Tek mi, çift mi?
MODA HABER

Tek mi, çift mi?

En yakın arkadaşım sevgilisi ve ben...

GÜNCELLEME TARİHİ: 7 Şubat 2011

3- 5- 7…
Dokuza hatta on bire kadar yolu var…
Bir arabada görebilirsiniz, üç kişiyi… İki kadın, bir erkek ya da iki erkek, bir kadınla tamamlanır o üçlü…
Bir restaurantta karşınıza çıkabilir 5 kişilik bir masa; iki çift ve bir tek olarak…

Evet, çiftlerle yaşamak zorunda kalan tek insanlara takıldım ben bu hafta. Ve hayır, ben onlardan biri değilim.

Ya da evet, onlardan biriyim ama konu ben değilim! Kişiselleştirmek istemiyorum bu gözlemimi…

Rahatsız olduğumdan değil, sadece genele yayasım var, gördüklerimi!

İlk gençlik yıllarında kimseyi rahatsız etmez bu durum. Kimse gocunmaz en yakın arkadaşın ilişkisindeki üçüncü kişi olmaktan.

Arabada sağ arka koltuk hep onlarındır. İlişki yaşayan arkadaşları tarafından ''yalnız bırakılmamak'' için sürekli her yere davet edilirler… Her iki cinsin de başına gelebilir ama genelde kadınlar yaşarlar ilişkideki üçüncü kişi olmayı. Çünkü ''kızlar'' en yakın arkadaşlarını yalnız bırakmazlar. Bunun da iki sebebi vardır: zaten eve gider gitmez telefonda ayrıntılı bir şekilde anlatacakları bir randevuyu, söz konusu arkadaşa canlı izletmek ve gerçekten de arkadaşlarını yalnız bırakmamak…

Bazen bir dördüncü kişi eklenir bu gruba; 3.tekil şahsı çifte çevirmek adına ama niyeyse yolunda gitmez o durum. 3.tekil şahıs, öyle kalmaya devam eder.

Otuzlu yaşlara kadar herkes gereğini yaşar bu durumun ve bu şekilde yaşamak kimseyi rahatsız etmez.

Ama…
Ama otuzlu yaşlara girdiğiniz anda durum değişir.

Üçüncü tekil şahıs olan ve 3'lü rakamlara geçmiş bu kadın artık yaşanan durumdan; arabanın arka sağ koltuğunda oturmaktan, yemeklerde, davetlerde kişi sayısını ''tek sayıya'' çıkartmaktan, sürekli olarak kendisine ''kör randevular'' ayarlanmasından, ''çift'' olmayı başarmış arkadaşlarının ''ilişki'' nasihatlerinden sıkılmaya başlamıştır.

Aslında rahat bırakılmak ister.

Aslında belki de sosyalleşmek gibi bir çabası yoktur zaten. Belki de vardır ama bunu ''bekâr'' arkadaşlarıyla yapmak istemektedir. Bu arada tüm arkadaşları bekârlığa veda etmişlerse de, yeni arkadaşlar edinmek ister. Ama bir türlü çıkamaz o çarkın içinden. Çünkü herkes iyi niyetlidir. Herkes onun iyiliğini istemektedir.

'' Yalnız oturma işte, sen de gel'' der bir arkadaşı; iyi niyetlidir ama ''yalnız kadın'' evde oturmayı tercih etmektedir. Ve yine ama ''Evde kalmak istiyorum'' dediği anda depresyonda olduğu düşünüleceği için ''hayır''ında çok ısrarcı olamaz.

''Ama sen de çok fazla beklenti içindesin, kimse mükemmel değil ki; önüne çıkan fırsatları değerlendir ve biriyle bir ilişki yaşamaya başla'' der başka bir arkadaşı… Anlatamaz hayatında kimseyi istemediğini… Herkes onun da bir ilişki yaşamak istediğini sanmaktadır ve ne derse, desin kimse ikna olmayacaktır o dönemi yalnız geçirmek istediğine…

''Neyini beğenmedin geçen gün tanıştırdığımız doktorun'' der başka bir iyi niyetli, bizim ''yalnız kadın'', sağ arka koltukta içinden 100'e kadar sayarken… ''Eblehti'' demek ister ama ''o ebleh'' muhtemelen arkadaşının sevgilisinin, yani o anda arabayı kullanan adamın arkadaşı olduğu için ne olduğu belli olmayan kelimeler mırıldanmakla yetinir. İçinden arkadaşına ''dilini eşek arısı soksun'' şeklinde lanetler yağdırmayı da ihmal etmez o arada!

Arkadaşlar yetmiyormuş gibi aile büyüklerinin ve aileye yakınlıklarıyla bilinen ''şehir araştırmacıları'' da girer bazen devreye. Şehir araştırmacıları, yalnız kadının ailesine dost olduğu için ve yalnız kadını çift haline getirmeyi görev edindiği için sürekli olarak ''damat adayları'' bulan insandır. Kendi işini, gücünü bırakır ve araştırmalarını hayırlara vesile olması için kullanır. Ama onlar ve aile belli bir noktada vazgeçerler. Çünkü yalnız kadın, onların ortaya çıkarttığı adamlara arkadaşlarının önerdiği adaylardan daha ters davranır. Arkadaşlarının adaylarına kibar bir şekilde yaklaşırken diğer adamlar cevaplarını daha şiddetli şekilde alırlar. Bu yüzden aile ve şehir araştırmacısı, daha fazla rezil olmamak ve çift yapmaya çalıştıkları, sinirleri bozulmuş yalnız kadın yüzünden daha fazla arada kalmamak için 20-30 denemeden sonra bırakırlar…

Ama arkadaşlar, ne sürekli yeni birini tanıştırmaktan vazgeçerler ne de kadını sürekli olarak oradan oraya taşımaktan…

Biri gider, biri gelir adayların…

Kimseye anlatamaz 3.tekil şahıs olan yalnız kadın derdini.

''Tek olmadan çift olunmaz'' demek ister hatta bazen de der ama kimse dinlemez…

Nazlanıyor zanneder herkes…

O arada sadece yalnızlığa, kendini yaşamaya, kendiyle kalmaya ihtiyacı olduğunu içinden bağırmaya devam eder.

''E hadi artık evlen'' diyenlere; ''sen evlendin de ne oldu'' deme isteğini bastırır. Çünkü o evliliği gerçekten saçma bulduğunu söylerse ''kıskanç'' damgası yiyeceğini bilir.

Arka sağ koltukta kendi istediği zaman oturma hakkı olmalı yalnız kadının; sürekli kör randevulara gönderilmek istemediği anlaşılmalı, eğer evlenmeye karar verirse bunu kendi istediği için yapacağını ve evlenmiş olmak için evlenmeyeceğini anlatmasına izin verilmeli, klişeleşmiş ilişki cümlelerinden bıktığı fark edilmeli…

Yazık ama gerçekten 3.tekil şahıs olmaya alışmış yalnız kadınlara… Onlar, 3.tekil şahıs olan erkeklerden daha şanssızlar çünkü…

İyi niyet ve yardım etme çabası da bir yerde bitmeli gerçekten…

Bazen gerçek anlamda kendimize ihtiyaç duyuyoruz ve yalnız kalmak istiyoruz…

Kendim için söylemedim; ben diğer kadınlar adına konuşuyorum…

Ben yalnız kalma hakkımı önceki dönemlerde yeterince kullandım ve şimdi çift olma zamanım…

Şimdi tek olmayı öğrenen Pınar'ın, çift olma vakti…

Not: Anne, bak elimden geleni yaptım!