu algıyı gündelik yaşamınıza nasıl dahil ediyorsunuz?
Plastik kullanımımı azaltıyorum, su ve elektrik tüketimime dikkat ediyorum. Uzun süre önce pesketaryen beslenme düzenini benimsedim. Ancak en büyük farkı işimle yaratmaya çalışıyorum.

Bu alanda beğendiğiniz tasarımcılar kimler?
Öne çıkan birçok isim var ancak ben Ece Gözen ve Matteo Ward'ın ilham veren isimlerden olduklarını düşünüyorum.

Modanın bugünkü durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tüketim çılgınlığının son dönemlerini yaşadığımızı, estetik değerlerin sadece gösteriş ve daha fazla, daha çok, daha büyük gibi hep "daha" içeren, özünde yetersizlik yaratan bir duygudan beslendiğini görüyorum. Bu noktada modayı yaratanlar olarak, değerleri hatırlatan işler yapmamız gerektiğini düşünüyorum.

Sürdürülebilirlik algısı sizce nasıl yaygınlaştırılabilir?
Markaların birlikte yaratacakları kapsül koleksiyonların büyük etkisi olacağına inanıyorum. Bizim Mart ayında lanse ettiğimiz Arzu Kaprol x WWF koleksiyonu da bu amaca hizmet ediyor.

Hızlı modanın çevreye en büyük zararı ne?
Bugün tekstil endüstrisinin dünyayı en çok kirleten ikinci sektör olmasının başlıca sebebi hızlı üretim ve tüketim süreçleri. 20 sene öncesine göre yüzde 400 daha fazla kıyafet alıyoruz. Kıyafetlerin yüzde 35'i hiç kullanılmadan atılıyor ve çok az bir kısmı geri dönüştürülebiliyor. Geri dönüştürülemeyen kıyafetlerin çoğu üçüncü dünya ülkelerine gönderiliyor ve farklı alanlarda kullanılan paçavralara dönüşüyor. Tüm bunların negatif etkileri ise dünyada büyük bir iz bırakıyor.

Tüketicilere ne önerirsiniz?
Modanın var olma prensibinin ve tüketim alışkanlığının yeniden düşünülmesi, paylaşılması ve bu prensipte tasarlanması gerektiğine inanıyorum. Yapmamız gereken en temel şey; tüketici kelimesini düşünmek ve bu kavramı yeniden tanımlamak. Tüketmek yerine üreten, var eden, dönüştüren, kullanan ve yaşama değer katan bir bilinçte kelimeler yaratmalı ve bu farkındalığı hayatlarımıza da adapte etmeliyiz. Algımızı tüketimden uzaklaştırıp, dönüştürmeye, ürün ömrüne, nitelikli ürünlere ve sürdürülebilirliğe hızlıca çekmemiz gerekiyor. Bu çerçevede, uzun yıllar keyifle giyilebilecek kıyafetlerle bir gardırop yenileme sürecine girilmesi güzel bir başlangıç olur.