Lüks moda yavaşlarsa
MODA

Lüks moda yavaşlarsa

Moda tasarımcıları uzun zamandır kendi aralarında moda takviminin hızına yetişemediklerini konuşuyorlardı ama kimse bu gidişi durduramıyordu. Pandemi ilanından sonra herkes şapkasını önüne alıp düşünmeye başladı. Çünkü ardı ardına gelen ve belirsiz dönem

GÜNCELLEME TARİHİ: 18 Temmuz 2020

Çağla Bingöl

Gucci kreatif direktörü Alessandro Michele geçtiğimiz günlerde moda takviminden çekildiğini açıkladı. "Artık hızın tiranlığı tarafından kısıtlanmak istemiyorum" söylemi dikkat çekiciydi. Saint Laurent da Gucci'ninkine yakın bir tarihte bundan sonra defilelerini kendi istediği tarihte, kendi marka takvimine göre yapacağını ilan etmişti. Sonunda birçok tanınmış tasarımcı birleşerek Moda Endüstrisine Açık Mektup bildirisi yayınladılar. Dries Van Noten'in başkanlığında yazılan bildiri; sezonların doğru zamanlarına (Sonbahar/Kış için Ağustos-Ocak, İlkbahar/Yaz için Şubat-Temmuz dönemi) geri çekilmesi, bir sezon içinde koleksiyonların dengeli olarak mağazalara bölüm bölüm girmesi, indirimlerin sadece sezonların son ayı olan Ocak ve Temmuz'da yapılması gerektiğini içeriyordu. Bildiriye Chloé, Beymen, Selfridges, Rodarte, Gabriela Hearst, Altuzarra, Liberty of London, Gucci, Acne Studios, Thom Browne, Missoni, Proenza Schouler gibi sektörün irili ufaklı birçok oyuncusu imza attı. Peki, bu bildiri bizi nereye götürür?


Gucci, 2020 Sonbahar/Kış defilesi The Ritual'da davetlileri dönen bir podyumu izlemeye davet etti.

Dipten Gelen Slow Luxury Dalgası Bazı trendler dipten yükselir, lüks modada yavaşlama da öyle oldu. Bir süredir düzenden yakınan tasarımcılar artık mevsim olgusunu kenara kaldırmış, ilkbahar/yaz şovunda kabanları, sonbahar/kış defilesinde mayoları podyuma sürer olmuştu. Nedeni basitti; artık global, hatta sürekli seyahat eden bir kitleye hitap ediyorlardı. Son dönemde bunun yanına eklenen bir başka akım, sadece gardırobu tamamlayacak parçaları sezon ötesi bir alışveriş anlayışıyla satın almak oldu. Bu, moda müşterisini ve dolayısıyla onu hedef alan markaları yavaşlamaya itti. Artık her sezon yeniden gardırop düzen bir müşteri kitlesi yoktu (bir grup Nouveau Riche Çinli alışveriş çılgınını saymazsak).

Markalar önceden departman mağazaların satın alma ekiplerinden şikayet ediyordu. Çünkü satın almacılar daha yeni ve daha fazlası için modaevlerini sıkıştırıyordu. Onların da özürleri hazırdı tabii; müşteri sürekli yeni bir şeyler görmek istiyordu ve müşteri her zaman haklıydı. Ama işte, bir pandemi dönemi, belki 5-10 yıl içinde yaşayacağımız değişimi bize 3 ayda yaşattı ve satın almacılar da, mağazalar da, modaevleri de aslında bir süredir müşteriden böyle bir talep gelmediğini gördü. Gelseydi, bu kadar uzun indirim dönemleri yaşanmazdı. Böylece modada Slow Luxury devri başladı.

Slow Luxury Ne Anlatıyor?
Tam da dönemin ruhuna uygun olarak bize yavaşlamamızı söylüyor. Artık her sezon baştan yazılan bir trend hikayesi yok. Onun yerine birbirinin üzerine katmanlanarak anlatılan bir tasarım hikayesi var. Bunu halihazırda yapmakta olan Jacquemus'un başarısı ortada. Ya da Christopher Kane'in. İşte, diğer markalar da artık bize yeni bir gardırop satın aldırmaya çalışmaktansa daha sürdürülebilir bir anlayışla elimizden tutacak ve daha tutarlı bir marka hikayesi anlatacaklar.

Bu, alışveriş alışkanlıklarımızın tamamen 'sürdürülebilir' bir tarza bürüneceği anlamına gelmiyor tabii. Geride bıraktığımız Mart-Haziran dönemine bakarsak, çok şaşırtıcı ürün gruplarının üst sıralara çıktığını görürüz. Lüks alışveriş portalı Moda Operandi'nin hazırladığı bir rapora göre pandemi ilanından sonra eşofman, casual giyim aramaları yüzde 85 gibi dev bir oranda artarken, ikinci sırayı dekorasyon ve ev kategorisi kapsasa da hemen arkasından mücevher ve sonrasında resort geliyor. Mücevher, tam da ekonomi allak bullak olmuşken yönelinecek bir alan değil diye düşünsek de 'canı sıkılan zengin' grubunu ve mücevhere yatırım olarak bakan daha pragmatik bir grubu unutmamak gerek.


Sotheby's online müzayedesinde rekor fiyata satılan Cartier Tutti Frutti bileklik.

Geçtiğimiz günlerde Sotheby's, bu dönemde yaptığı online müzayedelerde hiç ummadığı rekor satışlar yakaladığını açıkladı. İkonik müzayede evinin son açık artırmalarından biri, Cartier'nin 1930'lu yıllarda birkaç adet satışa sunduğu Tutti Frutti bileklikti. Önceki dönemde biçilen üst satış fiyatını yakalayamayacağı düşünülen bu parça, üzerindeki renkli taşların kusurlu kalitesine rağmen, nadirliğinden dolayı 600-800 bin dolar aralığında satışa sunulmuşken, tam 1 milyon 340 bin dolara alıcı buldu. Bu şaşırtıcıydı çünkü satış yeni bir mecra olan online müzayedede ve değerli taş piyasasının düşüşte olduğu bir dönemde gerçekleşmişti. Uzmanlar, bileklikte kusurlu taşlar olsa da öne çıkan değerin el işçiliği ve sanat olduğunu söylüyor. Yani mücevherde de yavaşlama olgusu yaşanıyor. Resort koleksiyonlarının salgının kendini en çok hissettirdiği, kimsenin bir daha ne zaman sokağa adım atacağını bile hesaplayamadığı dönemdeki yükselişini ise modanın 'escapism' yönü ile açıklayabiliriz.

Modada Escapism Zamanı
Moda, çoğu zaman tasarım gücü sayesinde ve bir kendini ifade biçimi olarak sanat ile iç içe geçer. Bu nedenle, yaşadığımız çoğu toplumsal olayın yansımasını sanat gibi modada da bulabiliyoruz. Salgın döneminden geçerken, en az alışveriş olacağını tahmin ettiğimiz kategori tabii ki Resort'tu. Kim tatile çıkabilecekti ki? Ama yine Moda Operandi'nin son dönem satış raporları ortaya şaşırtıcı bir sonucu çıkardı. Ev giyimi ve ev dekorasyon kategorilerini takiben, üst sıralarda Resort geliyordu. Bu, modanın kimi zaman gerçeklerden kaçış aracı olduğunun en defakto örneklerinden biri. İşler sarpa sardığında tasarımcılar daha pastel renklere, romantik çiçeklere, naif farbalalara sığınırdı zaten. Ama bu defa, içinde bulunduğumuz umulmadık durumda bunu tüketici tarafı yaptı. Modada escapism büyük ihtimalle önümüzdeki sezon da podyumda olacak çünkü salgını atlattıktan sonra, bu defa da post-pandeminin getirdiği yeni koşullarla savaşacağız. Yani bir süre daha escapism'in sağladığı konfor alanına ihtiyacımız var.

Lüks Yavaşlarsa Fast Fashion Ne Yapar?
Lüks modaevleri Jerry' se, Fast Fashion Tom'dur; biri kaçar öbürü kovalar. Biri tasarlar, öbürü ilham alır. Podyumda ne görürsek, her gün sarmaşık gibi hızla büyüyen ve bütün moda endüstrisini zaman içinde ele geçiren hızlı moda markalarının vitrinlerinde de görür olmuştuk. Peki, bugünlerde tam da lüks modaevlerinin yavaşlamasını konuşurken, Fast Fashion bu kadar büyük koleksiyonları nasıl hazırlayacak? Bu sorunun birkaç cevabı olabilir. Onlar da yavaşlayarak toplumdan gelen tepkileri azaltma yoluna gidebilirler. Bunu, sürdürülebilirlik sosu sürüp, 'yeşille yıkayıp' genç müşteri kitlesine satabilirler. Ya da son dönemde yapmaya başladıkları gibi daha çok iç veri toplayıp, kendi müşterilerinden gelen istekleri değerlendirebilirler. Veya yeni dönemde öne çıkmaya başlayan 2. el moda satış sitelerinde en çok rağbet gören ürünlere ve sosyal medyanın nabzına bakabilirler. Kısacası, Fast Fashion isterse müşterisi dışında onu kimse tutamaz. İşte, bu nedenle şimdi nefesler tutuldu. Yeni dönemde modanın müşterisi nasıl bir ruh haline bürünecek, salgın döneminden ne derslerle çıkacak, alışkanlıklarını nasıl değiştirecek, herkes bu soruların cevaplarını bekliyor.