IFW’nin birkaç minik dedikodusu
MODA HABER

IFW’nin birkaç minik dedikodusu

Birkaç gün geç kalmış bu yazımda size moda haftasının farklı yüzünden bakarak yazıyor olacağım.

GÜNCELLEME TARİHİ: 19 Ekim 2012

Geç kalmışlığımın nedenini tembellik olarak algılamayın lütfen, malum doğum izninde olan ben, 6 aylık bebişten fırsat buldukça diğer işlerimi yapıyorum. Hatta hiçbir sezon hiçbir defileyi kaçırmadığım, hem catwalk alanında hem de Backstage'de yakından takip ettiğim ve röportajlar yapıp, yazılar yazarak tamamladığım moda haftasını bu sezon yalnızca seçmece birkaç defileyle geçiştirmek durumunda kalıyor ve en çok da el değiştiren organizasyon işlerini ve de izleyicileri merak ettiğimden tüm şartlarımı zorlayıp katılıyor oldum.

İstanbul'da moda haftası demek, tasarımları izlemek dışında, takipçilerin kendi stillerini ortaya koydukları yegane bir zaman dilimi demek. Yurtdışındaki moda haftalarında izleyiciler en salaş, hatta neredeyse ev kıyafetleriyle moda haftasına katılıp yalnızca tasarım izlemeye gidiyorken, bizde bu işler tasarımcının izleyiciden ilham aldığı konumda olmasıyla göze çarpıyor. Türkiye'de birkaç isim dışındaki modacılar, yalın tarzlarıyla show sonrası izleyicilerini selamlarken, takipçilerin marjinal stilleri objektiflere konu oluyor. Bundan şikayetçi miyim? Hayır.

"Moda geçer, stil kalır" (Coco Channel)

Renkli insanları oldum olası severim. Özellikle de stil sahibi olanları. Dikkatinizi çekiyorum, modaya uyanları değil, stilleri olanları. Hatta geçen sezonlara nazaran bu sezon sık rastlamadığımız, en azından benim gördüğüm iki yabancı basın mensubuyla yapmış olduğum röportajda, sizce moda nedir diye sorduklarında, Coco Channel'in sözlerini hatırlatarak "Moda geçer, stil kalır" şeklinde yanıt verdim. Aslında Fashion Week'in aralıksız takipçilerinin amacı modayı takip ediyor olmak değil, bakış açılarını genişletmek, hayal gücü analizi yapmak. Bu da benim teorim tabii.

Moda haftası satın alacağın kıyafeti seçme yeri değil!

Bu yüzden de hani defile sonrası "Bu tasarımlar nerede giyilir ki, ben beğenmedim!" şeklinde laf atanlara verilecek cevabım var. Buradaki amaç zaten insanların günlük giyecekleri kıyafetleri sergilemek olsaydı bu kadar ihtişama ne gerek olurdu? Fikrimce amaç show olmalı. Tasarımcının hayal gücünün sınırlarını bilmeliyiz ki, neler yapabileceğiyle ilgili fikrimiz olsun. Etkilendiğin modacının dükkanına giderek stilinden yararlanabilesin, haksız mıyım? Yani "Show must go on!" diyorum.

Beklenen IFW patlaması elimizde patladı

Organizasyona el atan dünyaca ünlü organizasyon firması IMG ile, IFW'yi 7.sezonunda çok iddialı bekliyorduk. Ancak beklentiler sanki biraz boş çıktı. Mekan olarak İTÜ Taşkışla'dan sonra doğru bir seçim olan 3 No'lu Antrepo, bir önceki Santral İstanbul ve TRT binası yanındaki çadırdan çok daha iyiydi. Hatta backstage çok daha ferah, hazırlık açısından da rahat görünüyordu. Bu konuda tebrik ediyorum kendilerini. Amma velakin gel gelelim defile alanındaki iletişim sorununa. Hepimiz biliyoruz ki, sosyal medya her şeyde olduğu gibi bu tip organizasyonlarda da çok önemli. Internet anında yanımızda biten en yakın arkadaşımız olmuşken, defile alanındaki internet sorunu kullanıcılara soğuk terler döktürdü. İnternet çekmiyor! Böyle bir saçmalık olabilir mi? Catwalk bölgesinden çıkıp, hatta binadan uzun uzadıya uzaklaşmanız gerekiyor ki, sosyal paylaşım sitelerinde gerekli paylaşımlar yapılsın, aktarımlar gerçekleştirilebilsin. El kol bağlanmıştı vesselam. Bu organizasyondaki en büyük eksiklikti kanımca.

Sponsorluk krizi moda haftasını bitirdi

Tabii en önemli konulardan biri de sponsorluk olayı. Vogue'nin Istanbul Fashion Week ana sponsorları arasında olması Türkiye'nin en iyi dergileri arasında gerginliğe yol açmıştı. Cosmopolitan, Harper's Bazaar, Elle, Marie Claire, Instyle, L'Officiel gibi hatrı sayılır dergiler IFW'yi takip etmeme kararı almışlardı. Nitekim Hürriyet yazarlarından Onur Baştürk Moda Tasarımcıları Derneği Başkanı Mehtap Elaidi'ye konuyu sormuş, Vogue'nin ana sponsor olmadığı, medya sponsoru olduğu ve iletişimsizlik sorunu olduğu yanıtını almıştı. Tüm dergilerin orada olmasıyla bu işin güzel olacağını ekleyen Elaidi'nin açıklamasına karşılık dergiler yine de IFW'yi es geçti. Catwalk oturma düzeninde Vogue dışında hiçbir dergi çalışanına rastlamadım ben. Boş kalan yerler için iletişim firması çalışanına dergiciler nerede şeklinde sorduğumda aldığım yanıt asıl ilginç olanı oldu.

"Dergi isimlerini mahsus yazdık, aslında bu alanlar sponsorlara ayrıldı". Bu ilginç açıklamaya gülsem mi, kızsam bilemedim. Ancak hiç profesyonelce bulmadım. Hiçbir moda haftası böyle bir muamele görmemişti. Ve bence haklılardı da. Medyanın az bulunuşuyla çok sönüktü bu sezon IFW, heyecansızdı… Hatta birçok bilinen isimli blogger bile gelmedi defilelere. Bu işler ince işler, sıkı dokumak gerek.

Tasarımlar ve biraz da dedikodu…

Hani yapmayayım, yapmayayım diyorum ama kendime hakim olamıyorum:). Tabii başta da söylediğim gibi bebişimden ötürü tüm defilelere giremedim bu sezon. Ancak her gün 2-3 defileyi de kaçırmamaya özen gösterdim, zamanıma uyanlardan kastım. Açıkçası tasarımlar fiyaskoydu, isim vermeyeyim. Ancak show ve tasarımlarıyla çok sevdiklerim de oldu. Ben size onlardan bahsedeyim, biraz da dedikodu yapayım.

Çiğdem Akın'ı çok sevdim!

İlk kez karşılaşmış olduğum Çiğdem Akın, tasarımları ve Show'uyla göz kamaştırıcıydı. Doğadan esinlendiği toprak tonlarıyla günlük kullanıma uygun, rahatlık ve salaşlık ön plandaydı. Backround'da doğa olayları dönerken dantellerle deriler, penyelerle kombine edilmiş dans ediyordu. Lazer kesimlerle ise derinlik verilmişti. Formlar, kesimler ve renklerin bir arada kullanılma şekli çok başarılıydı. Defile sonlarına doğru olgun yaşlı kadın ve erkek manken doğa olayları içerisinde gökten inen melekleri anımsatıyordu. Alkış patlamasına da neden oldu. Bir eşcinsel manken kullanıp, Show'unu tamamlandı. Müzikler de muhteşemdi.

Simay Bülbül bekleneni yine başardı, hem de sevgilisi olmadan

Simay'ın defilesi kaçırmak istemediklerimdendi. Çok severim tarzını vs. Derileri, tül ve trikoyla harmanlanmış. Aplike baskılı deri taytlar da çok hoştu. Yalnız defilede manken kızların fizik ve yüzlerini incelemeye gelen göbekli adamlar gözümden kaçmadı değil. Hala, bu devirde? Davet etmeyin arkadaşlar bunları! İnceleyin kim ne için gelmiş, bir dahakine davetiye falan yollamayın lütfen ama… Ayrıca bir diğer dikkatimi çeken nokta ise, belki haberdarsınızdır Simay Bülbül'un uzun uzadıya sevgilisi aynı zamanda iş yaptığı, hiçbir defilesini hatta IFW'deki hiçbir defileyi kaçırmayan, çıkışta bol dövmeli kollarıyla objektiflere poz veren zat, Umut Eker. Tabii ayrılalı aylar oldu. Bu sezon Simay Bülbül defilesinde olmadığı gibi, hiçbir defilede de yoktu. Peki, iş ne oldu iş? Aşk bitti, yapa paydos durumları hiç yakışmadı hiç! Ancak bir ara yeni yeni takılıyor olduğu Nas Elmas'ı görür gibi oldum, rüzgar gibi geçti misali… Her neyse. Simay'ın yolu fazlasıyla açık, tarzıyla yaşam stiliyle kendisini kanıtlamış bir kişilik.

Hakan Akkaya tabuyu yıktı

Malum "Bugün ne giysem?" isimli programdan önce Hakan Akkaya'nın isminden pek de haberdar değildik. Yarışmayla birlikte daha çok sevmeyeni olmakla birlikte, fanları da oldukçaydı. Açıkçası tavırlarından ben de çok hoşlanmıyor sürekli yukarı kalkan o alaycı kaşını bir çırpıda indiresim geliyordu. Bu yüzden, bakalım ne yapmış edasında defilesine katıldım. Erkek defilesiydi ve açıkçası hem Show'u hem de tasarımlarıyla pek şaşırttı bendenizi. Bu nedenle kendisi tebrik ediyorum. Guy tasarımlar da vardı Show'unun parçası olaraktan. Ancak beni asıl şaşırtan Yaşar Nuri Öztürk Hoca oldu. Sanırım takım elbise tasarımlar üzerinde odaklanmış bir defile beklerken, guy arkadaşlar kendisini oldukça şaşırttı. Oturma alanında en önde oturmuşken, kafasını yere eğip eğip duruyor, şaşkınlığını saklayamıyordu:). Ben de tabii bunu fırsat bilip hemen yanına gittim ve bir fotoğraf çektirmek istedim, hoşuna gitmiş ve pozunu da vermiş oldu. (Hayatımda fotoğraf çektirdim 2. Tanıdık isimdir kendileri. İlki de birkaç yıl önce, Sex and the city, Ugly Betty, Devil wears Prada vs gibi filmlerin stil danışmanı Patricia Field olmuştu. Kendisiyle Türkiye'de ilk röportaj yapan isim olaraktan da övünürüm:). Hiç mütevazi olamayacağım, hayranıyımdır.) Yaşar Nuri Öztürk bana göre Hakan Akkaya'nın alkış toplayan showunda, hatta IFW boyunca görmüş olduğum en bomba isimdi, tahmin edersiniz ki…:) Unutmadan, defileyi de beğenmiş olduğunu vurguladı sorduğumda…

Tuvana Büyükçınar da izlediklerim arasındaydı. Tuvanam'ı zaten beğenir, bu seferki tasarımlarında ipekler, şifonalar, transparanlar, çeşitli versiyondaki şifon gömlekler, geometrik desen ve objeler, çizgiler, payetlerle karşılaştık. Ancak sanki bazı objelerde dünyaca ünlü markaların birinden copy yapılmış hissi verdi. Yine çok hoştu.

Uğurkan Erez disiplini!

Catwalk'lar başarılıysa bilin ki arkasında disiplinine hayran olduğum bir isim yatmakta. Uğurkan Erez. İşinin ehli, defile yönetiminde üzerine tanımadığım bir isimdir kendisi. Hem lafını dinleten hem de şeker gibidir kendisi. IFW'nin de vazgeçilmezidir. Başka işlere dal dalmasına ancak, bu işin sana ihtiyacı var, sağlığın el verdiğince bırakma emi, Uğurkan Abi!