Eskiye nazaran, yeniye laf atan Ramazan Kıyaslamaları
MODA HABER

Eskiye nazaran, yeniye laf atan Ramazan Kıyaslamaları

GÜNCELLEME TARİHİ: 17 Temmuz 2012

Sizi bilmem ama benim çocukluğumda ramazan, yılın en hareketli ayıydı. Günler öncesinden hazırlık yapılır, kilo alacağım endişesi yaşamadan gönül rahatlığıyla yenen baklavalar, mantılar, zeytinyağlı sarmalar mideye hüp diye indirilir, iftar sofraları bol gülmeceli festival havasında geçerdi. Masaya fazladan konan tabak ise, tanrı misafiri gelsin gelmesin asla kullanılmaz, misafire saygı gözetilirdi ki, mutlaka misafir gelirdi. Yaz, kış ve bayram temizlikleri olarak seneyi dörde bölen dip köşe temizliği, ben küçükken ramazan gelmeden de yapılır, dip köşenin dibine vurularak, evler senede tam tamına beş ana temizlikle parlardı. O zamanlar ev kadınları vardı, yoğunlukla sayıca fazlalardı. Şimdilerde, evinden çok kariyerine vakit ayıran kadınlar, işlevsellik dışında görselliği de ön planda tutarak sağlıklı beslenme uğruna öğünlerini kaçırmadan, üç beyazdan mümkün olduğunca uzak durarak dengeli beslenmeye başladı başlayalı, ramazan sofralarının tadı kaçmakla kalmadı, unutulmaya yüz tuttu desek hiç de yanlış olmaz. Beslenme uzmanlarının bas bas bağırarak anlattıkları ramazanda dengeli beslenme kurallarına uyanlar da olmasa, ramazan sofraları neredeyse kurulmayacak, ilerleyen zaman içinde tamamen tarihe karışacak. Başka bir nedeni yok ise bahane gösterenlere, çare arayana çare bol diyor bizi biz yapan kültür öğelerine önemle dikkat çekiyorum. Sözüm, kültürsüzlükten yakınan yeni bir nesil daha olmamasından…

Ramazan davulcusu cidden kafa mı şişiriyor?

Bir ramazan davulcusuyla konuştum da söylüyorum. "Eskiden kimsenin başı şişmezdi, hatta sahurda yediklerinden ikram eden, tatlı ikram edenler bile olurdu. Şimdi kafa şişiriyoruz, ne oldu da böyle oldu?" diye sorarken yakınıyor ramazan davulcusu Ramazan Abi. Bu sorunun cevabını kendisine veremiyorum, çünkü ben de bilmiyorum. Teselli de edemiyorum, ne oldu da böyle oldu size soruyorum…

Gizemli bir tat "Boza"

Çocukluğunuzdaki ramazanların en sevdiğiniz tarafı neydi? Benimki karanlık sokakta yankılanan nameli nameli "bozaaa" bağırtısıydı. Bozacının ağır ağır yürürken, nameli seslenişi, eski ramazanların bir imajı olarak hafızamdaki yerini almıştı. Nedense bu uzaktanmış gibi gelen, aslında kapımızın dibinde biten ses oldukça gizemli gelir, hatta zaman zaman içimi ürpertirdi. Kelime anlamına biraz kafa yorunca da soluğu camda almak kaçınılmaz olurdu. Boza da öyle değil midir? Gecenin karanlığından, evimizin içine kadar giren bu eşsiz tat görünürde soğuk akışkan, ağızda bıraktığı tat ise, bir o kadar samimi ve tatlı. Boza bu anlamda benim için hala gizemini koruyan karanlığın içinden gelen tatlı bir eğlence içeceğidir.

Dans eden pideler

Teker teker ilerleyen pide sırasında başa yaklaştıkça, iştahınızın kabardıkça kabardığını, kıpır kıpır dans eder gibi görünen pideler bir elinize geçse, çiğnemeden yutacak gibi olduğunuzu görür gibiyim. Fırıncının "Yumurtalı mı, yumurtasız mı olsun?" sorusuna istinaden seçmeli cevabınız size kalmışken, hazır sofranın tek eksiği olan pideyi bekleyen ev ahalisinin gözleri çoktan yolda kalmıştır da, söylenmeye başlamışlardır bile…

Tek eksik demişken…

Sofranın tek eksiği pide olmuştur. O da son anda alınır ki, sıcaklığıyla verdiği lezzetten ödün vermesin. Eksiksiz oturulurdu ramazanda iftar sofralarına. Evin reisi ya da eli hamurdan çıkmayan kadını mısır çarşısına gider, bir aya mahsus da olsa yiyecek alış verişini, pastırmadan hurmaya, güllaçlık malzemeden tüm baharatlara eksiksiz yapar, sofrasını hazırlardı. Geliri ne olursa olsun, diğer aylardan ayırdığı ramazan ayını sultan ilan eder ve sultanlara yakışır sofra hazırlamak uğruna bütçesinin büyük bölümünü yiyecek alışverişine harcardı. Ve yine bu tutum da unutulmaya yüz tutmuş, nerede o eski ramazanlar dedirtircesine düşündürmeye alıkoymuştur bizi. Şimdilerde her gün aynı sofra, bir gün evde bir restoranda…

Ramazan topu evrim değiştirdi

Bu ayda insanın açken sadece ramazan topu sesiyle kendine geldiğini ve yediğinin tadına vardığını gözlemliyordum. Ta ki yerini havai fişek alana kadar. Birçok yerde yapılan havai fişek ve benzeri uygulamalar ramazan topunun yerini tutmuyor, o nostaljiyi yaşatamıyor. Ayrıca korkutucu tonuyla, yenecekleri boğaza diziyor.

Ben böyle düşünüyorum, ya siz?