Geçmişte yaşadıklarımız geleceğimizi etkiler mi?
MODA HABER

Geçmişte yaşadıklarımız geleceğimizi etkiler mi?

Psk. Danışman Aşkım Kapışmak anlatıyor...

GÜNCELLEME TARİHİ: 1 Ekim 2013

Ana rahmine nasıl düştüğümüz, yumurtada hangi süreçlerden geçtiğimiz, doğum anımız ve doğum şeklimiz bile yetmiyor artık çoğumuza. Daha da geçmişe gitmek istiyor bazıları. Şunu soruyor "Peki daha öncesi yok mu? Olmalı, önceden bir yerler de bir şeyler olmalı". Peki, neden diye sorduğunda "Dünyaya acı çekmeye gelmedim, önceden bir şeyler olmuş belki onun karşılığı bu". Çoğu kabul edemiyor yaşadıkları hayatta başına gelenleri, belki de daha iyilerine layık olduklarını düşünüyorlar. Haklılarda, her insan iyi şeylere layık ama iyi şeyler zorlukların arkasına gizli. Onları çözmeden anlamaz ki gelenin iyi mi kötü mü olduğunu, insan kıyas yapmadan nasıl bilecek hangisi ne diye? Bu hayatın çok geçmişi vardır belki ama o da milyarlarca yıldır bekleyen ruhlar âlemi olabilir. Kimse çözemedi, çözemeyecek de çünkü insan kendini araştırdıkça ne kadar tarafsız olabilir. Psikoloji bilimi için çalışmalar yapan Freud, psikanalizi bulduğunda çözdüğünü zannetti her şeyi, psikolojide her şey çözülemez ki. Başkaları çıktı reddetti. Hangisi gerçek, sonra dendi ki, hangisi kime iyi geliyorsa o kişinin gerçeği. Yine bize bırakıldı gerçekler, bize göre, bizim için. Öyle kitaplar okuyorum, öyle programlar izliyorum ki sürekli geçmişe gidin her şey orda hatta anne karnına gidin, hatta ve hatta geçmişte başka hayatlara gidin, diyorlar. Durun biraz ya, nereye gidiyoruz? Neden gidiyoruz?
Neden mi gidiyoruz? Çünkü bazı huylarımızı sevmiyoruz, bazı özelliklerimizi yakıştırmıyoruz kendimize. Kendimizi değiştirmek istemediğimiz ya da değiştiremediğimiz için nedenler üretiyoruz. Sonra bir yerlere yerleştirip kendimizi 'işte bu yüzdenmiş' diyoruz ve rahatlıyoruz. Sonra ne mi oluyor, yanlış zararlı davranışlara devam ediyoruz. Çünkü isteyerek değil geçmişte öyle olduğumuz için bugün bunu yapıyoruz diyoruz. Yanlış davranışların sorumluluğundan kaçıyoruz. Mutsuz, zayıf insanları ya geçmişle ya da gelecekle kandırabilirsiniz. Size bu durumla ilgili bir deneyimi anlatmak isterim. Yıllar önce kuantum denilen süreçle uzmanlık yaptığını iddia eden bir kişi eğitimlerime katılmıştı. Merak ettiğim için bir seansına gözlemci olmak istedim, kabul etti. Hatta bana geçmiş yaşam çalışması yapmak istedi. Merak ettiğim için kabul ettim. İnanmadığımı söylemedim onu kırmamak adına. Seans odasına girdik kendisi dışında 2 kişi daha vardı, onlar kim dedim, birlikte yapacağız çalışmayı dedi. Bana bir sorununu söyle dedi " gerginim ve insanlara güvenmiyorum ( herkes gibi )" dedim ve oyun başladı. Ben oturdum, ailemi anlatmaya başladım. Kendisi annemin diğerleri ise babamın ve ananemin rolüne girdi. Ayin yapar gibi konuşmalar yaptılar ve sonunda bana sorarak, annemin ilk çocuğunun bebekken öldüğünü öğrendiler. Sonuç; ölen abin senden dua bekliyor, onun bütün yetenekleri sana aktarılmış. Fantastik bir film izliyor gibiydim. Teşekkür ettim çıktım, bir daha da görüşmedim. Bu kadar da değil, bu kadar da olamaz. Ama bir seans yapıp 1000tl alıyorlar insanlardan. Ne garip merak duygusu insanlara bu paraları ödettirebiliyor. O parayla kendini geliştirmek varken... Gelgelelim geleceğe, insanların en büyük merakları gelecekte beni ne bekliyor? İsteklerim olacak mı? Dualarım kabul olacak mı? Ne zaman öleceğim? Bu iş kötü gider mi? O beni sevecek mi? O işe alınacak mıyım? Tabi ki insanların gelecekle ilgili endişesinin olması normal hatta biraz kaygı gereklidir çünkü yüzde yüz emin olmak ego hastalığına götürür. Çünkü geleceği kimse bilemez ve bilmemelidir de. Bir an için düşünsenize ölene kadar neler yaşayacağınızla ilgili her şeyi biliyorsunuz. An be an başınıza ne gelecek biliyorsunuz. Yavaş yavaş düşünürseniz eğer nasıl bir sonuca varırsınız? İnsanda tembellik arttıkça geleceği merak etme duygusu artar. Yaşam için mücadele edenin sadece yeterli kaygısı olur, oda sonuçların gücünün elinde olmadığını bilmesinden kaynaklanır. İyi ya da kötü hiçbir şeyden emin olma ama elinden geleni yap, hak ettiğin ne varsa eninde sonunda sen hazır olunca ve o da hazır olunca karşılarsın. Her sabah uyanıp ne yapacağımızı bildiğimiz halde mutsuzsak, yaşam amacımız yoktur, yani uğruna her şeyi yapabileceğimiz bir yaşamsal amaç. Yarın Neler yaşayacağını gerçekten merak ediyorsan; bugün en çok ne düşünüyor ve en çok hangi eylemde bulunuyorsan, az çok tahmin edebilirsin. Öyle ebeveynler var ki çocukları büyümeden gelecekte yaşayabilecekleri zorlukları düşünüp bugünlerini mahvediyorlar. Çocuklara sürekli, ileri de görürsün, bak neler çekeceksin, sen şimdi böyle yap yıllar sonra ne hale geleceksin, bana çektirdin sende çekeceksin gibi o kadar çok zehirli düşünceler aktarıyorlar ki, artık gelecek endişe merkezi olmaya başlıyor. Günlük dilde birbirimize en sık sorduğumuz soru nasılsındır. İnsanlar bu soruya ezber cümlelerle cevaplarlar. Aslında çoğunun içinde geçmiş korkuları ya da gelecek kaygıları vardır. İçinden hoşnut olmadan dışından, iyiyim, derler. Kendimize bile bu kadar samimiyetsiz iken başkalarıyla nasıl barışık olabileceğiz? Size şimdiki zamanda sorulan, o an için sorulan "nasılsın?" sorusunun cevabını gerçekten o anda kalarak verin. Kimse size nasıldın ya da nasıl olacaksın demiyor. Şu an nasılsın? Aklımıza geçmiş ya da gelecek gelir, hatırlar ya da kurgularız ama duygularını şimdiki zamanda yaşarız. Örneğin. Yolda yürüyor işe gitmeye çalışıyorsunuz. O an için yaptığınız şey, işe gitmek iken, aklınıza 3 sene önce yaşadığınız üzücü bir olayı getirdiniz. Olay zihinde canlanınca, olayın sizde yarattığı duygular da açığa çıkar. Yıllar önce kısmışsanız, utanmışsanız, acı çekmişseniz, o an içinde tekrar aynı duygular oluşur. Beyin gerçekle gerçek olmayanı ayırt edemez. Siz aklınıza getirdiğinizde tekrar yaşanıyor zanneder ve tekrar aynı duyguları üretir. Buda gösteriyor ki, bir kere bir olay Yaşarız ama günlerce, aylarca hatta yıllarca aynı olayı aklımıza getirip aynı acıları çekmeye devam ederiz. Bunun örnekleri etrafımızda çoktur, küçükken annesinden dayak yemiş birinin 40 yaşına gelip hala annesine "sen beni küçükken döverdin" diyerek hem annesini hem kendisini üzmeye devam etmesi. Ya da 4 sene önce boşanmış birinin kendi içinde bitiremedikleri için hala eski eşini gördüğünde "sen beni terk ettin, boşadın, hala kendime gelemedim" demesi. Bu örnekler çoğalır gider. Bunun nedeni başımıza gelenleri kabullenemememizdir.