Sakar Eros
MODA HABER

Sakar Eros

Geçtiğimiz hafta sonu yabaniliği bir tarafa bırakmaya karar verdim. Asosyal kişiliğimden arınıp, insan içine karışmamın uygun olacağını düşündüm.

GÜNCELLEME TARİHİ: 18 Temmuz 2011

Gerçi çoğunuz benim yabani olma ihtimalimin düşük olduğunu düşünüyor olabilirsiniz ama gerçek anlamda yabani ve asosyal olabiliyorum dönem dönem!

İşte, geçen hafta ''eee, yeter be; çık gez biraz'' dedim kendime. Aynen de o ifadeyi kullandım. ''Eee'' kısmı biraz daha uzundu galiba ama hemen hemen buna benziyordu.
Tam giyindim, evden çıkacağım ve kendimi sosyal bir birey haline getireceğim ama birden kapıda minik minik sesler duydum. Sanki biri kapıyı tırnaklıyor gibi bir sesti bu. Acaba alt kattakilerin kedisi mi kapıyı tırmalıyor diye düşündüm ama sonra onların evcil hayvanın köpek olduğunu hatırladım.

Korkarak açtım kapıyı ve kısa, tiz çığlıktan oluşan bir tepki verdim. Karşımda uçmak suretiyle havada duran; bukle bukle sarı saçlı; sağ omzunda oklarla dolu bir çanta ve yay taşıyan; son derece güzel suratlı bir insan duruyordu. Aslında ilk anda insan olup, olmadığını da anlayamadım.

Pır pır şeklinde sesler çıkartarak havada uçan, minnacık bir insan görmemiştim daha önce hiç.

''Sen kimsin?'' dedim.
''Selam! Ben Eros, aşk tanrısıyım''dedi.
''Tövbe, hâşâ! Konuşma deli deli, tanrı manrı diye; vallahi çarpılırsın'' dedim. Birden kanat çırpmayı bırakarak, durdu. Bu arada kanatları da vardı, evet! Neyse, durdu ve bana bakarak ''Sen şimdi böyle bir durumda bu konuya mı takıldın?'' dedi.

''Hayır da sadece özgüvenin beni şaşırttı; tanrıyım deyince deli olduğunu düşündüm'' dedim. Ben bu cümleyi söylerken o içeri dalmıştı bile benim davet etmemi beklemeden. Zaten uçtuğu için engelleme şansım da pek yoktu. Başımın üstünden süzülüp daldı içeri.
''Niye geldin?'' dedim. Sorduğum soruya cevap vermek yerine gözlerini ayaklarıma dikti ve ''Bu kıyafetin altına bu ayakkabıları mı giyeceksin?'' diye sordu.
''Nesi var bunların?'' diye sordum ben de.

Güzel suratındaki minik dudaklarını büzerek, kafasını çevirdi. Kendimi kötü hissetmeme sebep olmuştu; gidip içeriden başka bir ayakkabı bulup, giydim! Yanına döndüğümde, dışarı çıkmadan önce bitirmeyi planladığım kırmızı şarabımın kadehin tepesinde oturduğunu gördüm. Ayaklarını kadehin içine sarkıtmış, mutlu mutlu etrafa bakıyordu.
Gözlerimle ayaklarımı işaret ettim, kafasını çevirip baktı ve ''Bu daha iyi; hadi gidelim'' dedi.

Birden kanadından yakaladım ve ''Bir dakika, niye geldiğini açıklamadın hala'' dedim.
''Beni Pınar gönderdi, Pınar Dua Kılıç'' dedi.
''Heh, zaten normal bir arkadaşım tarafından gönderilecek bir şey değilsin'' dedim. Sonra düşünüp,''Benim normal arkadaşım yok gerçi ama Pınar, bana delilik anlamında en yakın olandır o yüzden öyle dedim'' diye devam ettim.
''Evet, kapıştık zaten o yüzden evden kovdu beni ve git biraz da Pınar'da kal dedi'' dedi.

''Niye kapıştınız'' dedim. Gülmeye başladı ve o, gülmeye başladığı anda sinirimin bozulmaya başladığını fark ettim. Gecenin bir körü evime uçan bir ''aşk tanrısı''nın gelmiş olması sinirimi bozmamıştı ama gülmesi gerçekten asabımı bozmaya yetmişti.
''Sakar olduğumu düşünüyor, Pınar'' dedi ve gülerek ''Onu sürekli kalbi yerine omzundan, kolundan, boynundan vurmuşum'' diye devam etti.
''Vurdun mu, peki?'' diye sordum başıma nasıl bir bela geleceğini anlayabilmek için. ''Olabilir emin değilim ama zaten mantık hatası vardı Pınar'la bizim ilişkimizde'' dedi.

'Nasıl?'' diye sordum. Aslında onunla konuşmak yerine Pınar'ı arayıp, ona da sorabilirdim ama sanırım o anda basiretim bağlanmıştı.
''Bak, ben aşk tanrısıyım ve istediğim insanı istediğim insana âşık edebilirim ama Pınar'a yardımcı olmak için yanında olduğum halde sürekli Pınar'a ok fırlattım. Hâlbuki Pınar'ın seçtiği birine ok fırlatmam gerekiyordu ki o kişi Pınar'a âşık olsun'' diye açıkladı.

Mantıklı geldi. Yani tüm olan saçmalıkların için belki de en mantıklı cümleydi o gece duyduğum.
''Hadi çıkalım, bu gece sana hayatının aşkını bulacağım'' dedi. Onun şuursuzluğuna katılmamak bir an için gereksiz geldi; hatta itiraf etmeliyim ki çok iyi bir fikir gibi geldi söyledikleri.
Çıktık ve beraber bir bara gittik. Bara girince fark ettim ki EROS' u benden başka gören kimse yoktu. Aslında daha önce takside de fark edebilirdim ama onu araba tuttuğu için taksiye binmeyi reddetmişti. Taksinin tepesinde uçarak eşlik etti bize.
Neyse…

Barda, bara oturdum ve Eros'um da kulağım dibinde uçuşmaya başladı.
''Var mı gözüne kestirdiğin biri'' diye sordu, o her işin altından başarıyla kalkabilecek insanların kullandığı bir ifadeyle. Sırf ne yapacağını merak ettiğimden etrafa bakındım ve ileride oturan beyaz gömlekli, son derece yakışıklı bir adamı seçtim.
''Şu, beyaz gömlekli olan'' dedim, başımla işaret ederek.
''Kolay lokma'' dedi ve yayını, okunu hazırladı ve hedefe odaklandı. Oku yolladı ve okun hızla giderek, beyaz gömleklinin çaprazında oturan, siyah gömlekliye girdiğini beraberce izledik.

''İş kazası'' dedi sırıtarak ve şarap kadehime eğilip, kafasını içine sokarak şarabımdan içti. O arada siyah gömlekli sevimsiz gözlerini bana dikmiş bir şekilde karşımda oturuyordu.
En azından okun doğru adama gitmesi durumunda işe yaracağını anlamış olmuştum.
''Neyse, hadi bir daha deneyelim'' dedim Eros'a ama o arada aşk tanrım, şarap kadehine düşmüştü ve çıkmaya çalışıyordu. Minik elinden tutup, çıkmasına yardım ettim.
Başka bir adam seçtim ve gösterdim Eros'a. Yine hazırlandı ve oku fırlattı! Bu kez de gösterdiğim adamın arkasında oturan kadını vurmuştu. Kadın birden bire arkasına dönerek bana baktı. Ben ne kadar öfkeliysem zavallı kadın da o derece şaşkındı. Sanırım yıllardır yaşadığı seksüel tercihlerini değerlendiriyordu bana bakarken.

''Ya Allahın cezası Eros, yine yanlış insanı vurdun! Beceriksiz misin, oğlum sen ya?'' diye bağırdım öfkeyle.
''Aslında ok atma konusunda biraz yetersiz olduğum doğru ama asla beceriksiz'' değilim dedi. Konuşması da kaymıştı bu arada. Ne de olsa az önce şarap kadehinde yüzüyordu. Eros'umun hem alkolik hem de beceriksiz olmasından daha kötü ne olabilir diye düşünürken ''Ben bu gece sana birini bulmadan buradan çıkmam'' diyerek inatçı olduğunu da müjdeledi!

''İstemiyorum ben kimseyi, vazgeçtim'' dedim. ''Olmaz öyle şey'' dedi ve savaşçı edasıyla barda siper aldı ve sağa, sola ok fırlatmaya başladı. Barda oluşan ortam o kadar tuhaftı ki bünyem daha fazla orada kalmaya dayanamadı.
Barın sahibinin papağanını, vestiyerde duran kızcağızı, barmaidi, barmeni, bir şişe J&B'yi(- ki en korkuncu oydu), 4 tane erkek ve 7 tane kadın müşteriyi vurmasının ardından bunu, kanadından tutup, dışarı sürükledim. Dışarıda da iki vale, üç taksici ve bir sokak kedisini vurdu.

Zar zor eve attık kendimizi.
''Bu gece kalabilirsin ama lütfen yarın, git'' dedim.
Peltek peltek ''İşimi bitirmeden, hiçbir yere gitmem'' dedi ve sızdı. Üç gün oldu, gerçekten gitmiyor ve ben de özellikle evden çıkmıyorum.
Şimdilik beraber yaşıyoruz. Şu anda o, içerde bir yerde ya içiyordur ya da sızmıştır.
Ayıldığı bir ara hayatımda kimseyi istemediğimi ama yine de yardım etmeye çalıştığı için ona minnettar olduğumu söyleyip, yollamayı deneyeceğim.
Tanrım, bu kadar zor olmamalıydı…
Neyse…
Doğru aşkı ''yardımsız'' bulmanızı dilerim…