Gelecekten moda kehanetleri
MODA

Gelecekten moda kehanetleri

Moda dünyası şimdi bu soruya cevap arıyor: Pandemi sonrası değişim olacağı kesin ama rüzgar hangi yönden esecek? Önde gelen yatırım danışmanlarının “asrın en kötü krizi” olarak adlandırdıkları bu durum sadece ekonomik anlamda değil, ruhsal açıdan da hepim

GÜNCELLEME TARİHİ: 8 Mayıs 2020

Çağla Bingöl

Geleceğe bakmadan önce bugünü değerlendirmek gerek. Bir anda hayalet şehirlere dönen moda başkentleri ve metropollerin kepenk indiren mağazalarının her biri, bulunduğumuz sezonun kıyafetleri ile dolu. Yani sezonu yaşayamayan büyük bir koleksiyon grubu şimdi topyekün indirim etiketleri taşımaya hazırlanıyor. Hızla aksiyon alan fast fashion ve lüks modanın büyük oyuncuları da gelecek sezonun henüz dikişe girmeyen üretim siparişlerini iptal etmeye başladılar bile. Sektörde denen o ki, sadece Bangladeşli üreticilerin 1.5 milyar Dolar değerinde siparişi iptal olmuş geçtiğimiz birkaç hafta içinde. Bu örnek üzerinden, üretim merkezi olan diğer ülkeler hakkında da az çok fikir edinebilirsiniz.

Tüm bu kriz sırasında herkes, sınıfın altın çocuğu gibi duran internet satışlarına odaklandı. Fakat orada da daralma var. Çünkü yaşadığımız süreç her şeyden önce, karşılaştırıldığı 2008 ya da Büyük Buhran gibi finansal değil, insani bir kriz. Bütün insanlığı etkiliyor, en çok da alışveriş alışkanlıklarını. İnsanlar böyle dönemlerde öncelikli gereksinimlerine harcama yapıp, keyif için alışverişi azaltıyor. Hatta bazıları gelecek günlerin belirsizliğini göz önüne alarak tamamen kesiyor. Online alışveriş rakamları da bunu doğrular nitelikte. Mart 2019'a oranla Mart 2020'de Amerika ve Avrupa'da dijital platformlar üzerinden yapılan alışverişlerde yüzde 30 düşüş yaşanmış.

Credit Suisse kuruluşu adına açıklama yapan analist Michael Binetti'nin yorumuna göre bu salgın gelmiş geçmiş en büyük indirim dönemine vesile olacakmış. Boston Consulting Group ise lüks pazar ve moda sektörünün toplamında 450-600 milyar Dolar arası yıllık kayıp öngörüyor. Birçok ekonomistin birleştiği oran yüzde 35 civarında bir düşüş olması yönünde.

Modanın Yarını Hakkında Kehanetler
Korona salgınının Avrupa'da ilk duyulmaya başladığı günlerde Milano'da moda haftası yeni sonlanıyordu. Arkasından salgının gölgesinde geçen Paris Moda Haftası geldi. Dünyanın birçok yerinden defilelere katılmak için Paris'e gelen editörler, ünlüler, satın alma ekipleri ve influencer'lar moda başkentini sessizce birer birer terk ettiler, hatta çoğu moda haftası sona ermeden uçaklarında yerini almıştı bile. İptal olmayan şovlarda hem sosyal mesafe ayarlaması yapılmaya çalışıldı hem de insanın içine korku salan maskeler dağıtıldı. O günlerde Louvre Müzesi'nin de ziyarete kapandığı haberi geldi. Paris ve Milano normalde moda haftasının bitimi ile özel satın alma toplantıları için gelen ekiplerle dolar. Çünkü asıl satışlara; dünyanın hangi noktasındaki hangi seçkin butiğe hangi koleksiyonların gideceğine bu toplantılarda karar verilir. Ama bu ekipler beklenen geri dönüşü yapmadı. Çoğu satın alma seansı iptal olurken, diğerleri video konferans ve Face Time üzerinden gerçekleşti.

Moda takviminin normal akışında bir sonraki durak ara dönem şovlarıdır. Hani şu, modaevlerinin odaklandıkları ülkeleri ya da basın ve influencer kitlesini etkilemek için normal lokasyonlarından farklı yerlerde ya da zamanlarda yaptıkları defileler...

Ralph Lauren Nisan ayı için planladığı New York şovunu iptal ederken, Burberry Şanghay'da yapmayı düşündüğü defileyi ertelediğini duyurdu. Gucci Mayıs ayında San Francisco'da gerçekleşecek defilesini, Prada ise aynı dönem Tokyo'da yapmak istediği şovunu iptal etti. Geçtiğimiz yıl Michael Kors'un Capri Holdings bünyesine geçen Versace markası da 16 Mayıs'taki cruise şovunu bilinmeyen bir geleceğe öteledi.

Sonuç olarak zaten çok sıkışık olduğu konuşulan moda haftası takvimi her yönü ile tartışılır oldu. Bu kadar fazla defile gerekli mi? Bu kadar sık koleksiyon hazırlamak sürdürülebilir mi? Dünyanın birçok yerinden davetlileri iki saatlik bir organizasyon için uzak bir destinasyona uçurmaya, defileler için yüklü bütçelerle dev alanlar kurmaya, herkesin zamanını bloke etmeye değiyor mu? Bu soruları yüksek perdeden seslendirenlerden biri, Kering Group başkanı Françoise Pinault oldu. Artık biraz sadeleşmenin, biraz da dijitalleşmenin zamanı gelmiş miydi?

Dijital demişken, karantina dönemi insanlara ve markalara dijitalde başarının ne kadar önemli olduğunu gösterdi. Lüks ürün pazarının önde gelen oyuncuları şimdi kendi müşteri kitlelerinin kriz sonrasında mağazadan alışveriş alışkanlığını daha ne kadar sürdüreceğini öngörmeye çalışıyor. Evlerde geçen dönem şüphesiz ki markalar için de bir durup soluklanma, ileri yıllar için planlar yapma, kendini yenileme dönemi olacak. Bazı uzmanların görüşü, online olarak yapılabilecek her şeyin artık büyük ölçüde online'da yapılacağı yönünde. Yani artırılmış gerçeklik, sanal gerçeklik, online alışveriş ve danışmanlık gibi alanlar modaevlerinin ve lüks markaların gelişim hedeflerinden olacak. Bu bakımdan moda markaları, Net-a-Porter, Moda Operandi, Farfetch gibi lüks online satış sitelerinde bulunmak yerine kendi online alışveriş platformlarını yaratmayı düşünebilirler. Aynı zamanda departman mağazalar yerine kendi uzman personelleri ile müşterilerine dokunmayı tercih ettikleri, kendi perakende noktalarını çoğaltabilirler.

Ama tabii bu işin bir de diğer yüzü var. Bu kadar uzun süre sosyal izolasyonda kalan insanlar tekrar sokağa çıkabilip, ilk korkularını üzerlerinden attıkları anda; daha fazla reel hayatta olmak, denemek, yüz yüze güler yüzlü servis alarak alışveriş yapmak, onca para vererek satın aldıkları bir parçayı ezilmiş bir kargo kutusundansa şık kağıtlara, saten kurdelelere sarılmış paketlerinden çıkarmak, moda haftalarında sevdikleri insanlarla tekrar bir araya gelmek, hayatın içinde olmak, kısaca hayatı kutlamak isteyebilirler.

Böyle bir durumda moda haftaları her zamankinden çok daha önemli bir deneyim haline gelebilir. Sürdürülebilirlik açısından dünyayı daha az yoran çözümler bulmak kaydıyla…

Lüks Modada Gerçek Sürdürülebilirlik Çağı Başlıyor mu?
Moda arama motoru Lyst ve Google üzerinden yapılan aramaların toplamından elde edilen veriye göre son dönemde en popüler anahtar kelimeler; vegan deri, organik koton ve geri dönüştürülmüş plastik. Mesela Amerika'da vegan ayakkabı markası Veja'nın Campo sneaker'ları için yapılan aramalar bir yılda yüzde 115 artış göstermiş.

Salgın öncesi yayınlanan bir araştırmada, Milenyum ve Z jenerasyonu kitlenin yüzde 87'si alışveriş edeceği markayı seçerken sürdürülebilirlik karnesine baktığını belirtiyor. Tabii, bu tarz araştırmaların doğruluk payı, sürdürülebilirlikle uzaktan yakından alakası olmayan Fashion Nova gibi güncel markaların astronomik yükselişleri dikkate alınarak değerlendirilmeli.

Sürdürülebilirlik konusunda iki önemli yönelim öne çıkacak gibi duruyor. Bir tanesi, modanın örnek öğrencisi Patagonia'nın yaptığı gibi, markaların satın aldığımız ürünleri daha uzun süre kullanabilmemiz için onlara doğru bakmayı ve gerekirse tamir etmeyi öğretmeleri. Diğeri ise uzak ülkelerden büyük siparişler verip, sonra onları yok etmek zorunda kalmaktansa, daha yakın yerlerde, hatta lokal üretim yapmak. Böylece hem üretim adedi düşecek hem daha yakın tarihli çalışılacağı için anlık krizlerde iptaller azalacak hem de marka kendi ülkesine istihdam sağlayacaktır. Üretimin yapıldığı ülkelerin düzgün çalışma regülasyonları düşünüldüğünde, kalite de yükselecektir. Mesela siz saf Türk pamuğundan dokunmuş, giyince harika bir his veren, gardırop klasiği bir beyaz gömleği tercih etmez misiniz?

Önümüzdeki dönem herkes daha iyi olmaya çalışacak çünkü dünyanın neresinde olursak olalım, neye inanırsak inanalım, insanlık olarak doğaya, evrene ve birbirimize yaptığımız yanlışlar yüzünden bu halde olduğumuzu düşünüyoruz (komplocular hariç tabii). İyi bir şeyler yaparak bu hataları düzeltmek, kendimizi temize çekmek istiyoruz ve sürdürülebilirlik sığınmak için harika bir trend.

Bu arada, karantina döneminde sokağa çıkmayarak, az seyahat ederek, az tüketerek şimdiden global sera gazı salınımını yüzde 5 düşürmüşüz. Bu, İkinci Dünya Savaşı bitiminden beri en düşük oran. Topluca katkıda bulunduğumuz bir iyilik olarak not edilsin. Ancak büyük ihtimalle kısa sürecek çünkü dışarıya, insanlarla olmaya hasret kaldık. Alışveriş ve sosyalleşme ihtiyacımızı gidermemiz gerekiyor. Bu ihtiyacı da tahmin edebileceğiniz gibi yine fast fashion karşılayacak. Ama biz yine markalardan sürdürülebilir olmalarını talep edeceğiz, hem de her zamankinden daha büyük bir iştahla. Ve onlar da yine belirsiz bir geleceği işaret eden sürdürülebilirlik hedefleri ile bizim bu küçük oyunumuza dahil olacaklar.