New York etkinlik rehberi - Nisan
MODA HABER

New York etkinlik rehberi - Nisan

Baharın gelişiyle birlikte New York’ta, kışın hazırlıkta olan tüm büyük şovlar ve sanat etkinlikleri birer birer açan çiçekler gibi gün ışığına çıkıyor.

GÜNCELLEME TARİHİ: 15 Nisan 2019

Ayşe Sarıoğlu

Baharın yakışmadığı bir şehir yok ama belki de en çok New York'a yakışıyor. Şehirde Mart ile birlikte hız kazanan sanat şovları ve etkinlikleri Nisan'da tam gaz devam ediyor. Sanat pazarının önemli şovlarından The Armory Show, Affordable Art Fair, Art On Paper ve Spring Break Art Show'u Mart ayında geride bıraktık. Bu ay sanatla birlikte şehre bir başka güzellik getiren, binlerce şekil ve renkte orkidelerin yer aldığı Orchid Show'u (5-27 Nisan arasında Botanical Garden'da) ve yine her yıl düzenlenen, dünyanın dört bir yanından gelen çiçeklerin muhteşem aranjmanlarının sergilendiği Macy's Flower Show'u (1-7 Nisan arasında Herald Square'deki mağazada) kaçırmayın derim. Filme merakınız varsa 24 Nisan'da Tribeca Film Festivali, 26-30 Nisan arasında Fransız Film Festivali, 9-16 Nisan tarihleri arasında ise Latin Amerika Film Festivali kaçmaz. New York'ta bu ayın en önemli şovlarından biri de 19-28 Nisan arasında düzenlenen Auto Show. İşte, şehrin gündemindeki diğer şovlardan özel bir seçki.

HILMA AF KLINT - PAINTINGS FOR THE FUTURE

Hilma af Klint'in Amerika'daki ilk büyük kişisel sergisi. Vasili Kandinsky, Piet Mondrian ve Kazimir Malevich'in çağdaşı olan İsveçli sanatçı, erkek meslektaşlarından önceki soyutlama yıllarını keşfetmeye başladı ancak çığır açan sanatını büyük ölçüde özel tuttu. Sadece son zamanlarında resimlerini ve kağıt üzerindeki çalışmalarını ciddiye almaya başladı, nadiren sergiledi ve ölümünün ardından yirmi yıl boyunca gösterilmemelerini şart koştu.

Nihayetinde eserleri 1986'ya kadar görülmemişti, ancak sonraki 30 yıl boyunca resimleri ve kağıt üzerinde çalışmaları ciddi ilgi görmeye başladı. Bir doğa ve portre ressamı iken kısa zamanda gözün görebildiğinin ötesindeki soyut kavramları ifade etmeye çalışan ressam, çok renkli, çok cesur, yaşadığı ve yarattığı yıllara göre fevkalade radikaldi. 1906 ile 1915 yılları arasında ürettiği resimleri, kısmen Klint'in maneviyatçi pratiği aracılığıyla gerçekliğin mistik görüşlerini ifade etme çabasını yansıtıyordu.

Hem biyomorfik hem de geometrik formları, geniş ve samimi ölçekleri, kompozisyon ve renge maksimum, minimalist ve indirgeyici yaklaşımları içeren çarpıcı tarzı ile çok çeşitliydi.Bu işlerin sarmal bir tapınağa kurulmasını hayal etse de, bu plan hiçbir zaman gerçekleşmedi. The Paintings for the Temple'ı (Tapınak için Resimler) tamamladıktan sonraki yıllarda, af Klint en ilginç çalışmalarından bazılarını yarattı. Çalışmalarının bu araştırması, ABD'de sanatçıya adanmış ilk büyük kişisel sergi olacak. Ayrıca 16 Nisan'da, sanatçı hakkında bir oda operasının ABD prömiyerini de görebilirsiniz. Librettist Mira Bartov'un yönettiği HILMA, Ulrika Lilliehöök'ün kostümlerini ve Fredrik Glahns imzalı bir seti sunuyor. Sergi, 23 Nisan'a kadar Solomon R. Guggenheim Müzesi'nde.

THE PHOTOGRAPHY SHOW

Dünyanın en prestijli ve yılın en büyük fotoğraf etkinliklerinden biri olan The Photography Show, çağdaş, modern ve 19. yüzyıl fotoğrafları dahil olmak üzere çok çeşitli, müze kalitesinde çalışmalar sunan, fotoğrafçılığa adanmış en uzun süreli fotoğraf sergisi.Fotoğraf tabanlı sanat diye tanımlayabileceğimiz video ve yeni medya da bu şovda büyük ölçüde yerini buluyor. Dünyanın her yerinden çok sayıda galerinin katıldığı etkinlikte hem çağdaş hem de vintage fotoğrafların en iyi örneklerini bir arada görmek mümkün.

Her yıl uluslararası fotoğraf sanatı dealer'ları tarafından sunulan fotoğraf şovu, düşündürücü fikirleri, yeni trendleri ve fotoğrafçılıkta yer alan benzersiz süreçleri tartışmak üzere önde gelen küratörleri, sanatçıları, koleksiyonerleri ve yazarları bir araya getiriyor. Çok sayıda söyleşinin de yer aldığı şov, fotoğraf severler için kaçırılmayacak bir fırsat. 4-7 Nisan tarihleri arasında Pier 94'da.


LUCIO FONTANA - ON THE THRESHOLD

Kırk yıldan uzun bir süre sonra Amerika'da gerçekleşen ilk büyük sergisi, yirminci yüzyılın en yenilikçi sanatçılarından olan Lucio Fontana'nın kariyerini yeniden incelemekte. Arjantin doğumlu İtalyan ressam, savaş sonrası dönemin simgesi haline gelen Cuts serisiyle tanınıyor. Sergi, bu ikonik çalışma grubunun olağanüstü örneklerini sunuyor. Aynı zamanda Fontana'nın seramik alanındaki mükemmel çalışmalarını ve
sanatçı ile izleyicinin alanını bütünleştirmek için yaptığı radikal hareketini içeren yapıtları da sergide. Fontana'nın bir heykeltıraş olarak kendini arayışına da şahit olabileceğiniz etkinlik, 14 Nisan tarihine kadar The Met Breuer'de ve 16 Nisan tarihine kadar Fifth Avenue Gallery 913'te görülebilir.


JOAN MIRO - BIRTH OF THE WORLD

"Siz ve tüm yazar arkadaşlarım bana çok yardım ettiniz, bu sayede birçok konuda anlayışımı geliştirdim..." Joan Miró, Fransız şair Michel Leiris'e 1924 yazında, dağların arasında bulunan küçük bir köy olan Montroig'daki ailesinin çiftliğinden böyle yazdı. Aile çiftliği ve Katalonya bölgesindeki deniz... Sonraki yıl, Miró'nun şiir, yaratıcı süreç ve maddi deneyimlerle olan yoğun etkileşimi, onu The Birth of the World'ü boyamaya teşvik etti. Bu imza çalışmasında Miró, şiirsel ihtimal prosedürlerini hatırlatan şaşırtıcı bir şekilde boya uygulayarak büyük boy tuvalin zeminini kapladı. Ardından, çizilenden daha az boyanmış bir dizi resimsel işaret ekledi, kırılan sözdizimini, takımyıldızlı alanı ve rüya gibi avangard şiir görüntülerini son derece yaratıcı bir resim biçimine dönüştürdü.

Daha sonra bu çalışmayı "bir tür genesis" olarak nitelendirirdi ve sürrealist şairin arkadaşları da çalışmasına The Birth of the World adını verdi. MoMA'nın bu rakipsiz sergisinde, Miró'nun bahsi geçen çalışmaları ile diğer büyük eserleri birlikte yer alıyor. Eşsiz görsel dilinin uluslararası üne kavuştuğu yıl olan 1920'de yaptığı birkaç resim, kağıt üzerinde çalışmaları, baskıları, resimli kitapları ve nesneleri, şiirsel sürecinin ve resimsel evreninin gelişimine dair yeni bir ışık sunuyor. Sergi, 6 Temmuz'a kadar Museum of Modern Art'da ziyarete açık.


JULIAN OPIE

İngiliz sanatçının 2004'te City Hall Park'taki sunumundan bu yana Manhattan'daki ilk sergisi, New York çevresindeki topluluklarda yaşamı oluşturan insanları ve günlük rutinleri ele alıyor. Yıllar içinde Opie, şehirlerde ve kendi çevresindeki insanlarda, bireylerin ve toplumun portrelerini üretmek için dünyanın homojenizasyonunu sessizce gözlemledi. İster bir gökdeleni, ister Cornish kıyılarındaki sakin bir manzarayı ya da bir şehir parkındaki koşucuları yeniden yaratmak olsun, Opie gözlemlediği renkleri ve şekilleri yansıtan özel bir alan yarattı. Resim çekme eylemi ve bunun dünyayı dolaşma ve dünyayla etkileşim kurma yeteneğimizi nasıl etkilediğine dair etkileyici portreleri dünya çapında ses getirdi. Sergi, 20 Nisan'a kadar Lisson Gallery Chelsea'de görülebilir.


FRIDA KAHLO - APPEARANCES CAN BE DECEIVING

Her işinin merkezinde olan etnik köken, sakatlık ve politika temalarıyla, Meksikalı sanatçının benzersiz tarzı kimliğinin ayrılmaz bir parçasıydı. Appearances can be Deceiving (Görünüş Aldatıcı Olabilir), Amerika'da ikonik ressam için düzenlenmiş son on yıldaki en büyük sergi olmasının yanında, 2004'te yeniden keşfedilen ve envanteri bulunan giysilerini ve 1954 yılındaki ölümünden bu yana birikmiş diğer kişisel eşyalarını da gösteren ilk sergisi.

20. yüzyılın Meksika sanatını kutlarken, ünlü Jacques ve Natasha Gelman koleksiyonundan önemli resim, çizim ve fotoğraflarını, ayrıca onunla ilgili tarihi film ve posterleri de birlikte sergiliyor. Tehuana elbiselerinin kayda değer örneklerinden, çağdaş ve Sömürge öncesi takılarından ve yaşamı boyunca kullandığı el boyaması korselerin ve protezlerin bazılarından oluşan Kahlo'nun kişisel eserleri, Mexico City'de evi olan ressam ve eşi muralist Diego Rivera'nın özel mülklerinden derlenmiş. Kahlo'nun görünüşünü nasıl yarattığını irdeleyen, kişisel ve toplumsal kimliğini, kültürel mirasını ve siyasi inançlarını yansıtan sergi, 12 Mayıs'a kadar Brooklyn Museum'da sergileniyor.


JEAN-MICHEL BASQUIAT - XEROX

20. yüzyılın en önemli sanatçılarından ve neo-dışavurumcu sanat hareketinin öncülerinden olan Jean-Michel Basquiat, bu hareketi kendine özgü figürasyon ve şiir dili ile birleştiren eşsiz tarzıyla tanınıyordu. Kariyeri boyunca geleneksel resim, çizim ve heykel araçlarının ötesindeki yaratma yöntemlerine başvurdu. Bu seçkide, sanatçının Xerox makinesini sınırsız motif kullanmasına izin veren bir üretim yöntemi olarak kullandığını görüyoruz. İlk Xerox baskısı, 1979'da Jennifer Stein'la yarattığı, boya sıçratılarak çizilmiş metinler içeren, fotokopileştirilmiş, monte edilmiş ve etiketlerden gazete kupürlerine birçok materyale yerleştirilmiş bir dizi küçük, renkli kolajdı. 80'lerde ise, kolaj uygulamasının tanımlayıcı bir unsuru haline gelen Basquiat, fotokopi makinesini resim yapmak için temel bir araç olarak kullanmaya başladı. Bu sürükleyici Xerox resimleri, önceki eserlerinden motifler de dahil olmak üzere sanatçının günlük deneyimlerinden geri dönüştürülmüş işaretler içeriyor. Aynı zamanda onu dijital öncesi çağın öncüsü olarak konumlandırıyor. 31 Mayıs tarihine kadar Nahmad Gallery'de.