Bir tutam sihir
MODA HABER

Bir tutam sihir

GÜNCELLEME TARİHİ: 20 Nisan 2011

Elimde sihirli bir değnek olsa neler yapardım diye düşündüm az önce ve eğer ''sihirli değnek'' denilen sopa sahiden varsa, benim elime geçmemesi gerektiğini anladım…Aklımı yitirirdim ben kesin…
Değneği nereye sallayacağımı şaşırdım…
Neler yapardım?

Şimdi, size ''dünyadaki açlığı sona erdirirdim'' ya da '' dünya barışını sağlardım'' desem büyük yalan söylemiş olurum. Evet, elbette elim değmişken bunu da yapardım ama kimse kusura bakmasın; önce ''can'' diyorum…
Önce ''kanım'' diyorum…
Önce ''canımın çektikleri'' diyorum…
Önce ''canımı sıkanların, sıkılası canları'' diyorum…
Önce ''ben'' diyorum…
Belki sonra ''canan'' da derim ama ''canımın cananı'' nı sihirli değneğimle yarattıktan sonra derim…

Değneği ilk sallayışımda; tam da şu anda, gecenin 03.16'sında, dünyalar güzeli yeğenim Ali'm' le, yan yana uyuyor oluşumu sağlardım… Onun bebek kokusuyla, onun huzurlu nefesiyle uyurdum hemen şu anda… Antalya'dan gelip, uykuya hasret halasını, enerjisiyle uyutmasını sağlardım…

''Dile kolay'' söylemleri siler, atardım hayatımdan… En başta da ''aman boş ver ya, sil gitsin; unut gitsin'' cümlesini çıkartırdım bu dilden… ''Silecek ya da unutacak olsam zaten hiç olmamış olurdu'' cümlesini kurmaktan yorulduğum için…

''Gel- git akıllı insanlara'' sabit birer şuur verirdim… Dün ve bugün arasında; siyah- beyaz tezatlar oluşturmasınlar diye…

Siz hiç yaşadığınız bir olayı ''hayal gücünüzle yarattığınıza'' dair bir suçlamayla karşılaştınız mı? Ben daha çok taze karşılaştım… Ben o değnekle, bana bu cümleyi kuranın ağzına vurmak isterdim; sihri filan bir kenara bırakıp. Gerçi bunu ''anne usulü'' terlikle de yapabilirim ama değneğin etkisi başka olur…

Bugün bir mağazada elbise denerken, giydiğim üç elbisenin patlattığım fermuarlarını mağazanın sahibine çaktırmadan tamir etmek isterdim… Hayır, kilo problemim filan yok; sadece elbiselerin dikişleri kötüymüş…

Parfümlerimi bitmeden tek bir sihir darbesiyle yeniden doldurmak isterdim… Hatta kullandıkça çoğalmalılar…

Geçtiğimiz hafta sonunun hiç yaşanmamış olmasını ya da hiç bitmemiş olmasını sağlardım… Çilek tadındaki o muhteşemlik ya hep sürmeliydi ya da hiç yaşanmamalıydı… Bunu sadece ''çilek tadında'' saatler geçirip, sonra o saatlerinin yok sayıldığını öğrenenler anlayabilirler…

Hala bitiremediğim kitabımın, hemen şu anda bitmesini sağlardım…

Bana durmadan kötü kötü filmleri ''abla bak bu süper'' diye satan DVD' ci çocuğun başını yarardım sopamla… Sonra bir tane de kendi kafama vururdum, her seferinde ona inandığım için…

Yolun neredeyse yarısına geldiğim yaşımda, hala aşka inanıyor oluşuma ve daha da vahimi; inanmakla kalmayıp, âşık oluyor oluşuma bir çözüm bulurdum… ''Olma be kızım, işte; sen âşık olma! Sana mı kaldı bu çağın romantiği olmak'' cümlesini kendi beynime kazırdım… Büyük yalan! Bunu asla yapmazdım; çok zor yakalanan o duyguya inanların sayısı azalmasın diye…

Bulaşık makinesinin kendi kendine boşalmasını sağlardım…

Bir bebeğimin olması için bir ''kahraman'' beklememe gerek kalmamasını; bunun, sperm bankalarını bile kullanmaya gerek kalmadan, sihir yoluyla olmasını sağlardım… Elbette ben de isterim bir kahramana âşık olup, onun bebeğini dünyaya getirmeyi ama eğer ki o kahraman yoksa, herhangi bir adamdan bebek yapacağıma yalnız bir anne olmayı tercih ederim… Aşk bebeği olmayacaksa, sihir bebeği olsun en azından…

Bitişiğimdeki dairede, 6 aydır devam eden tadilatın hemen yarın sabah bitmesini sağlardım… Maksimum 60 metrekare olan bir evde 6 aydır ne yaptıklarını deliler gibi merak ediyorum aslında ve sırf evi görmek için en yakın zamanda onlarla arkadaş olmayı planlıyorum… Evet, belki de sihri kullanarak, onlarla arkadaş olurdum… Normal yoldan arkadaş olamamak gibi bir sorunum var da…

Her gece aynı saatte, sürü halinde penceremin önünde ötmeye başlayan martı çetesini, uzak diyarlara göçe ikna ederdim…

Aynı durum sokaktaki köpek çetesi için de geçerli…

Elimde sihirli değnek olsa, âşık olduğum adamın, aşka inanan ve saygı duyan bir adam olmasını sağlardım…

Tüm yozlaşmış duyguları, basite indirgenmiş yaşanışları samimiyete dönüştürürdüm…

Beni üzen herkesi, birer ''teletubi''ye dönüştürürdüm…

Birkaç gün geriye gidip, ''çilek tadındaki saatler'' sırasında bana, onun için ne düşündüğümü, onunla ne yaşadığımı soran O'na; açık açık '' ben sana âşık oldum'' derdim… Hep savunduğum ''samimiyeti'' kendim uygulamış olurdum böylece… Eğer ''aşk'' varsa, cümlesi de olmalı onun… ''Aşk'' gizlenmeyecek ya da oyunlarla yaşanmayacak kadar özeldir çünkü...

Ayakkabı dolabımı Louboutin'lerle, Blahnik'lerle doldururdum…
Evimdeki diğer odayı, küçük çaplı bir Sephora'ya dönüştürürdüm…

Okuyucu sayfamdaki bazı erkek (sözde) okuyucuların ''ne üzerine yazıyorsunuz'' şeklindeki, zekâ eksikli sorularını dövme şeklinde alınlarına kazımak isterdim… Ya kardeşim, yazılar duruyor zaten sayfada ve senin okumak gibi bir niyetin varsa zaten okursun, bana sormak yerine… Tanışmak ve asılmak için ucuz yollar bunlar…

Minimum lise mezunu oldukları halde Türkçe yazmayı bilemeyen herkese Türkçe öğretirdim… ''Herkes'' yerine ''herkez'' yazan bir insan gördüğümde sinirim bozuluyor benim…

Mücevher çekmecemde, Takika'nın tüm modelleri sürekli ışıldasınlar diye sopamı yorulmadan sallardım…

Kendim için ve ailem için sonsuz mutluluğu sağlardım… En başta söylemiştim ama ben, önce kanım ve canım diye; o yüzden bencillik olarak algılamayın…

Sırf üzülmemek ve yıpranmamak adına bazen kendi içimize çekiliriz; bazen kapatırız kapılarımızı ve yıllarca açmayız kimseye… Kapılarımın hep doğru insanlara açılmasını ve hatta daha da güzeli kapanmasına hiç gerek kalmamasını sağlardım… Doya doya yaşamak isterdim tüm hissettiklerimi, tüm dilediklerimi…

Sihirli değnek olmadan da yapılır birçoğu ama ben yoruldum sanırım artık mücadele etmekten; yoruldum doğru bildiğim yolda, kör ışıkla devam etmeye çalışmaktan… Aşka inanan bir insan olarak, mucizelere de inanmam abes olmaz sanırım… O yüzden ben artık bir mucize istiyorum…

Sihirli değneğim gelsin ve her şey çok güzel olsun diye bekliyorum…
Gelmezse ne mi olur?
Bir şey olmaz…
Ben kelimelerimle flört etmeye devam ederim…
Ben sahip olduklarıma şükrederek mutlu olurum…
Belki bir süre için yeniden kapatırım kapılarımı ama bilirim ki; bu kadın ne yaşarsa yaşasın, inancını kaybetmeyecek…
Belki yorulmaya devam edecek; belki canı biraz daha acıyacak ama yaşadığı her şeye sahip çıkacak kadar güçlü olacak hep…
İnsan olmaya devam edecek, her şeyden önemlisi…
Ve günün birinde Ali isminde bir oğlu ya da Zeynep isminde bir kızı olacak, bu kadının… Belki aşk bebeği olacak, o bebek; belki de sihir bebeği ama benim olacak…

Sihir tozu olsun hep hayatınızda… Sihir ışıltısı yaşansın her dakika… Tüm üzüntüler uzak olsun, sizden… Tüm yanlışlar, doğrularla sıfırlansın… Tüm dilekler gerçek olsun; tüm duygular, hak edildikleri gibi yaşansınlar…

Herkes kendi sihirli dünyasında, mutlu olsun; kimseyi mutsuz etmeden, saygıyı yok saymadan…