Oyun başlıyor
MODA HABER

Oyun başlıyor

Psk. Danışman Aşkım Kapışmak anlatıyor...

GÜNCELLEME TARİHİ: 25 Ekim 2013

Ben bilmezdim insanların melek ya da şeytan olduklarını, hele kendimi hiç bilmezdim. Meğer bende, birilerinin meleği birilerinin, hep şeytanı olmuşum.
İnsan niyet ettiği anda başlarmış bu işler. Hem de duygularınla en çok boğuştuğun anda…
Hani bazen çok kızarsın ya birine, içinde yakıp yok etmek istersin. Duyguların öfke kusar mantığın durdurur ya öyle bir anda işte…
Beyin sevmez kararsızlığı bir şeylere karar ver, uygula der. Bunu fısıldar sinsi sinsi… İşte kızdığın anda bir karar vereceksin. Aslında niyet edeceksin.
Mesela canın yandı, can yakmak istedin. Eski bir radyo gibi beynin konuşmaya başlar;
"Sen bunu hak etmedin, sende ona bir şeyler yap, hadi bir şeyler söyle" der.
Sen buna niyetlendiğinde ama gerçekten çok istediğinde işte oyun başlar.
Tüm evren senin için öyle bir çalışır ki, senin bu olumsuz niyetine insanlar hizmet ederler. Hayat bakmıyor gerçekten ne istediğine, hepsini cevaplamak için kölen gibi çalışıyor.
Birileri çıkıyor karşına, bazen ailenden biri bazen sevgilin, bazen de arkadaşların. Senin düşünceni haklı çıkarıyorlar. "Bu hayatta altta kalmayacaksın, kötü olmak lazım, iyi oldukta ne oldu" bir sürü haklılık cümleleri.
İşte sen artık göremiyorsun gerçeği, hayatında herkes aynı ama bir anda sanki senin haklı çıkarmaya çalışıyorlar gibi. Ya da sen mi böyle algılamak istiyorsun?
Yapıyorsun kötülüğü, veriyorsun tepkini. Bir bakıyorsun yine herkes aynı…
Öyle bir illüzyon ki bu hayat… Düşündüğün her şey duaya dönüşüyor. Sen tesadüf zannederken aslında dileklerin gerçekleşiyor.
Bir ev alacağım diyorsun 2 sene sonra, başlıyorsun para biriktirmeye ama unutuyorsun ev alma hedefini. Aradan geçiyor zaman paran birikiyor. Başlıyor dualar yanıt bulmaya… Her gün okuduğun gazetedeki ev ilanları bir anda dikkatini çekiyor, otobüs durağında senin istediğin evi anlatan birilerini dinliyorsun, arabanla geçip durduğun yolların kenarlarındaki ilanlar sanki senin için yeni konmuş zannediyorsun. Her şeye tesadüfle bakarken alacağın evi buluyorsun.
Zannetme ki tesadüf bil ki çok istedin niyetinin karşılığı.
Bir anda isyan ediyorsun hayata, olmayacağım artık iyi diyorsun.
Öyle bir diyorsun ki, karşına iyi olmamanı sağlayacak yeni yeni insanlar olaylar çıkıyor. Oyun başlıyor. Ya oynayacaksın ya da oynayacaksın. Ama nasıl?
Tutuyorsun yıllarca kendini, o kadar acı çektin ki geçmişin de hep o acıları yaşamamak için doğru olmak istedin ömründe. Ama dayanamıyorsun artık ve patlıyorsun, "ben ne kadar kötü çocukluk yaşadım, bunları hak etmedim, yaptığım her şeyin sorumlusu annem babam" diyorsun. Oyun başlıyor. Suçlu gördükçe onları artıyor hataların. Aslında onları arıyorsun bulana kadar hata yapıyorsun.
Çok kesin konuşuyorsun bazen; -hayatta yapmam diyorsun, o kadar yoğun diyorsun ki. Yine oyun başlıyor. Hep yapmanı istiyor sanki hayat. Sürekli denenir gibi… Başa dönüp dönüp duruyor…
Diyorsun ki şimdi bana :- ben o kadar acı yaşadım bunları ben mi istedim yani?
Anla artık olaylar nötr, hiçbir etkisi yok olayın. Onları olumlu olumsuz yapan sensin. Senin tepkilerin. Tepki neyse sonra ona yakın olaylar artıyor.
Kırılıyor bir bardak, kıran ise çocuğun. Ya bağırıp çağırıp kırıyorsun çocuğu ya da sakin davranıp sadece kırılan bardağı topluyorsun. Ama anlamıyorsun bağırdığın çocuk sürekli bardak kıracak sen sakince bardağı toplayana kadar.
Aldatılıyorsun ilk defa, diyemiyorsun ne yapmam lazım diye? Bir tepki veriyorsun, yıkıyorsun her şeyi yine yanında kalıyorsun aldatanın. Aradan 10 yıl geçiyor bakıyorsun ki hala aldatılıyorsun ve her aldatılışında aynı tepkiyi veriyorsun. Yıkıyorsun her şeyi yine aldatanın yanındasın. Sonra isyan ediyorsun :- yeterrr
Ama hiçbir şey değişmiyor çünkü hayat sürekli aynı olaylı veriyor ve diyor ki:
-Ya tepkilerini değiştirirsin farklı olaylar yazarım, ya da sen hep aynı kalırsın arada bir yine aynı olayla uğrarım…
Sevgiler