O kadın…
MODA HABER

O kadın…

GÜNCELLEME TARİHİ: 27 Ocak 2011

Hepimizin hayatında bir ''O Kadın'' var…
Hepimiz birer ''O Kadınız''…

Elindeki telefon, kulağına yapışmış bir halde duran ve sürekli olarak:

''Haklısın''
''Tabii ki onun hatası''
''Hıhı''
''Harika bir cevap vermişsin''
''Senden iyisini mi bulacak''
''Elbette, o kız senden daha çirkin'' diyen bir kadın görürseniz, O'dur!

Ev telefonu, sürekli olarak meşgul sinyali veren kadın da, O'dur!

Ayda en az bir sabah, bir gece önce içtiği şaraplar ve yanında meze niyetine dinlediği dertler yüzünden, baş ağrısıyla uyanan kadın da, O'ndan başkası değildir!

O…
İlişki başlarken hiçbir söz hakkı olmayan ama ilişkiye herkesten daha fazla mesai harcamak durumunda kalan kadın…
İlkokul sıralarında başlattığı bir arkadaşlığın bedelidir belki ona bu ilişki…
Belki de üniversiteye ilk gittiği gün tanımıştır, ileride ''deli aşkı'' yaşayacak olan arkadaşını…
Olan olmuştur.
Arkadaşlık başlamıştır ve O'nun arkadaşı da her normal kadın gibi âşık olup, ilişki yaşamaya başlamıştır.
İşte o gün, O'nun hayatının değişeceği gündür…

Önceleri mutludur arkadaşı adına. Sevinir; en yakın arkadaşı bir ilişki yaşamaya başladı ve âşık oldu diye.
Tamam, yine mesai harcıyordur o ilişki için ama ''mutlu mesaidir'' bu.
Dakika dakika dinler, aslında kendisiyle hiçbir ilişkisi olmayan ''o ilişkiyi''.
Ezbere bilir ne konuştuklarını, ne yediklerini, ne içtiklerini, ilk ne zaman öpüştüklerini…
Arkadaşının midesinde kelebekler uçuşuyordur ve o da içine kelebek kaçmış mide kendisininkiymiş gibi mutlu olmak zorundadır.
Bir süre sonra sıkılır onların hayatının her noktasını bilmekten ama aslında ileride bu günleri mumla arayacağını bilmez…
Bilse zaten o anda, daha ilişki mutlu anlarını yaşarken, bitirir hemen o arkadaşlığı ama bilmez işte!
Sonra o lanet dönem gelir ve O KADIN'ın hayatı kâbusa dönüşür…
Arkadaşı ilk ağlayan telefonu açtığında onu teselli eder…
Bunun ilk ve son olacağını ümit eder. Hatta emindir bu ilişkinin kendisi için çok sorun olmayacağından.
Aslında belki de tam da bu kısımda, güvenlik bariyerini araya koymalıdır ama arkadaşlık duyguları ağır basar ve olaya dalar… Elinde değildir…
Başlamıştır…
Sonu gelmez kavgalar, ayrılmalar, barışmalar, aldatmalar, yalanlar, ihmaller, takipler kulağındaki telefon aracılığıyla onun beynine girer.
İşin kötü tarafı şudur: Ne derse desin, ne öneride bulunursa bulunsun hep zorda kalacaktır…
Harcadığı zaman, yaşadığı stres, kendi hayatının bloke olmasını saymıyorum bile…
''Haklısın'' dese; arkadaşı iki gün sonra barıştığında, ''haklısın'' dediği için arkadaşı tarafından ''sevgilisini haksız bulan insan'' olarak kabul edilecektir.
''Haksızsın'' dese zaten arkadaşı onun beynini kemirecektir hatta belki kanını emecektir…
''Ayrıl'' dese olmaz, ''Ayrılma'' dese hiç olmaz…

Ne diyeceğini bilemeden yaşar o süreci…
Hep havada kalan yorumlar yapmayı öğrenir bir süre sonra, sorumluluk almamak adına…

Sonra şanslıysa, arkadaşı o ilişkiyi bitirir ve en fazla 2 ay daha ''ayrılık acısı temalı'' tacize maruz kalır ve hayatına döner. Hayatına dönerken arkadaşının artık eski olan sevgilisini de tarihe gömer çünkü ''o alçak adama'' selam vermesi bile arkadaşı tarafından kafa derisinin yüzülmesi ile bile sonuçlanabilir… En az arkadaşı kadar düşman olmak zorundadır ''o adama''

Eğer daha da şanslıysa arkadaşı bir daha ilişki yaşamaz ama hiçbir ''O KADIN'' o kadar şanslı değildir…

Hepimizin hayatında bir ''O Kadın'' var…
Hepimiz birer ''O Kadınız''…

Koruyalım O KADINLARI…
Ellerinde olmadan, fikirleri sorulmaksızın yaşamak zorunda kaldıkları bir ilişki sonucu yıpranan O KADINLARA sahip çıkalım…

Tanrı aşkına, rahat bıraksak ya birbirimizi…
Kime ne, bizim yaşadığımız ilişkiden!? Neden sohbet ve kısa dertleşmelerle yetinmiyoruz da; O KADIN'ın ömrünü yiyoruz kendi ilişkimiz için!
Yanlışsa yaşadığımız ve mutsuzsak, bitirebiliriz… O KADIN'ın beynini yediğimizde ilişki mi düzeliyor?
Yorum ve akıl mı bekliyoruz, O Kadın'dan? Hayır, ne derse desin, dinlemiyoruz ki!
Bildiğimizi okuyoruz sonuçta…

Paylaşım da bir yere kadar…

O KADINLARI daha fazla yormayalım artık…